Fıkıh | Konular

Mudarebeye zararin tazmini

Sermaye, mudaribin elinde emânet (vedîa) hükümlerine tabidir.
Çünkü onu mâlikinin izniyle kabzetmiştir. Mudarib, mudarabe sözleşmesindeki
şartlara uymaz veya kusurlu yahut kasıtlı
davranışlarıyla sermayenin telef olmasına neden
olursa, tazmin etmesi gerekir.


Sermaye, mudâribin elinde kusuru olmaksızın teleften olursa
tazmin etmesi gerekmez. Çünkü o tasarruflarında sermaye sahibinin
naibidir. Kusuru olmayınca teleften dolayı, vedîada olduğu
gibi sorumluluğu bulunmaz.


Dönem sonunda zarar ortaya çıksa, bu önce kârdan karşılanır.
Kâr yeterli olmazsa ana paradan ödeme yapılır. Bu taktirde
mudarib, emeği karşılığında bir şey
almamakla zarara katılmış olur.


Hanefî ve Hanbelîlere göre, mudarabede zararın kısmen veya
tamamen mudâribe ait olacağı şart koşulsa, bu
şart bâtıl; mudarabe sözleşmesi ise, sahih olur. Şâfiî
ve Mâlikîlere göre ise, bu durumda mudârabe sözleşmesi fâsit
olur. Çünkü bu şart akdin tabiatına zıt bir karar olarak
eklenmiştir (es-Serahsî, a.g.e., XXII,19; el-Kâsânî, a.g.e., VI,
87; İbnü'l Hümam, a.g.e., V, 58; İbn Rüşd, a.g.e., I,
234, 236; eş-Şîrâzî, a.g.e., I, 388; İbn Kudâme,
a.g.e., V, 25, 69; ez-Zühaylî, a.g.e., I, 669; Mecelle, mad. 1426,
1428).


Alt mudarabe


Mudaribin sermayeyi bizzat işletmesi şart değildir.
İşleri yürütürken başkalarını çalıştırması
mümkün olduğu gibi, sermayeyi çalıştıracak
başka birisine vermesi de mümkündür. Böylece alt mudârebe
meydana gelmiş olur. Sermaye sahibine karşı ilk mudârib
muhatap olacağı için onun menfaatı haleldar olmaz. Belki
daha iyi işletme yüzünden kâr marjı artabilir (es-Serâhsî,
a.g.e., XXII, 98; el-Kâsânî, a.g.e., VI, 96; İbnü'l-Hümâm,
a.g.e., V, 70 vd.).


Mudâribin yaptığı işi daha düzenli ve geniş
ölçüde bir girişimci işletme yapabilir. Bu işletme birçok
kimsenin tasarruflarını mudarabe yönetimiyle işletmek
üzere teslim alırsa vadelerine göre ayrı fonlarda toplar.
Bunları ticaret işlerinde bizzat işletebileceği gibi
mudârabe akitleriyle piyasada dürüst iş yapan yetenekli
işletmecilere de aktarabilir. Böylece; mevduata daha fazla devir sağlayarak
kâr marjını yükseltebilir.


Kısaca, kâr-zarar ortaklığı biçiminde çalışan
bir finans kurumuna yatırılan tüm vadeli mevdûat, vadelerine
göre kâr-zarar katılma hesaplarında işletilir. Bu, ya murâbaha
(peşin alıp vadeli, satmak) veya mudârebe (bir taraf emeğini,
diğer taraf sermayesini koyduğu ortaklık) yahut muşâreke
(sermaye ortaklığı) yönetimleriyle işletme
şekillerinde olur.


Mudarabede, mudaribin iyi niyetten ayrılmadığı sürece
rizikosu bulunmadığı ve tüm risk, sermaye sahibine ait
olduğu için, mudarabe sermayesine "risk sermayesi"
denilebilir. Risk sermayesi (mudârabe) uygulaması 1970'li
yıllardan bu yana özellikle Amerika Birleşik Devletlerinde çok
büyük boyutlara ulaşan ve en son teknolojik yeniliklere yönelip bu
tip projelerin finansmanını sağlayan bir finansman yöntemi
olmuştur. Az ihtimalle büyük kâr büyük ihtimalle küçük zararın
sentez edildiği bir finansman türü olarak tarif edilir. Risk
sermayesi ABD, İngiltere, Japonya, Kanada ve Almanya gibi ülkelerde
ileri teknolojiyi geliştiren itici bir güç olmuştur. Büyük
kâr marjı olan uzun vadeli projelerin faizli kredilerle
desteklenmesi halinde henüz proje sonuçlanmadan kredilerin vadeşinin
dolması, girişimcileri çekingenliğe itmiştir. Risk
sermayesinde ise, girişimci (mudârib)nin rizikosunun bulunmaması,
onu bunu vadeli projelerin finansmanı olarak kullanılır
hale getirmiştir. Proje sahibi bilim adamı girişimci,
projesini sermaye sahibine para karşılığında
satmak yerine projenin uygulanmasıyla elde edilecek gelirden sürekli
olarak kâr payı almakta, başka bir deyimle mudarabede mudarib
olarak fonksiyonunu ifa etmektedir.


Sonuç olarak, ileri ekonomilerde geniş uygulama alanı olan
risk sermayesi şirketleriyle mudarabe arasında büyük bir
benzerlik vardır. Risk sermayesi şirketi kamu veya özel
sektörden sağladığı sermayeyi titizlikle seçeceği
projelere yatırır. Buna göre, risk sermayesi şirketi mudârib;
proje sahibi girişimci şirket, mudareb; finansman sağlayan
kamu kuruluşu veya özel sektör de rabbül-mal (sermayedar)
durumundadır. Buna göre, İslâmi mudarabenin Avrupa'ya 10. yy
dan itibaren "Commenda" adı altında adapte edilmesinin
ardından, mudarabenin Avrupa ticaret hukukuna (Lex mercatoria)
girdiği, buradan tüm Avrupa'ya yayılıp standardize
edildiği bilinmektedir. Bunun sonucunda iş
ortaklıkları daha çok girişimci ve tasarrufçuyu
bünyesinde toplamıştır.



Konular