Fıkıh | Konular

Intihar

Insanın kendisini öldürmesi. Ne şekilde olursa olsun bir
kimsenin kendisini öldürmesine "intihar" denir. Intihar Allah'ın
yaratmış olduğu cana kıymaktır. Bu yüzden de
büyük günahlardandır. Insana canı veren Allah olduğu
gibi, onu almaya yetkili olan da odur.


Intihar etmenin haramlığı ve ahiretteki tehlikesi ayet
ve hadislerle sabittir.


Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Ey iman edenler,
mallarınızı aranızda karşılıklı
rıza ile gerçekleştirdiğiniz ticaret yolu hariç, batıl
yollarla yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah size karşı
çok merhametlidir" (en-Nisa', 4/29). Ayette, fiilen cana kıyma
anlamı yanında, Allah'ın haram kıldığı
şeyleri işlemek, masiyete dalmak ve başkalarının
mallarını batıl yollarla yemek sûretiyle kendisine yazık
etmek, ahiret hayatını mahvetmek anlamı da vardır (Ibn
Kesîr, Tefsîru'l-Kur'anı'l-Azım, Istanbul 1985, II, 235).


Amr b. el-As (r.a), Zâtu's-Selâsil seferinde ihtilâm olmuş,
hava çok soğuk olduğu için, su bulunduğu halde, ölüm
korkusundan dolayı teyemmümle namaz kıldırmıştır.
Durumunu Hz. Peygamber'e iletirken, yukarıdaki ayete göre amel ettiğini
söylemiş ve Resulullah (s.a.s) Amr'ın bu
yaptığını tasvip etmiştir (Ebu Dâvud, Tahâre,
124; Ahmed b. Hanbel, IV, 203).


Hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: "Yedi helak
edici günahtan uzak durunuz Denildi ki, ya Resulullah, onlar nelerdir?;
şöyle buyurdu: Allah'a ortak koşmak, bir cana kıymak,
yetim malı yemek, savaştan kaçmak, iffetli, hiçbir şeyden
habersiz mümin kadına zina iftirası yapmak" (Buhârî,
Vesâyâ, 23, Hudûd, Tıb, 45; Müslim, Iman, 144).


Intihar geçmiş ümmetlerde de yasaklanmıştır. Cündüb
b. Abdullah'tan Hz. Peygamber (s.a.s)'in şöyle dediği
nakledilmiştir: "Sizden önceki ümmetlerden yaralı bir
adam vardı. Yarasının acısına dayanamayarak, bir
bıçak aldı ve elini kesti. Ancak kan bir türlü kesilmediği
için adam öldü. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak; kulum can
hakkında benim önüme geçti, ben de ona cenneti haram kıldım,
buyurdu" (Buhârî, Enbiyâ, 50).


Hayber Gazvesi sırasında büyük fedakârlıklar gösteren
Kuzman adındaki birisinin, sonunda cehenneme gideceği Hz.
Peygamber tarafından haber verilmişti. Bunun üzerine Ashab-ı
kiramdan Huzâî Eksüm, Kuzman'ı izlemiş ve O'nun,
aldığı yaralara sabredemeyip, kılıcı
üzerine yaslanarak intihar ettiğini görmüştür (Buhârî,
Kader, 5, Rikâk, 33, Meğâzî, 38, Cihâd, 77; Müslim, Iman, 179;
Kâmil Miras, Tecrid-i Sarıh, X, 266 268). Kuzman'ın ölüm
şekli Allah Resulu'ne iletilince şöyle buyurmuştur:
"Insanlar arasında öyle kimseler vardır ki, dış
görünüşe göre, cennet ehline yaraşır hayırlı
işler yaparlar; halbuki kendileri cehennemliktir. Öyle kimseler de
vardır ki, cehennemliklere ait kötü işler yaparlar, halbuki
kendileri cennetliktir" (Buhâri, Kader, 5, Rikâk, 33; Müslim,
Iman, 179).


Intihar edenin uhrevî cezası, intihar şekline uygun olarak
verilir. Hadis-i şeriflerde "Kim kendisini bıçak gibi
keskin bir şeyle öldürürse, cehennem ateşinde kendisine
onunla azap edilir" (Buhâri, Cenâiz, 84). "(Dünyada ip ve
benzeri) şeyle kendisini boğan kimse cehennemde kendisini
boğar, dünyada kendisini vuran cehennemde kendisini vurur (azabı
böyle olur)" (Buhârî, Cenâiz 84),


"Kim kendini bir dağın tepesinden atar da öldürürse
cehennem ateşinde de ebedi olarak böyle görür. Kim zehir içerek
kendisini öldürürse cehennemde zehir kadehi elinde olduğu halde
devamlı ceza çeker" (Müslim, Iman, 175; Tirmizi, Tıb, 7;
Nesâî, Cenâiz, 68, Dârimi, Diyât, 10; Ahmed b. Hanbel, II, 254, 478).


Islâm bilginlerinin çoğunluğuna göre, intihar eden dinden
çıkmış olmaz, üzerine cenaze namazı da
kılınır. Hayber Gazvesinde intihar eden Kuzman'ın
cehennemlik olduğu bildirilmişse de, cehennemde ebedî olarak
kalacağını belirten açık bir ifade yoktur. Bu yüzden
intihar suçunu işleyenin cezasını çektikten sonra
cehennemden kurtulacağı umulur. Ancak bunun için, intihar
edenin son anda mü'min sıfatını taşıması ve
intiharın helâl olduğuna itikad etmemiş olması da
şarttır (Kâmil Miras, a.g.e, X, 270).


Hz. Peygamber'in, bıçakla kendisini öldüren kimsenin cenaze
namazını kıldırmadığı nakledilir. Ancak
bu olay, intihar edeni cezalandırmak ve başkalarını böyle
bir fiilden menetmek amacına yöneliktir. Nitekim Ashab-ı Kiram
bu kimsenin cenaze namazını kılmıştır
(el-Askalânî, Bulûgu'l Merâm, terc. A. Davudoğlu, Istanbul 1970,
II, 276-277). Imam Ebû Yusuf'a göre, intihar hata ile veya şiddetli
bir ağrıdan dolayı olmadıkça müntehir üzerine
cenaze namazı kılınmaz.


Sonuç olarak, beden Cenâb-ı Hakkın insanoğluna
verdiği en büyük emanettir. Bu emaneti, ruh bedenden kişinin
kendi müdahalesi olmaksızın ayrılıncaya kadar korumak
gerekir. Bunun için de, kişinin rûhî ve fizikî sıkıntılara
sonuna kadar sabır göstermesi İslam'ın amacıdır.
Aksi halde intihar etmekle dünyevî sıkıntı ve
problemlerini çözeceğini düşünen kişi, hemen intikal
edeceği kabır ve daha sonra ahiret hayatında çok daha
büyük sıkıntı ve felaketlerle
karşılaşır. Hayat, en kötü şartlar altında
bile güzeldir. Çünkü, ruh bedende kaldıkça Allah'tan ümit
kesilmez. Her geceden sonra gündüz, her zorluktan sonra bir kolaylık
vardır. Kulun Allah'a yönelmesi ve O'ndan yardım istemesi,
sıkıntı ve problemlerin çözümünün başlangıçnoktasını
teşkil eder. Yüce yaratıcı umulmayan, beklenmeyen yer ve yönlerden
kolaylıklar ihsan eder. Çünkü O'nun her şeye gücü yeter.
O'na dayanan da güç kazanır.


Konular