Fıkıh | Konular

Mesruk (çalinti mal)


Az veya çok olsun başkasının malını gizlice
çalmak anlamına gelen "sirkat" kökünden ism-i mef'ul.
Çalınan veya çalınmış mal.


İslâm'da belirli miktarda malı, belirli yerden gizlice
çalan kimseye had cezası öngörülmüştür (bk. el-Maide
5/38, "Hırsızlık" maddesi). Çalınan malda
bazı özelliklerin bulunması gerekir. Bu özelliklerden ilki
çalınan malın "mutlak mal olması", yani
toplumda mal kabul edilen cinsten bir şey olması gerekir.
Altın, gümüş, cevherler, bakır, demir gibi madenlerden
yapılmış eşyalar mal kabul edilir.


Çalınan malın "mütekavvim mal" olması da
şarttır. Aksi takdirde çalınan maldan dolayı had
gerekmez. Buradan hareketle, şarap, çocuk vb. şeyleri çalan
kişiye had lâzım gelmeyeceği belirtilmiştir.
Çünkü şarab, müslümanlarca mütekavvim mal kabul edilmemiştir.
Hür bir çocuk ise zaten mal kabul edilemez.


Had cezasını gerektiren çalıntı malın en az
bir dinar (4 gr.lık altın para) veya on dirhem (28 gr. gümüş
para) değerinde veya bu miktara denk değerde olması
gerekir. Daha az miktardaki mal için hırsızlık
cezası uygulanamaz.


Aynı şekilde çalınan mal, bir bekçi ile veya ev,
dükkan, depo gibi bir yerde muhafaza edilmiş olmalıdır.
Korumasız ve açıktan çalınan mal için (meselâ
sokaktaki veya bekçisiz bir tarladaki malın çalınması
halinde) had uygulanmaz. Bu itibarla bir hizmetçi hizmet ettiği ev
veya dükkândan, bir şahıs misafir olduğu yerden mal
çalsa yine had gerekmez. Fakat bir hizmetçinin, sahibi tarafından
kilitlenen ve açmakla izinli olmadığı bir yerden mal
çalması halinde had cezası uygulanır. Bunun gibi meradan
çobansız hayvanları çalmak da haddi gerektirmez. Diğer
yandan gündüz, kapısı açık bulunan bir eve girecek
hırsızlık yapan kişiye de had gerekmez. Fakat
geceleyin herkes evine çekildikten sonra, kapısı kapalı,
ama kilitlenmemiş olan bir evden yapılacak olan
hırsızlık da cezayı gerektirir.


Bir kimse kiraya verdiği evinden veya dükkanından,
kiracısının malını çalacak olursa, o kişi
hakkında da had uygulanır. Çünkü o ev veya dükkan kiracının
elinde bulunduğu sürece koruma altında
sayıldığı için, mal sahibinin izinsiz oraya girmeye
hakkı yoktur.


Evlerin sathı da, korunmuş yer hükmünde olacağından,
dam veya balkon gibi yerlerden bir malın gizlice çalınması
halinde had gerekir.


Alınmaları veya çalınmaları halinde İslâm
ülkesindeki halk tarafından hoşgörü ile karşılanan
az miktardaki odun, ot, saman, av hayvanı, balık, kuş,
tavuk, tuz, kamış, kömür... gibi çok kısmetli olmayan
şeyleri çalmak da cezayı gerektirmez. Bu gibi şeyler
fıkıh kaynaklarında "tâfih" denir (el-Mevsılî,
el-İhtiyâr li Ta'lîli'l-Muhtâr, İstanbul 1980, IV. 107;
İbn Âbidîn, a.g.e., IV. 91). Bu hükümden anlaşılan,
insanların değer vermediği veya fazla rağbet
etmediği şeylerin çalınması halinde söz konusu
cezanın uygulanamamasıdır.


Ancak İslâm hukukçuları önemsiz sayılan
eşyayı belirlerken kendi devirlerinde bulunan eşyayı
örnek vermişlerdir. İnsanların mala verdikleri
değer ve önem devirden devire değişebilir. Kısaca,
"tâfih" (değersiz) mal" kavramını örfe
ve devirlere göre değerlendirmek gerekir.


Had cezasını gerektiren (çalıntı malda aranacak
diğer bir şart da, söz konusu malın çabuk bozulan
cinsten bir şey olmamasıdır. Bu yüzden taze meyvalar,
hurmalar, süt, et, henüz başağında bulunan arpa veya
buğday tam olgunlaşmadıkları ve çabuk bozulma
özelliği gösterdikleri için tam bir mal sayılmazlar.
Dolayısıyla de çalınmaları halinde, had gerekmez
(el-Mevsılî, a.g.e., IV. 107; İbn Abidîn, a.g.e., IV. 91).
Buna karşılık kuru meyvalar, her türlü hububat, yağlar,
kokular, bir yıl bozulmadan dayanabilme özelliğinde olan
sirke ve pekmez gibi mallar, çabuk bozulmadıkları için bu
hükme girmezler. Bu yüzden böyle bir malı çalan kimseye had
lâzım gelir.


Bir hırsıza had uygulanabilmesi için, çalınan malda
o hırsızın "mülkiyet hakkı veya mülkiyet
şüphesi" bulunmaması gerekir. Meselâ; bir kimse, kendi
çocuklarının malını çalsa; alacaklı borçlusunun
malından, alacağının
karşılığı olarak aynı cinsten mal alsa had
cezası lâzım gelmez. Fakat bu kişi, borçlusunun başka
cinsten malını çalsa, ona had uygulanır (el-Mevsılî,
a.g.e., IV. 109).


İslam'da diğer had cezalarında olduğu gibi,
hırsızlık haddinde de en küçük şüphede had düşmektedir.
Ancak bir hırsızdan haddin düşmesi, onu diğer ceza
uygulamalarından kurtarmaz. Her şeyden önce çalınan
malın iadesi veya tazmini gerekir. Had cezası düşse bile
çalınan mal, mal sahibine iade edilir. Hırsız, malı
telef etmişse onu tazmin etmesi gerekir. Kendisi de hapis veya
tazir cezasıyla cezalandırılır. Fakat mal
hırsızın elinde telef olmuş, had de
uygulanmış ise, artık bu mal hırsıza tazmin
ettirilmez.




Konular