Fıkıh | Konular

Iftira

Iftira son derece kötü ve tahribedici bir hadisedir. Hem iftirayı
yapan ve hem de kendisine iftira edilen kimse için oldukça rahatsız
edici bir tutumdur. Iftira sonucunda insanlar arasındaki sevgi ve
dostluk bağları zayıflar; dayanışma gücü
ortadan kalkar. insanlar birbirine güven duymaz olurlar. Bu güvensizlik,
bir toplumun sosyal hayatını tamamen felce uğratan
yıkıcı bir etki yapar. Iftira, toplumdaki güzellikleri yakıp
bitiren bir ateş gibidir.


Iftira, toplumda adaletin tam olarak etkisini kaybettiği
zamanlarda yaygınlaşabilen bir sosyal ve ahlâkı
hastalıktır. Çünkü adaletsizlik ve takipsizlik, kötü
fiillerin yaygınlaşmasına ve artmasına yol açan bir
başıboşluğa sebep olmaktadır.


Islâm'da iftira konusu, üzerinde oldukça fazla durulan bir konu
olmaktadır. Çok sayıda ayet-i kerime, iftira'nın özelliğinden
ve onun Allah'ın nezdinde sevilmeyen ve hatta yerilen bir
davranış olduğundan bahsetmektedir.


Iftiranın en ağırı namus üzerine atılan
iftiradır. Bunu, Hz. Âîşe ile ilgili olarak "Ifk"*
olayında görmekteyiz Olay özet olarak şöyle cereyan etmiştir:
Hz. Peygamber ashab-ı kirâmla sefere çıkarken, kura ile
belirlenen bir eşini de beraberinde götürürdü. Bu usulle, Mustalıkoğulları
Gazâsına da Hz. Âîşe katılmıştı.
Konaklama yerinde, devenin üzerindeki gölgelikten (mahfel) tuvalet
ihtiyacı için çıkan Âîşe (r.anhâ), dönüşünde
gerdanlığını düşürdüğünü farketmiş,
aramak için yeniden çıkmıştır. Bu sırada ordu
yola çıkmış, Hz. Âîşe, devenin üzerindeki gölgeliğin
içinde zannedilmiştir. Dönüşte unutulduğunu anlayan Hz.
Âîşe, orada beklemiş, ordunun arka gözcüsü Safvân b.
Muattal O'nu devesine bindirerek yolda orduya yetiştirmişti.


Münâfıkların reisi Abdullah b. Ubey ve
arkadaşları bunu fırsat bilerek Hz. Âîşe'ye zina
iftirasında (ifk) bulundular. Bir aydan fazla bir süreyle bu
dedikodu Medîne'de dolaştı. Hz. Peygamber ve Âîşe
validemizin yakınları bu olaya çok üzüldü.


Daha sonra Hz. Âîşe Nûr sûresindeki şu ayetlerle temize
çıkardı:


"O uydurma haberi getirip iftira (ifk) atanlar, içinizden bir
topluluktur. Onu kendiniz için bir ser sanmayın, bilakis o, sizin için
hayırdır. Iftirada bulunanlardan her birinin
kazandığı günaha göre cezası vardır. Onlardan günahın
en büyüğünü yüklenene de büyük bir azap vardır."


"Iftirayı işittiğiniz zaman, mümin erkeklerin ve
mümin kadınların, kendiliklerinden hüsn-ü zanda bulunup da:
"Bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez
miydi?"


"Bir de dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Madem ki, bu
şahitleri getiremediler, o halde onlar, Allah nezdinde,
yalancıların da kendileridir"


"Eğer Allah'ın lütuf ve merhameti, dünyada ve ahirette
üzerinizde olmasaydı, yaydığınız fitne yüzünden,
size mutlaka büyük bir azap dokunurdu."


"Siz o iftirayı dilinize dolamıştınız.
Hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığınız
şeyi ağzınızla söylüyor ve onu önemsiz birşey
sanıyordunuz. Halbuki bu, Allah nezdinde büyük bir günahtır
"


"O asılsız sözü duyduğunuz zaman: "Bunu
konuşmak bize yakışmaz. Haşa! Bu büyük bir iftiradır"
demeniz gerekmez miydi?" (en-Nûr, 24/1116).


Hz. Peygamber inen bu ayetleri tebliğ ettikten sonra; "Ya
Âîşe, Allah'a hamd et. Allah seni, iftiracıların
isnadından kesin olarak berî kıldı" buyurdu. Bunun
üzerine Âîşe (r.anhâ) nin annesi: "Kızım, kalk da
Resulullah (s.a.s)'a teşekkür et" deyince, Hz. Âîşe;
"Hayır kalkmam ve yalnız Allah'a hamdederim" diye
cevap verdi (bk. Buhârî, Tefsîru Sûre, 24/6, Meğâzi, 12, 32, 34,
Şehâdet, 2, 15, Eymân, 13, 18, I'tisâm, 28, Tevhîd, 35, 52;
Müslim, Tevbe, 56; Ebû Dâvud, Salât, 122; Ahmed b. Hanbel, Müsned,
VI, 194, 195, 197; Kamil Miras, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi ve Şerhi,
Ankara 1984, VIII, 73-97).


Iftira eden kimse, bununla amacına ulaşamaz ve sonunda dünyevî
ve uhrevî bakımdan kendisi zararlı çıkar. Nebî (s.a.s)
"Iftira eden kimse zarara uğramıştır" (Ahmed
b. Hanbel, I, 91) buyurur.


Iffetli bir kadına zina isnadında bulunup da bunu dört erkek
şahitle ispat edemeyen bir kimse kazıf cezasına çarptırılır.
Bunlara ceza olarak seksen değnek vurulur ve bundan sonra
şahitliklerine güvenilmez (bk. en-Nûr, 24/4; "kazf"
mad.). Zina isnadında bulunan kimse kadının kocası
olur ve dört şahitle bunu ispat edemezse "mulâane" yoluna
başvurulur (bk.en-Nûr, 24/6-9; "Liân" mad.).


En ağır iftirayı atan kimse bile sonradan
pişmanlık duyar ve durumunu düzeltirse Cenâb-ı
Hakkın mağfiretine nail olabilir (en-Nûr, 24/4-5).


Günümüzde fertlerin birbirine iftirası yanında basın
ve yayın yoluyla da iftiralar yapılmaktadır. Namus, iffet,
haysiyet ve zimmet üzerindeki bir iftira ne kadar çok yayılırsa,
iftiracının sorumluluğunun da o nisbette artması
tabiidir. Ayette şöyle buyurulur: "Mümin erkek ve o kadınlara
işlemedikleri bir günahla eziyet edenler (onlara iftira atanlar), doğrusu
açık bir günah yüklenmişlerdir" (el-Ahzab, 33/38).


Konular