Fıkıh | Konular

Zati sifatlar

1-Vücut. Bu sıfat, Allah'ın var olduğunu ifade eder.
Allah vardır ve en büyük varlık O'dur. O'nun
varlığı, herşeyin varlığından daha
belirgindir. Allah olmasaydı hiç bir şey var olmazdı. Kâinatın
varlığı O'nun varlığına en büyük
şahittir. Âlemde hiçbir şey kendi kendine var olmuş
değildir. Hiçbir şey ne kendi kendine var olabilir, ne de yok
olabilir. Halbuki çevremizde sayılamayacak kadar varlık vücuda
gelmekte ve yok olmaktadır. En ufak çarpıklık
olmaksızın, en ince hesaplarla var olan ve
varlığını çarpıcı özellikleriyle devam
ettiren bu âlemin tesadüflerle ortaya çıkması ve
varlığını devam ettirmesi mümkün değildir. Bütün
bunlar, bu âlemi var eden, yok eden, kuvvet ve hikmet sahibi bir yaratıcının
varlığının şüphe götürmez delilleridir .


Allah'ın varlığı, başka bir varlık
vasıtasıyla olmayıp; ilâhî vücudu, zatının
gereğidir. Vücudu zatının icabı olduğu içindir
ki; Allah'a "Vâcibu'l Vücud" denmiştir. Allah'ın
zatının ve sıfatlarının hakikatini anlamak;
sıfatlarının zatının aynı mı, yoksa
ondan ayrı, ona zıt bir şey mi olduğu hususunu
kavrayabilmek aklen mümkün değildir. Allah'ın ilâhî vücudu
ister zatının aynı, ister gayrı olsun, her mükellefe
vacipolan husus; Allah'ın var olduğuna inanmaktır. O'nun
varlığına inanmamızı gerektiren aklı ve naklî
delilleri yukarıda izah ettik.


Vücudun zıddı olan yokluk, Allah için mümkün değildir.
Yokluk, Allah için muhâl olan noksan sıfatların birincisidir.
Allah'ın yokluğu ne geçmişte, ne de gelecekte mümkündür.


2-Kıdem. Allah'u Teâlâ, varlığı,
zatının icabı olduğu için kadîmdir ezelîdir. Geçmişe
doğru ne kadar gidilirse gidilsin, Allah'ın var
olmadığı bir zaman düşünülemez. Eğer Allah kadîm-ezeli
olmasaydı, hâdis- (sonradan var olmuş) olurdu. Sonradan var
olan her şey, kendisini icat eden bir (muhdise)- yaratıcıya
muhtaçtır. Aksi takdirde yok olan bir şeyin
varlığını yokluğuna tercih eden bir
yaratıcı olmadan meydana gelmesi gerekirdi ki; bu durum bütün
düşünürlere göre batıldır. Allah kadîm olmasaydı,
var olmak için kendinden başka bir yaratıcıya muhtaç
olurdu. Halbuki Allah'ın vücudu, zatının
icabıdır. Yani varlığı kendindendir. Bir
şeyin bir anda hem var, hem de yok olması ise mümkün değildir.
Öyleyse Allah hâdis değil, kadîmdir.


Kıdem sıfatının zıddı "Hudûs-sonradan
var olma" sıfatıdır. Allah kadîm olduğu için
O'nun hâdis olması aklen mümkün değildir.


3-Bekâ. Allah ebedîdir, varlığının sonu yoktur. O
daima vardır. Varlığı kendinden olduğu için O,
hem kadîm ve eze!î; hem de bakî ve ebedîdir. "O, evvel ve
ahirdir." (el-Hadîd, 57/3), "Kâinattaki her şeytani -yok
olucudur. Celâl ve Ikram sahibi olan Rabb'im -zatı bakî'dir-
ebedî'dir-. " (er-Rahman, 55/27) Bu ayet-i kerimeler, Allah'ın
bakî olduğunun delilleridir. Allah'ın vücudunu harici bir
kuvvet yok edemez. Çünkü kadîm olan Allah'ın
dışındaki tüm kuvvetler hâdistir (sonradan yaratılmıştır.)
Hâdis olan bir kuvvet ise, kadîm olan zatın vücudunu yok edemez.
Zira vacibü'ı-vücud olan Allah, kudret sahibi olup; bütün eksik sıfatlardan
uzaktır. Varlığını devam ettirememe
acızliktir. Acızlik ise noksanlıktır. Allah
noksanlıktan münezzehtir. O'nu yok edecek bir kuvvet tasavvur
edilemez, öyleyse Allah bakîdir, varlığının sonu
yoktur.


Bekâ'nın zıddı "fena -(bir sonu
olmak)"dır. Allah'ın fânî olması ise aklen
muhaldır.


4-Muhalefetü'n li'l-Havâdis. (Sonradan vücut bulan varlıklara
benzememe). Allah zat ve sıfatı ile sonradan
yaratılmış olan hiçbir şeye benzemez. Bu
sıfatın zıddı olan benzerlik, Allah hakkında akla
aykırıdır, mümkün değildir. Sınırlı
olan aklımızla Allah'ı nasıl düşünürsek düşünelim,
hayâlimizde nasıl canlandırırsak canlandıralım,
O, bizim düşündüklerimizden hayal ve tasavvurumuzdan
geçirdiklerimizin hepsinden başka ve hiçbirine benzemeyen ilâhî
bir varlıktır. Hayalımizden geçirdiğimiz bütün varlıklar,
yok iken sonradan var olan, varlığı, bir
başkasının varlığına muhtaç olan ve sonunda
yok olmaya mahkûm, noksan varlıklardır. Allah ise her türlü
noksanlıklardan uzak mükemmel ve mukaddes bir varlıktır. Böyle
yüce bir varlık, önce yok iken var olan sonra yine yok olacak
hiçbir varlığa benzemez. Allah kendi zatını "O
?nun benzeri yoktur. O, herşeyi işitici ve görücüdür.
" (eş-Şûrâ, 42/11)" ayetiyle vasıf
landırmıştır. Peygamberimiz de (s.a.s.), "Allah
aklına gelen her şeyden başKadir. " buyurmuştur.
Allah, sonradan olanlara benzeseydi, bu takdirde hâdis yani başkasına
muhtaç bir varlık olurdu. Kadım ve bakî olan bir varlık
ise hâdis olamaz. Başkasına benzemeye muhtaç olan bir varlık,
benzediği varlığın ve diğer varlıkların
yaratıcısı olamaz. Allah, tek yaratıcı
olduğuna göre, yarattıklarına benzemez ve muhalefetü'n
li'l-havâdis sıfatıyla muttasıfdır. Bu sıfat
aynı zamanda, Allah'ın, diğer varlıklarda bulunan
cisimlik, cevherlik, arazlık, parçalardan bir araya gelmek, yemek,
içmek, oturmak, uyumak, kederli ve sevinçli olmak gibi sıfatlardan
da uzak olduğunu ifade eder." (Fetih, 48/10; er-Rahman, 55/27; Tâhâ,
20/5). ayetlerinde geçen "Allah'ın eli",
"Allah'ın yüzü", "Allah'ın arşı
istiva-istilâ etmesi" gibi maddî varlıklara ait
sıfatların Allah hakkında kullanılmış
olması, Allah'ın başka varlıklara
benzedığının delili değildir. Bu kelimelerin
hepsi mecazî anlamındadır. Allah'ın eli: Allah'ın
kudreti; Allah'ın yüzü: Allah'ın zatı manasında
kullanılmıştır.


5-Kıyâm Binefsihi. Her şey, kendi dışında bir
varlığın yaratmasına muhtaç olduğu halde, Allah,
başka bir zata ve mekana muhtaç olmadan kendi kendine vardır.
Bu sıfatın zıddı olan "mutlak ihtiyaç"
Allah hakkında muhal olan noksan bir sıfattır. Âlemde
bulunan her varlık, yar olmasında ve
varlığının devamında bir yaratıcıya
muhtaçtır. Hiç bir şey kendi kendine var
olmamıştır, varlığı sonradan vücûda gelmiştir.
Buna mukabıl Allah'ın varlığı kendi
zatı'nın gereğidir, var olmasında, kendinin
dışında bir başka varlığa muhtaç değildir.
Zatı düşünüldüğü zaman, vücudu da zatıyla
beraber düşünülür. Ne zatı vücudundan, ne de vücudu zâtından
ayrı tasavvur edilemez. Kâinatın var olması, kendinden
evvel var olan, ezeli ve ebedî bir yaratıcı sayesindedir, O'da
Allah'tır. Allah yaratıcıdır, diğer
varlıklar ise yaratılandır. Yaratıcı,
yaratılana muhtaç olamaz.


"Ey insanlar! Siz, Allah'a muhtaçsınız. Allah ise -her
şeyden- müstağnîdir (muhtaç değil), öğünmeye lâyık
olandır." (Fâtır, 35/15)


"Şüphe yok ki Allah, bütün âlemlerden müstağnîdir."
(el-Ankebut, 29/8).


6-Vahdâniyet. Allah'ın her yönden bir olduğunu bildiren
vahdaniyet, bir kemal sıfatı olduğu için, bu sıfatın
zıddı olan "birden fazla olmak, bir ortağı
bulunmak", Allah hakkında mümkün olmayan bir sıfattır.
Allah birdir, ortağı ve benzeri yoktur. Bütün semayı
dinlerdeki inanç esaslarının temelini "Allah'ın
birliği" sıfatı oluşturur. Bu inanca "Tevhîd
Akîdesi" denir. Tevhid akidesine dayanmayan hiç bir inanç, güzel
is, Allah katında makbûl değildir. En son ve en mükemmel din
olan Islâmiyet de bu inancı temel kabul etmiş ve bütün
insanları öncelikle bu temel inanca çağırmıştır.
Çünkü Allah, bütün âlemlerin, bütün varlıkların ve bütün
insanların Rabb'ıdır. Her şeyi yaratan,
rızkını vererek besleyen, büyüterek kemâle erdiren yalnız
O'dur. O'nun ortağı, oğlu veya kızı yoktur.
Doğurmamıştır, doğurulmamıştır. Hiç
bir şey O'nun eşi ve benzeri olamamıştır. Bu inanç
ile Islâmiyet insanları Allah'ın dışındaki
varlıklara kul köle olmak zilletinden kurtarmış, onlara
mutlak istiklâllerini iade etmiş. Allah'ın birliği fikrini
zedeleyen her türlü kölelik zihniyetini yasaklamış, tabiat
kuvvetlerine ibadeti, insanın insana köle ve esir olma despotluğunu
ortadan kaldırmış, Allah'tan başkalarını rab
edinmeyi en büyük günah ve şirk kabul etmiştir. Böylece
Islâmiyet, dünyaya akıl, ruh ve ahlâk sahalarında olduğu
kadar, fizikî sahada da tam bir özgürlük müjdelemiş; tevhîd
akideşiyle bütün insanların tek bir mabûdu olduğunu,
dolayısıyla beşeriyetin de bir ana ve babadan meydana
geldiğini ifade ederek "beşer ırkında
birlik" fikrini telkin etmiştir. Her müslüman Allah'ın
bir olduğunu söylemeli ve bu inancını Allah'tan
başkasına ibâdet etmemekle, ibadetine dolaylı olarak da
olsa hiçbir şeyi veya kimseyi ortak koşmamakla ispat etmelidir.
Bu noktada, sözü ile ibadetindeki birlik ruhu aynı
olmalıdır. Allah'ın birliğine delil olan ayetlerden
bir kısmını şöyle sıralayabiliriz:


a) "De ki: O Allah birdir. Allah Sameddir. (Her şey
varlığını ve varlığının
devamını O'na borçludur. Her şey O'na muhtaçtır. O,
hiç bir , şeye muhtaç değildir. Her şeyin
başvuracağı, yardım dileyeceği tek varlık
O'dur). Kendisi doğurmamıştır ve (başkası
tarafından)doğurulmamıştır. Hiçbirşey O'nun
dengi olmamıştır." (Ihlâs, 112/1-4) .


b) "De ki: Ey kâfirler! Ben sizin taptıklarınıza
tapmam. Siz de benim taptığıma tapıcılar
değilsiniz. Ben asla sizin taptıklarınıza tapacak
değilim. Siz de benim taptığıma tapacak
değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim banadır." (Kâfirûn,
109/1-6).


c) "Allah'tan başka bir yaratıcı var
mıdır?" (Fâtır, 35/3).


d) "O'nunla birlikte hiçbir ilâh yoktur. (Eğer
olsaydı) muhakkak ki her tanrı kendi
yarattığını kabullenir (ve korur) ve mutlaka kimisi de
diğerine galebe ederdi." (Mü'minun, 23/91)


e) "Eğer her ikisinde (yer ve gökte) Allah'tan başka ilâhlar
olsaydı, her ikisi de harap olurdu." (el-Enbiyâ, 21/22).



Allah, zatında, ilâhlığında, mabud ve
yaratıcı oluşunda birdir. Ondan başka
yaratıcı yoktur. Kâinatı bizzat yaratmaya, yaşatmaya,
yok etmeye gücü yetmeyen bir zat Allah olamaz. Bunun içindir ki ikinci
bir Allah'ın varlığına imkân yoktur. Çünkü iki
Allah olduğu farzedilse, bu iki Allah'tan biri kâinatı
yalnız başına yaratmaya muktedir ise, diğeri zâid-fazla
olmuş olurdu. Bunun aksine, yalnız başına kâinatı
yaratmaya muktedir değilse, bu durumda da acız-güçsüz olurdu.
Acız ve zâit olan bir zat ise Allah olamaz. Bu nedenle Allah vardır
ve birdir.


Sübûtî sıfatlar


-Hayat. " Allah hayat sahibidir. " (Âli Imrân, 3/2). Bu sıfat,
Allah'ın zatına vacipolan sıfatlardandır. Fakat Allah
hakkında vacipolan bu sıfat, mahlûkatta görülen ve maddenin
ruh ile birleşmesinden doğan geçici ve maddi bir hayat olmayıp
ezelî ve ebedîdir. Allah hakkındaki vücut sıfatının
kamil olması, O'nun diri olmasıyla mümkündür. Hayatın
zıddı ölümdür. Ezelî olan Allah hakkında ölümü düşünmek,
akla aykırıdır. Bir varlık hem ezelî, hem de
ölümlü olamaz. Ilim, irade, kudret ve diğer kemâl sıfatlarını
zatında bulunduran Allah'ın diri olması zaruridir. Çünkü
ölünün âlim, her şeye güç yetiren, işitici, görücü
olması düşünülemez. Ölüm, bir noksanlık
sıfatıdır. Allah ise noksanlıklardan uzaktır. O hâlde
Allah'ın hayat sahibi olduğu bir gerçektir. Bu sıfat,
ancak Allah'ta ezelî ve ebedîdir.


"Ölmek şanından olmayan, daima hayat sahibi (olan
Allah)'a dayanan. " (el-Furkan, 25/58).ayeti ve benzeri ayetler
Allah'ın, hayat sahibi olduğunu ifade eder.


Konular