Fıkıh | Konular

Teberruc sebepleri ve sonuçlari

Teberruc: Kadının, doğuştan gelen (tabii) ve
edinilen (sun'i) güzelliklerini uygun olmayan yerlerde kasıtlı
olarak göstermesi; bunun için çaba sarfetmesi anlamında bir Kur'ân
terimidir.


Terim bu kökten olarak Kur'ân'da iki âyette geçer:


1. "Nikâh umudu olmayan, oturan kadınların,
"teberruc" yapmaksızın elbiseleri
bırakmalarında kendilerine bir vebal yoktur. Iffetli
olmaları (ve dış elbiselerini dahi
bırakmamaları) ise kendileri için daha hayırlıdır.
Allah her şeyi işitendir, bilendir. (Nûr: 24/60)


2. "Evlerinizde vakarla oturun. Önceki cahiliyye kadınlarının
teberruc'u gibi teberruc yapmayın (süslerinizi teşhir
ederek dolaşmayın). Namazı kılın, zekâtı
verin. Allah'a ve Rasûlüne itaat edin. (Ahzâb 33/33)


Kur'ân'da ayrıca dört yerde daha aynı kökten olan
"burûc" kelimesi geçer. "Burûc",
"burç" kelimesinin çoğuludur. Aynı isimde
bir de sûre vardır (el-Burûc). "Burjuva" kelimesi
de bu köktendir. Görkemli olduğu ve hemen dikkat
çektikleri için köşk ve saraylara Arapça'da
"burç" denir. Gökteki burçlar da belirgin olduğu
ve diğer yıldızlar arasındân
seçilebildikleri için onlara "burç" denmiştir.
Yine bu kökten isim olarak kullanılan "berac" ise,
kamus diliyle "hüsun ve cemal sahibi mehlikâ mahbûbâ ve
Afitâb gibi zâhir ve rûsen ve malûm nesneye denir". Ayrıca
geniş ve beyazı siyahını iyice
kuşatmış göze de bu ad verilir. Yani sanki siyahı
ortada bir tepede belirginleşmis demektir. Perdesi (yelkeni)
olmayan gemiye de "bârice" derler, çünkü üzeri açıktır.
Sözü edilen âyetleri tefsirciler iştebu anlamları düşünerek
açmaya çalışmışlardır. Birinci âyet
"Nûr" suresindedir. Bundan önceki âyetlerde; kadınların
süslerini belli kişiler dışındakilere göstermemeleri,
dikkat çekmek için ayaklarını yere vurmamaları
istenmiştir. Öyleyse "yaşlı
kadınların, teberruc yapmaksızın elbiselerini
bırakmaları ? demek; doğuştan olan zinet
yerlerini açmaksızın ve edinilen (yapmâ) süslerini
göstermeksizin dış elbiselerini
(cilbablarını) bırakabılmeleri demektir. Yoksa
bu bütün elbiseleri bırakıp çıplak
kalmaları anlamına gelmez. Çünkü yaşlı
kadınlar dahi makyaj vasıtası ile de teberruclu
olabilirler, yani dikkat çekici ve fitne (haram cinsel duygu)
uyândırıcı görünüm kazanabilirler. Yani bu
âyette ihtiyar kadınlar, teberruclu değillerse,
yabancı erkeklerin yanında dış elbiselerini
bırakabılirler denirken, ikinci âyette teberruc bütün
kadınlara yasak edilmektedir. Ancak teberrucu genel anlamda
(mutlak) süslenme ile karıştırmamak gerekir.
Çünkü kadının evinde kocası için süslenmesi
güzel ve istenen bir şeydir. Yani teberruc, meşru
olmayan açılma ve saçılmayı ifade eder.
ZeMahşeri, onu genelde, gizlenmesi gereken şeyleri açmada
çaba sârfetme, özel olarak da kadınların zinetlerini
ve güzelliklerini açıp yabancı erkeklere göstermeleri,
diye tanımlar. Kurtubî, kırıtarak, cilveli yürümesi
ve güzelliklerini erkeklere sergilemesi diye tanımladıktan
sonra kadının vücut hatlarını belli eden iki
ince elbise ile çıkması da teberrucdur der. Suyûtî,
endamlı endamlı yürümesi, başörtüsünü bağlamadan
başına açıp, gizlemesi gereken gerdanlık, küpe
ve boynunu açık bırakması diye tarif eder. Ibnü'l
Esîr terimin kökü ile ilişkisini arar ve kadının
teberruc yapması, güzelliği sergilemede burçlara,
şatolara benzemesi demektir. Teberruc yaptı, yani
sarayı olan evinden, burcundan çıktı anlamına
geldiği de söylenmiştir; nitekim âyetin baştarafındaki
"evlerinde vakarla otursunlar" ifadesi bunu gösterir,
der:


Bu açıklamalarla teburruc'un, kadınların tabii
ve yapay güzellik ve çekiciliklerini uygun (yani meşru)
olmayan yerlerde sergilemeleri, süs ve eylemleriyle kendilerinden
yararlanma hakkıolmayanların dikkat ve ilgilerini
çekmeleri olduğunu görürüz. Teberrucun kapsamını
daha iyi kavramak için, bazı hadîs-i şerif meallerini
görmemiz faydalı olabilir:


1. "Ümmetimden iki sınıf var ki, ben
onları görmedim. (Ileride ortaya çıkacaklar): Biri,
sıgır kuyrugu gibi kamçıları (coplar
olabilir) olan bir topluluktur. Onlarla insanlara vururlar.
Diğeri de giysili-çıplak olan, saptıran ve sapan
kadınlardır. Kafaları eğri deve hörgücü
gibidir. Onlar ne Cennete girebilirler ne de onun kokusunu
duyabilirler. Halbuki onun kokusu şu kadar mesafeden
duyulabilir" (Müslim, cenne 52-54; Müsned N/308, 323, 356,
440, V/250) Kurtubî, giydikleri halde çıplak
olmaların, vücutlarını belli eden (dar ve
şeffaf) elbise giymeleriyle açıklar (364 Kurtubî
XN/310). Bu hadiste teberruce iki örnek göze çarpıyor: a.
Dikkat çekmek üzere kabartılmış saçlar ki; bazen
başörtüsü ile dahi bu niteliği kazanabilir b. Vücudu
belli eden ve câzibesini yabancılara sergileyen dar,
şeffaf ya da avret olan bütün organları kapatmayan
elbiseler. Başka bir rivayette: "Kafalarını böyle
deve hörgücü gibi yaptıran kadınlara, hiçbir
namazlarının kabul olmayacağını
duyurun" denir (Suyûtî el-Câmi'u's-sağîr (F. Kadîr)
I/361 Taberânî'den.).


2. "Peruk takan ve taktıran kadına lânet
ola" (Zebîdî, Ukûdü'I cevâhir N/155,156; Ayrıca bk.
Tirmizî, Libâs 25 Tirmizî, edep 35; Nesâi, zîinet 35)


3. "Dağlama yapan ve yaptıran, güzellik için
dişlerini seyrelten ve Allah'ın
yaratışını bozan kadına Allah lânet
etsin" (Zebîdî, Ukûdü'I cevâhir N/155,156; Ayrıca
bk. Tirmizî, Libâs 25 Tirmizî, edep 35; Nesâi, zînet 35) .


4. "Kaşlarını yolduran ve bu işi yapan
kadına lânet ola" (Zebîdî, Ukûdü'I cevâhir
N/155,156; Ayrıca bk. Tirmizî, Libâs 25 Tirmizî, edep 35;
Nesâi, zînet 35)


5. "Başkalarının duyması için koku
sürünerek çıkan kadın zina etmiş (gibi günah
kazanır)" (369 Sıddık Hasan Han, Hüsnü'I-üsve
336 Darimî, isti'zan 1 B; Müsned VI/400, 414, 418)


Bu hadîs-i şeriflerden de anlaşılacağı üzere
teberruc, kadının yabancıların dikkatini çekmek
üzere yaptığı her türlü hareket ve uygulamayı
kapsar gibidir. Büyük tefsirci Alûsi'nin şu yorumu da buna açıklık
getirir. "Bana göre zamanımızda müreffeh kadınların
evlerinden çıkarken üstlük olarak Örtündükleri örtüler de,
yabancıya gösterilmesi yasaklanan zinetler kabilindedir. Çünkü
bunlar rengârenk ve dikkat çekici giysilerdir... Sanıyorum
erkeklerin, karılarını bu şekilde çıkmalarına
göz yummaları, hattâ bunu arzulamaları "gayret"
(olumlu kıskançlık) azlığından
kaynaklanıyor... Bütün bunlar Rasûlüllah'ın izin
vermediği şeylerdir. Lâ-havle velâ-kuvvete illâ
billâh(AIûsi, XVNI/146). ·


Beyhâkî'nin bir rivayetinde de şöyle buyrulur: "Kadınların
kötüsü teberruc yapanlarıdır. Onlar münafıktırlar.
Onların cennete girecek olanları çok azdır" (Suyûti,
ed-Dürrü'I-mensûr VI/602) Diğer yönden: "Içinde dört sınıf
insan bulunan toplumlâr, belâlardan mahfuzdurlar: 1. Zulmetmeyen âdil
imam (yönetici) 2. Hidâyet üzere yaşayan âlim. 3. Mârufu
emreden, münkerden sakındıran, Kur'ân'ı teşvik eden
meşâyih 4. Ilk cahili e teberrucu ile teberruc yapmayan kapalı
kadınlar" (372 Kurtubî IV/49) diye de söylenmiş ve
teberruc yapmayan kapalı kadınların, toplumlara belâlar
için paratoner görevi yapacağı bildirilmiştir.


Teberruc'a Götüren Sebepler


Teberruca götüren sebepleri, kadının genellikle gösterişe
düşkün tabiatı ve bundan yararlanmak isteyen kozmetik tüccarlarının
teşvik içeren reklamları diye özetlemek mümkündür.


Kadınlar, yaratılışları gereği, süse
boyanmaya düşkün, nâzik, zarif ruhlu, maharetini sergilemeyi seven
insanlardır. Bu elbette Allah'ın onlara seçip verdiği bir
hassadır ve Hakim bir zatın işi olduğuna göre, bunda
hikmetler de vardır: Herşeyden önce asıl görevi, evin
kraliçesi, sonra da anne olan kadının bu yönü olmasa, ev bir
hapishaneye, duvarları da mahkeme duvarına döner. Evi ve üstbaşı
pasaklı hale gelir, Kur'ân'ın ifadesi ile erkek
"hanımındâ sükûn ve huzur bulacağına"
ondan ve evinden nefret eder, huzuru başka yerlerde ve
başkalarında arar, hayatın bütünüyle düzeni bozulur,
şirazesi dağılır. Bunun gibi doğuştan
insanın hamuruna katılan (fitrî) duygularının
hepsinde böyle bir, ya da birçok müsbet yön vardır ve bu
kuvvetler insana bu hayır yönlerini gerçekleştirmesi için
verilmiştir. Dolayısıyla bu duygu ve güçlerin sadece
yaratılış gâyelerini gerçekleştirmek üzere, yani
bilinçli ve yerliyerinde kullanılma gerekir. Bu bilinci
sağlayacak araç, Islâm terbiyesi ve onun vereceği helâl-haram
duygusudur. Kadın doğasındaki bu dürtü ile yuvasını
süsleyecek, allanıp-pullanacak; kokulanıp boyanacak, böylece
hem kendi fıtri ihtiyacını gidermiş, hem de evini bir
huzur yuvası haline getirmiş olacaktır. Işte bu bilinç
düzeyi ve terbiye (eğitim) bulunmadığında, kadın
hamurunda var olan bu gösterme ve ilgi çekme gücünü (edilgenliği)
ya da ihtiyacı, nerede ve nasıl tatmin etmesi gerektiğini
değil de, sadece ve nasıl olursa olsun tatmini arayacak ve süslenip
kokulanarak sokaklara dökülecektir. Artık helâl sınırı
aşılmıştır ve haramın da
sınırı yoktur; sonuçta -ilerlerde de olsa- zinâ ve
fuhustur. Ikinci olarak, özellikle günümüz için; kozmetik sanayini
ellerinde bulunduran feminizm havarisi tröst ve kartellerin teşvik
ve reklâmları gelir. Yalana ve her türlü aldatmacaya çok çabuk
kanan kadınlar,Holywood yıldızlarının saç, bluz
hattâ burun ve göğüs biçimleriyle özenti sarhoşu
yapılır. Fransız modelistlerinin yarattıkları (!)
bahar, yaz, sonbahar, kış modelleriyle sermest edilir ve onlar
bunu diğer ülkelerdeki kolları ve ortakları olan
basın ve yayın araçları ile yayarak, kasalarına
doğru para olukları oluştururlar.Teberrucun bir başka
sebebi, yine helâl-haram terbiyesi (eğitimi) almamış ve
cinsel yönden de hasta ve güçsüz erkeklerdir. Bunlar evde her türlü
pasaklılığına razı oldukları
kantarını, dışarı çıkarırken
özellikle süsler ve normal yollarla tam tatmin olamadığı
karısının câzibesine dikkat çekip, onun aslında
çekici ve tatminkâr olduğunu; başkalarının ilgisini
şahit tutarak, kendisine inandırmaya çalışır.


Bir başka sebep, tâ Ibn Haldun'un bile tesbit ettiği üzere,
maglupların gâlipleri taklit kompleksidir ve işin temelinde
şahsiyetin oluşamaması, zayıflığı ve
bunun sebep olduğu özenti hastalığı vardır.


Yine helâl-haram çizgisini kavrayâmamış, gözü-gönlü dışarda,
çapkın ve hovarda erkeklerin, kendi hayatlarına-paralel olarak,
ilgisiz bıraktıkları ve tabii olarak
dışarıda ilgi arayan karılarına göz yummaları
ve kendi yaptıklarına karşılık
karşılığında tavız vermeleri de,
başlıbaşına bir sebep sayılabilir.


Teberrucun bir sebebi de kadınların ve özellikle de ergin kızı
olan annelerin; evde kalma korkusu ile teşhir ve pazar arama çabalarıdır.
Allayıp-pulladıkları kızlarına, bu yolla
kısmet açıp müşteri bulacakları umudunu
taşırlar. Oysa sokakta bulunacak eş-eğer
bulunabilirse-huzuru sokakta arayan biri olacak, eşine de huzur için
yine sokağı gösterecektir. Halbuki bilinçli olarak kapanıp
evinde "vakar ile oturanlar" tâ, Hindden Yemenden duyulup
talipli olunmaktadırlar. Tıpkı balı olân çiçegin
kilometrelerce uzaktan, arı tarafından duyulup bulunması
gibi...


2. Teberruc önce ailenin, sonra da toplumun, uzun sürede de olsa,
bütün bütün parçalanıp dejenere olmasına yeter bir
başlangıç(start)tır. Süslenip açılma, bâkılmayı;
bakılma daha fazla ilgiyi, ilgi, buluşmayı, buluşma
haram ilişkileri sonuç verir. Onun için Allah "Zina
etmeyin!" yerine, "Zinaya yaklaşmayın"
buyurmuştur. Yani zinaya götüren şeyleri dahi yapmayın
demektir. Çünkü M. Sabri Efendi'nin dediği gibi: "kadın
kocası kadar, elde edilenle yetinmeyip, hep daha ilerisine geçilmek
istenen bir başka konu yoktur."


3. Böylece, İslam'ın korumayı hedefledigi
beş temel esastan biri olan "ırz" hurmet ve
kutsiyetini,yitirir, nesil bozulur. Diğer yönden cinayetler,
vuruşma ve öldürüşmeler olur, toplumun huzuru
bozulur. Eşlerin ve insanların birbirlerine güveni sarsılır.


4. Gayrı meşru gebeliklere yol açar. Bu gebelikler
kürtaj ve kendi kendine çocuk düşürme operasyonlarına
zorlar. Bu ise sağlığın bozulmasına,
sakatlıklara sebep olur. Babasız çocuklar ortaya çıkar,
bunlar ahlâkî, ekonomik ve hukuki sorunlar doğurur.


5. Park yeri bulunmayan haram sahada, karşı cinslerle
yetinmeyip, homoseksüellik, lezbiyenlik, hayvanlara ve çocuklara
sataşma ve daha akla hayale gelmedik sapıklıklar
ortaya çıkar. Tatmin olunmayınca da, intiharlar,
boşanmalar, çılgınlıklar düzen tanımazlıklar
(anomi) olur, milletler bile yıkılabilir.


6. Çeşitli cinsel hastalıklar,
belsoğukluğu, AIDS, ruhsal ve sinirsel bozukluklar,
salgınlar ortaya çıkar.


7. Korkunç düzeyde ekonomik zararlara yol açar. Her gün değişen
modayı takip, kozmetik ve makyaj malzemelerinin ithali için
verilen onmilyarlar, yurdumuzda büyük kapasitede istihdam imkânı
doğurabilir ( Konunun hazırlanmasında
başvurulan kaynaklardan bazıları: Kurtubî
XIV/180,181, XN/310 Taberî XXN/4; Suyûtî, ed-Dürrü'I-Mensûr,
VI/599-600, 602; Ragib el-Isfehânî, Garîbü'I-Kur'ân 41;
Kamûs-i okyanus "Teberruc" md.; Sabûnî,
Ahkâmu'I-Kur'ân N/204; Menâru'I-Islâm 8 (13) 1408 s.104-108).



Konular