Fıkıh | Konular

Varis

Mirasçı, miras hakkıolan kişi. "Verise (mirasçı
oldu)" fiilinden ism-i fail ve bir miras terimi. Bir terim olarak
anlamı, ölen bir kimsenin mal varlığına mirasçı
olan hısımlarını ifade eder.


Mirasın rükünleri üç tanedir. Müris, vâris ve tereke.
Müris, vefat edip, geride miras bırakan kimsedir. Vâris, kendisine
miras intikat eden, yani terekede payı ve hakkıolan kimsedir.
Tereke ise, mirasçılara intikal eden mal ve haklardır. Bu üç
unsur olmadıkça miras cereyan etmez.


Mirasçı olmanın sebepleri üçtür:


1- Hısımlık: Mirasçı olma sebeplerinin
başında miras bırakanla mirasçı arasında
hısımlık bağının bulunması gelir.
Bunlar da ana-baba, dede, nine gibi kendi neslinden gelinenlerle;
oğul, kız, torun gibi kendi neslinden gelenler, kardeş,
amcalar veya bunların çocukları gibi nesep bağı
yukarıda birleşen kimselerdir. Bu hısımlardan miras
bırakana araya kadın girmeksizin bağlanan erkeklere
"asabe" denir. Oğul, oğlun oğlu, baba,
babanın babası gibi. Bir de payları belirli miktarda olan
mirasçılar vardır ki, bunlara "ashâbü'l-ferâiz",
denir. Bunların alacakları paylar ½, 1/3, ¼, 2/3,1/6 ve 1/8
olmak üzere âyet veya Hadislerde belirlenmiştir. Prensip olarak
mirasçılar arasında önce ashâbü'l-ferâizin payları
verilir, kalan da yakınlık derecesine göre asabeye intikal
eder. Belirli pay sahipleri veya asabeden hiç hısım yoksa,
bunların dışında kalan ve miras bırakanın
uzaktan kan hısımı olan kimselere mirasçılık
sırası gelir ki, bunlara "zevî'lerhâm" denir. Kızın
kızı, annenin babası, ana bir amca, dayı ve teyze
gibi. Ancak sağl kalan eş nesep hısımı
olmadığı için, bunlardan kalan mirası alacak farz
sahibi veya asabe yoksa, zevi'l-erhâma sıra gelir. Çünkü eşe,
red yoluyla artan miras verilmez.


2- Nikâh akdi: Evlilik akdi de bir miras sebebidir. Evli eşlerden
birisi ölünce diğerinin ona mirasçı olması ve miras
payları âyetle belirlenmiştir. Kocanın miras payı
şu âyette açıklanmıştır:
"Karılarınızın çocuğu yoksa miras
bıraktığının yarısı sizindir. Eğer
onları çocuğu varsa, size terekesinden düşecek pay dörtte
birdir" (en-Nisâ, I/'2). Kadının mirası da şöyle
belirlenmiştir " Eğer çocuğunuz yoksa
bıraktığınızdan dörtte biri onların
(karılarınızın) dır. Eğer çocuğunuz
varsa terekenizden sekizde biri yine onlardandır" (en-Nisa,
4/12). Diğer yandan sağl kalan eşin diğer farz
sahiplerinden ayrıldığı nokta, tek başına
mirasçı olunca, koca ise ikide bir, kan ise dörtte bir almakla
yetinir. Artan mirası red yoluyla alamaz. Bu, zevı'l-erhâm
denilen uzak hısımlara, hatta beytülmale kadar başka hak
sahiplerine gider.


Mirasın Şartları:


Mirasın, mirasçıya geçebilmesi için üç şartın
gerçekleşmesi gerekir.


a- Miras bırakanın ölmesi. Bir kimse ölmedikçe malının
miras konusu yapılması mümkün değildir. Ağır
hastalık, baygınlık, koma veya bitkisel hayata geçmiş
olan kimsenin hükmen ölü sayılması caiz olmaz. Ancak kaybolan
ve kendisinden uzun zaman haber alınamayan kimsenin ölümüne
hakimin karar vermesi halinde "hükmen ölüm" esası ortaya
çıkar. Düşman ülkesine sığınan mürted de
hükmen ölü sayılır. Kaybolan kişi için belli süreler
geçmişse hâkim ölümüne hükmeder. Eşi iddet bekler, serbest
kalır. Mirası, hüküm sırasında hak sahibi olan
hısımlarına paylaştırır.


b- Miras bırakanın ölümü sırasında mirasçının
hayatta olması gerekir. Miras bırakandan daha önce ölmüş
olan bir hısım bu kimseye mirasçı olamaz. Miras
bırakan vefat ettiği sırada ana karnında bulunan çocuğu
(cenîn) da sağl doğmak şartıyla mirasçı olur.


c- Miras engelinin bulunmaması gerekir.


Miras engellerinden birisi bulununca, mirasçı terkeden bir
şey alamaz.


Miras engelleri şunlardır:


1- Miras bırakanını öldürmek: Bu prensip, bir an
önce, mirasa konmak için mûrısını öldürmeyi düşünecek
olan mirasçıları böyle bir kötü düşünceden arındırmak
için konulmuştur. Hangi çeşit öldürmelerin miras engeli sayılacağı
konusunda görüş ayrılığı vardır. Hadiste
"Katıl mirasçı olamaz" (Ebû Dâvud, Diyât,18;
Tirmizî, Ferâiz, 17; Ahmed b. Hanbel, I, 49) buyurulur. Hanefilere
göre, kısas veya keffâret cezasını gerektiren öldürme
çeşitleri miras engeli olur. Kasten öldürme, kasta benzer
şekilde öldürme ve yanlışlıkla öldürme bu
niteliktedir (bk. es-Serahsî, el-Mebsut, XXVI, 59 vd.; el-Kasânî,
Bedâyiu's Saneyi ; VII, 234, 254; M. Cevat Akşit, Islam Ceza Hukuku
ve Insanı Esasları, 55, 56).


2- Din Ayrılığı: Her iki taraf için de miras engelıdır.
Bir Müslüman bir gayrı müslime ve bir gayrı müslim de
Müslümana mirasçı olamaz. Hadiste şöyle buyurulur:
"Müslüman kâfire, kâfir de müslümana mirasçı olamaz"
(Buhâri, Hacc, II, Meğazî, 48, Feraiz, 26; Müslim, Feraiz, l; Ebu
Davud, Feraiz, 10; Tirmizi; Feraiz, 15). Bu duruma göre, Müslüman bir
erkekle gayrı müslim olan karısı arasında mirasçılık
cereyan etmeyeceği gibi, bunlardan doğan çocuklar da babaya
tabi olarak Müslüman sayılacaklarından onlarla gayrı müslim
olan anneleri arasında da mirasçılık söz konusu olmaz.
Çoğunluğun görüşü budur.


Diğer yandan ashab-ı kiramdan Muaz b. Cebel ve Muaviye ile tâbiilerden
Mesrûk b. el-Ecdâ', Saîd b. el-Müseyyeb, Ibrahim en-Nahaî gibi bazı
müctehitler aksi görüştedir. Bunlar, "Müslüman kâfirlerden
miras alır, fakat kâfir müslümandan miras alamaz" prensibini
benimsemişlerdir. Dayandıkları delil bazı hadislerdir.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Islam
arttırır, eksiltmez" (Ebû Dâvud, Ferâiz,10, Ahmed b.
Hanbel, V, 230, 236). "Islâm yücedir, onun üzerine
yücelinmez" (Buhârî, Cenâiz, 79). Sahabe devrinde görülen
şu uygulama da bu ikinci görüşü desteklemektedir. Bir yahudi
ölünce, biri yahudi, diğeri Müslüman iki oğlu
kalınıştı. Yahudi olan oğul yukarıdaki ilk
prensibe göre bütün mirası almıştı. Bunun üzerine,
Müslüman olan oğul mahkemeye başvurup hak istedi. Davaya bakan
Muaz b. Cebel (r.a) Müslümanı da Yahudi olan babasını
mirasçı yaptı (el-Askalânî, Bülügu'l-Merâm, terc. ve
Şerh A. Davudoğlu, Istanbul 1967, III, 206). Ancak çoğunluk
fakihler, yukarıda verdiğimiz ilk hadisi bu konuyu düzenleyen
ana delil saymış, "Islâm arttırır,
eksiltmez" gibi hadisleri ise doğrudan mirasla
bağlantılı görmemişlerdir.


Gayrı müslimler tek millet sayıldıkları için,
onların kendi aralarında miras cereyan eder.


3- Teb'alık ayrılığı: Müslümanlar hangi
ülkede yaşarsa yaşasın, birbirine mirasçı olurlar.
Kısaca devlet, sanır ayrılıkları miras engeli
meydana getirmez; belki, mirasların intikali, ikili
anlaşmaların yapılmaması veya gecikme nedeniyle
gecikebilir. Sınır ayrılığı gayrı müslimlerin
kendi aralarında ise bir miras engelıdır.


4- Kölelik: Köle efendisine veya nesep hısımlarına
mirasçı olamaz. Çünkü köle özel mülk edinemediği gibi,
eğer miras kapısı açılırsa, köleye gelecek
miras malları, kendiliğinden efendisine geçer, bu da haksız
mülk edinmeye yol açar. Ancak köleye, kendini satın almak üzere
kazanç sağlama izni verilmişse bu, konunun
istisnasını teşkil eder (bk., Hamdi Döndüren,
Delilleriyle Islâm Hukuku, Istanbul, 1983, 419 vd.; "Âshabu'l
Feraiz", "Âsabe", "Miras" ve
"Zevî'l-Erhâm" maddeleri).


Konular