Fıkıh | Konular

Metruk arazi

Terkedilmiş, hal üzerine bırakılmış arazi.
Toplum yararına terkedilmiş toprakları ifade eden bir Islam
hukuku terimi. Osmanlı Devletinin arazî uygulamasında toplumun
istifadesine bırakılan yerler iki kısma
ayrılmıştır.



a) Bütün ülke halkının istifadesine arzedilmiş
yerler: Umumî yollar, parklar, meydanlar, namazgahlar gibi.


b) Belli bir yerleşim merkezindeki halkın istifadesine
ayrılmış yerler: Otlak, kışlak, baltalık
gibi.



Herkesin menfaatine terkedilmiş (metruk arazi) topraklar ve
yerlerde, özel mülkiyete konu olamaz. Bu topraklar tahsis edildikleri
maksada hizmet eder. Bütün ülke halkının istifadesine
bırakılmış yerlerin işgali, istifadeye engel
olacak şekilde şahıslar tarafından
kullanılması, zaptı gibi durumlarda her vatandaş müdahalenin
engellenmesini dava edebilir. Köy ormanı, merası,
kışlağı, yaylası gibi merkezlerdeki ahalinin
istifadesine terkedilmiş yerlerden de yalnızca bu yerde
oturanlar istifade edebileceklerdir (Kanunname-i Arazi, Madde 91 vd.).


Islâm Hukukunda toprak üzerinde Devlet Mülkiyeti, Kamu Mülkiyeti,
Şahıs Mülkiyeti olmak üzere üç farklı mülkiyet hakkına
yer verilmiş ve bu ? mülkiyetler meşrû görülmüştür.


Ayetler, hadisler, sahabe uygulamaları ve Islâm hukukçularının
içtihadları incelendiği zaman, toprağa devlet ve kamu
yanında gerçek kişilerin de sahip oldukları ve bunun
meşrû sayıldığı ortaya çıkar. Araziler;
malikin devlet veya gerçek kişi olması, intikal yolu ve imkânı
dikkate alınarak taksim edilmiştir. Bu konuda en
gelişmiş bir taksim 1274/1858 tarihli Arazi Kanununda (Kanunnâmi-ı
arazi) yer almıştır.


Bu Kanunnameye göre arazi beş kısma
ayrılmıştır:


1- Mülk arazi (arazi-i memlûke): Tam mülkiyeti sahiplerine ait arazi
olup dört çeşittir:



a) Şehir, kasaba ve köylerin içindeki arsalar ile bu yerleşim
merkezlerinin yakın civarında bulunan yarım dönüme
kadar olan topraklar.


b) Mirî (devlete ait) araziden ayrılarak meşrû bir
şekilde şahıslara temlik edilen arazi.


c) Öşür arazi (arazi-i üşriyye): Savaşılarak
fethedildikten sonra beşte biri devlet (beytülmal) adına çıkarılıp
geri kalanı, savaşa katılanlara, yahut diğer müslümanlara
dağıtılan arazi ile fetihten önce ahalisi umumiyetle
müslüman olup, fetihten sonra bunların ellerinde
bırakılan arazidır.


d) Haraç arazi (arazi-i harâciyye): Bu arazi çeşidi de kendi
içinde üç kısma ayrılmaktadır: 1- Savaşta
fethedilen bir ülkenin, müslüman olmayan yerlileri elinde bırakılan
toprakları. 2-Fethedilen ülkenin gayrı müslim yerli
ahalisinin elinde bırakılmayıp, başka yerlerden
getirilerek oraya yerleştirilen gayr-ı müslimlere temlik
edilen arazi. 3- Savaş ile değil de sulh yoluyla Islâm
ülkesine katılan ülke arazisi.



2- Devlet Arazisi (arazi-i mirîyye, arazi-i memleket): Bu da beş
kısma ayrılır:



a) Fethedildiği zaman gayrı müslim sahiplerinin elinde bırakılmamış,
başka gayrımüslimlere verilmemiş, müslümanlara dağıtılmamış
olup devlet adına korunan, devlete mal edilen arazi.


b) Savaşla mı, barışla mı
alındığı, nasıl verildiği bilinmeyen
arazi.


c) Aslında mülk arazi iken zaman içinde malıkleri
kalmamış ve halen kime ait olduğu bilinmeyen arazi.


d) Kökü (rekabesi) devlete ait olmak üzere yetkili makamın
izni ile ihyâ edilen arazi.


e) Aslında mülk arazi iken sahipleri varissiz, vasiyyetsiz ve
borçsuz olarak öldüğü için beytül-male intikal eden arazi.



3- Vakıf arazi (arazi-i mevkûfe). 4- Metruk arazi (Kamu yararına
terk edilmiş) arazi. Bu da iki çeşit olup yukarıda açıklanmıştır
(H. Karaman, M. Islâm Hukuku, III, 68-71).


Bir kimse umumun yolu üzerinde binalar kurmak veya ağaçlar
dikmek gibi bir şey yapamaz; yapacak olursa bu ağaç ve binalar
derhal kaldırılır (Mecelle, madde 1644). Sonuç olarak hiç
kimse halkın yolunda tasarruf hakkına sahip olamaz; tasarruf
eden olursa, alıkonur (Mecelle, madde 96). Halkın işlerinde
özellikle hak sahibi olan hilâfet makamıdır. Bu nedenle
halifenin izni ile halkın geçtiği yolda tasarruf edilebilir
(Mecelle, madde 1217), (madde 926-927); (Arazi-i Kanunname-i Hümâyun
şerhi, 309 vd.).


Konular