Fıkıh | Konular

Isçi ücretlerinin miktari

Işçi ücretlerini miktar olarak belirleyen bir ayet veya
hadis yoktur. Ancak ayet ve Hadislerde adaletli bir ücretin
belirlenmesi için bazı ölçüler verilmiştir. Çünkü işin
çeşidi, çalışma süresi, beldenin ekonomik
şartları, işçinin becerisi ücretin miktarı
üzerinde etkili olan unsurlardır. Alış-verişlerde
eşya fiyatlarını uzun sure sabit tutmak mümkün olmadığı
gibi, emeğin değerini de dondurmak mümkün olmaz. Islâm'da
çeşitli iş ve meslekler için maktu ücret miktarları
belirlenmemekle birlikte, bunun, iş akdi yapılırken
tespiti öngörülmüştür. Aksi halde iş akdi geçersiz
olur ve işçi çalıştığı günler için
emsal ücrete hak kazanır.


Emeğiyle çalışan kimsenin, ücret veya maaş
miktarının işçinin kendisinin ve bakmakla yükümlü
olduğu kimselerin yeme, içme, giyim, eğitim, barınma
gibi temel ihtiyaçlarını karşılayacak ölçüde
olması gerekir. Ayetlerde şöyle buyurulur: "Şüphesiz
Allah adaleti, iyıliği ve yakın hısımlara
muhtaç oldukları şeyleri vermeyi emreder"(en-Nahl,
16/90). "Ölçü ve tartıyı tam yapın. Insanlara
mal ve ücretlerini eksik vermeyiniz" (el-A'râf, 7/85).


Hz. Peygamber bir hadiste şöyle buyurmuştur: "Bir
kimse bizim işimize tayin olunursa, evi yoksa ev edinsin; bekarsa
evlensin; hizmetçisi yoksa hizmetçi ve biniti yoksa, binit edinsin.
Kim, bunlardan fazlasını isterse o, ya emanete hıyânet
eder veya hırsızlığa düşebilir" (Ebû
Dâvud, Imâre, 10; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 299).


Burada, ücret ve maaşların, işçi, yahut memur
kesimine sağlaması gereken hayat seviyesine işaret
edilir. Buna göre, işçi ücretinden; memur maaşından
yapacağı tasarruflarla makul süre içinde ev edinebilmeli;
bekârsa evlenebilmeli ve arabası yoksa, bir araç satın
alabilmelidir. Ayrıca, bu aracı rahat kullanabileceği
ekonomik bir ortamın meydana gelmesi de amaçlar arasında
sayılabilir. Gerçekte, işçinin ürettiği ekonomik
değerlerin bedelleri içinde, bu sayılanları
karşılayacak ölçüde emek bedeli vardır (Hamdi Döndüren,
Çağdaş Ekonomik Problemlere Islâmî Yaklaşımlar,
Istanbul 1988, s. 166-176).


Beşinci Raşid Halife Ömer b. Abdülazîz (ö. 101/720) işçi
kesimine şöyle seslenmiştir: "Herkesin
barınacağı bir evi, hizmetçisi, düşmana
karşı yararlanacağı bir atı ve ev için
gerekli eşyası olmalıdır. Bu imkânlara sahip
olmayan kimse borçlu (gârim) sayılır ve zekât fonundan
desteklenir" (Ebû Ubeyd, el-Emvâl, Nşr. M. Halil Hurras,
Kahire 1388/1968, s. 556).


Kısaca, yukarıdaki ölçüler içinde temel ihtiyaçlara
göre, çeşitli san'at ve meslekler için belirlenecek ücret
veya maaş, eşya fiyatlarında meydana gelebilecek
artışlar oranında, ücreti yeniden belirleme hakkı
doğar.


Işçiye, gücünü aşan iş yüklememek gerekir.
Ayette şöyle buyurulur: "Allah hiç bir kimseye gücünün
yeteceğinden başkasını yüklemez "
(el-Bakara, 2/286). işçiye ağır yük ve
yükümlülükler yükletilirse, ona yardım etmek gereklidır
(bk. Buhârî, Imân, 22, ltk, 15; Müslim, Eymân, 40).


Işçi, namaz ve oruç gibi farz ibadetleri ve sünnet çeşidine
giren taatleri yerine getirme hakkına sahiptir. Işverenin,
işin yoğun olması nedeniyle cemaatle namaz kılmaya
izin vermeme hakkı vardır. Ancak tek başına
kılınması caiz olmayan cum'a ve bayram namazları
bundan müstesnadır. Eğer yakında bir mescid varsa,
ibadet süresi için işçinin ücretinden bir kesinti yapılmaz.
Çünkü bu, büyük bir süre kaybına yol açmaz. Ancak cuma
namazı kılınan yer günün dörtte birini alacak kadar
uzak olursa, geçen sure ücretten düşürülebilir (Ibn Abidin
Reddü'l-Muhtâr, Beyrut, t.y., V, 59).


Işçiye akitle belirlenen ücret ve maaş
dışında yeme, içme, giyim eşyası gibi sosyal
yardımlar yapmak prensip olarak zorunlu değildir. Ancak bu
gibi yardımlar iş akdinde yer alır veya örfleşmiş
bulunursa, buna uymak gerekir (Ali Haydar, Dürerü'l Hukkâm,
Istanbul 1330/1912, I, 926, Mecelle, Madde, 43, 576; Hamdi Döndüren,
a.g.e., s. 185-187).


Konular