Fıkıh | Konular

Oruclunun keyfiyeti ile ilgili hikmetleri

Oruç sıkıntılı Mekke döneminde değil, imkânların
oldukça bollaştığı Medine döneminde farz kılınmıştır,
tâ ki, oruç (En-Nedvî, Dört Rükûn ) iktisadî şartların
zorlaması ile konulan bir farzdır, denmesin. Bundan, imkânları
bollaşıp, karnı doyan insanın, gayesini
unutabileceği anlamı da çıkarılabilir. Farz olan oruç
ise panzehirdir. Ilacın fazlası zararlı, azı
faydasızdır. (ed-Dihlevî, Huccetüllâhi'l-Bâliga )


Orucun bir ay oluşunda İslamın her şeyde orta yolu
tuttuğunun işareti de vardır. Çünkü daha önceki
dinlerde de oruç vardı, ancak bazısında çok uzun, bazında
da çok kısa idi.


Oruç günün beli bir zamanı ile
sınırlandırılabileceği gibi, yemeyi içmeyi
azaltmakla da olabilirdi. Islam birinciyi seçti. Çünkü ikinciyi tayin
ve uygulama zor olduğu gibi, insanların vücud yapıları
ve ihtiyaçları değişik olduğundan, bunda adaletsizlik
de söz konusu olurdu. (agk.)


Oruç herkesin kendisi için seçecegi bir ayda, ya da güneş
yılına göre bir ayda değil de, senenin her mevsimini
dolaşan Ramazan ayında farz kılındı. Böylece hem
cemaat şuuru sağlandı. Çünkü bazı zor işler,
topluca yapıldığında, zorluğu hissedilmeden
kolaylıkla yapılır. -hem de dünyanın
değişik bölgelerindeki insanların bir
kısmının devamlı uzun ve sıcak günlerde, diğer
kısmının da devamlı kısa ve serin günlerde oruç
tutmaları gibi bir adeletsizlik önlendi.


Ayrıca; insana misyonunu öğreten, doğruyu
yanlıştan ayıran Kur'an-ı Kerim, Ramazanda inmiş
ve onu şereflendirmiştir. Oruç için bir ay seçilecekse,
elbette ondan daha uygunu bulunamayacaktır.


Dünya ve Ahirete Yönelik Faydaları


Insan diğer varlıklara göre çok daha değişiktir
ve o merkez durumundadır. Hayvanlarda sadece istiha (arzu,
şehvet) vardır, akıl yoktur. Melekler ise sırf nurdan
yaratılmışlardır, çeşitli arzulara
(şehvetlere) sahip olmayan yüce varlıklardır. Insan bu iki
konumdan da nasibi olan varlıktır. Akla, ruha ve şehvetlere
birlikte sahiptir. Onun için melek, yüceliği; hayvan da
aşağılıgı temsil eder. Ama meleklerinkini
aşan yücelikler bulunduğu gibi, hayvanları çok yücelerde
bırakan aşağılıklar da vardır. Işte
insan, bu uçsuz bucaksız arenada, kendi yerini seçme hürriyetine
sahip tek varlıktır. Arzularını aklının ve
ruhunun emrine vermekle, yükseldikçe yükselecek, belki de melekleri
bile aşacaktır. Zıddı ile, aklını ve ruhunu
arzularının eline vermekle de "hayvanlardan da
aşağı" olacaktır.
Yaratıcısının istediği; onun, münker adına
üzerinde bulunan ağırlıklarını atarak,
olabildiğince yükselmesi ve Rabbini "Yakîn" ile
bilmesidir. Bu vasıf meleklerin vasfıdır. Işte oruç,
insanın meleklik yönünü güçlendiren ibadetlerin başında
gelir. Çünkü onlar da yemezler ve içmezler. Yine çünkü aşırı
yeme içme ve nefsî arzuları tatmin ile aşırı
meşgul olma, hayvani nitelikleri geliştirir, nefsi besler ve güçlendirir.
Nefis ise Allah'ın düşmanıdır ve "Işi gücü
kötülükleri emretmektir." (12/53). Öyle ise ona yenilmemek ve başını
ezmek gerekir. Bunun en kestirme yolu da açlıktır. Nitekim bir
hadis-i şerifte, Allah'ın nefse: "Ben kimim, sen
kimsin?" diye sorduğu, nefsin de: "Sen sensin, ben de
benim" dediği, buna karşılık Allah'ın onu
Cehenneme atmak gibi bir sürü eziyetlerle cezâlandırmasına
rağmen onun, her seferinde sorulan bu soruya aynı cevabı
verdiği, nihayet onu açlıkla deneyince, "Sen benim
merhametli Rabbimsin, ben ise Senin âciz bir kulunum" dediği
nakledilir. (Bedîuzzamân, Mektûbât, 373)


Oruç insanın gafletten uyanmasını,
başıboş olmadığını
anlamasını, ve Rabbini tanımasını sağlar.


Oruç, Allah'ın nimetlerini hatırlayarak O'na olan
teşekkür borcunu ödemektir. Çünkü her zaman her istediğini
yiyebilen insan, oruç tutmakla: "Bu nimetler benim mülküm değil,
ben bunları yiyip içmekte hür değilim,
başkasının malıdırlar, yemek için O'nun emrini
bekliyorum" demiş ve manevî bir şükür yapmış
olur.


Oruç zenginlere fakirlerin durumunu hatırlatmak; böylece sosyal
dayanışmayı, yardımlaşmayı, sevişmeyi
ve toplum düzenini kolaylaştırmak demektir. Zira başka
yolla "zengin fakirin halinden bilmez." Bu yüzden Mısır'in
kıtlık yıllarında, Hz. Yusuf un bütün zahire ve
erzak ambarları elinde olduğu halde, üç günde bir yemek yediği
ve sebebini soranlara; "Benim karnım tok olursa, zahire almaya
gelen zavallılara acıyabilir miyim?" dediği
nakledilir. (Risâle-i Hamidiyye,127; (Sifâ'dan nakil), Sabûnî, Ravâi'
I/218)


Oruç, gücüne, kuvvetine, varlığına güvenip ululuk
taslayanları, firavunlaşma ve karunlaşma istidadında
olanları, açlığın kırbacıyla
acıtıp onlara âciz olduklarını ve bir Kadîre muhtaç
bulunduklarını hatırlatır. Zira: "Dünyada açlık
kadar müessir ma'şeri bir vicdan oluşturan başka bir motif
yoktur." (Mustafa Ateş, Diyanet gazetesi, sy. 327 s. 2) Yine
"bu yolla insanın mayasında bulunan kibir, gururu, enaniyet
ve üstünlük gibi şeytânî tekebbürü de mahviyet, tevazu ve
teslimeyete dönüştürür." (Aynı kaynak.)


Oruç, maddî ve manevî bir perhiz ve bu itibarla önemli bir, ilaçtır.
Nitekim Allah Resulü "Sıhhat bulmak için oruç tutun."
buyurmuştur. (Orucun sindirim, dolaşım ve sinir
sistemlerine ve özellikle karacığere, damar sertliğine, böbreklere,
kan yapısına, strese olan olumlu tesirleri için bk. Dr. Halûk
Nurbâkî, Diyanet Gaz. Sy. 327, s. 6) Oruç zor zamanlarda ve olağanüstü
durumlarda, uzun süre açlığa tahammülü sağlayacak iyi
bir eğitim ve cihad hazırlığıdır.


Oruç, vücutta bir fabrika durumunda olan mideye hizmetçi
pozisyonundaki bir sürü organın, fabrika sanki yıllık
bakıma alındığı için, onunla irtibatlarının
kesilmesi, onların sırf mideye hizmet için yaratılmadığını,
melekleşme yolunda da görevlerinin bulunduğunu
hatırlatmaktır. "Ayrıca oruç, şehvânî arzuların
doruk noktasında bulunan genci, sapık ilişkilere zorlayan
hormon birikimini ta'dil eder: " .. Kimin evlenme masraflarına gücü
yetmezse oruca sarılsın. Çünkü orucun şehveti
kırıcı özelliği vardır." (Buhâri, Savm )
hadis-i şerif buna işaret eder. (Ateş, agm. s. 3)


Ramazan, özellikle Kur'an ayıdır ve Kur'an'la tam bir
ilişkisi vardır; Kur'an-ı Kerim onda inmiştir. Kur'an
bütün hayırları kendisinde toplar. Ramazan da öyledir. Kadir
Gecesi ise Ramazan'ın özü ve lübbüdür. (Imâm Rabbânî,
Mektûbât, No:162)


Ramazan, Ahiret yurdu için kârlı bir pazar, hasat için münbit
bir zemin, amellerin gelişip yeşermesi için bahardaki nisan yağmuru,
Mevlânın saltanatına karşı beşer kulluğunun
resm-i geçiş yapması için en parlak ve kudsî bir bayram
hikmetindedir. (Bediüzzamân, Mektûbât, 371) Bu ayda sâlih amellere
muvaffak olanlar, bütün sene muvaffak olurlar. Bu ayda manevî hayırları
kaçıranlar, bütün sene kaçırırlar. (Imâm Rabbânî,
Mektûbât, No: 45) Her iyiliğin karşılığı
10 ilâ 700 katı ve fazlasıyla verileceği halde, Allah Teâlâ
orucu diğerlerinden ayırmış ve "O benim içindir."
buyurmuştur. Çünkü, oruç bir şeyi yapmak değil,
yapmamak şeklinde bir ibadet olduğu için, görünen bir ibadet
değildir. Bu yüzden sırf riya için yapılamayacak, belki
de tek ibadettir. Sonra oruç Allah'ın düşmanları olan
şeytanı, nefsi, dolayısıyla şehvetleri
kahretmektedir. Bu yüzden ona nisbet edilmesi uygundur. (Mustafa M.
Ammâra, et-Tergib, N/143 (Ihyâ'dan nakil)) Yeme, içme ve cinsî ilişki
gibi dünyevî ihtiyaçları terketmekle, insanda Allah'ın bu
vasıf larının tecelli etmesiyle de Oruç O'nun olmaya lâyıktır.
Allah'dan başkasına yapılmayan tek ibadet oruç olduğundan,
böyle buyurulmuştur da denmiştir. Ya da oruçta, oruçlunun
nefsinin hiçbir payı olmadığı için böyle denmiştir
denilebilir. (Bk. Ammâra,age. N/79)


Ancak bilmek gerekir ki, oruç için sayılan bu menfaatların
çoğuna, iftar ve sahurda yemeği fazla kaçırıp letâif'i
(rahmet alıcılarını) öldürmemekle ulaşılabilir.
Yoksa normal öğün adedi zaten iki olduğundan, orucun sair
zamanlardan bir farkı kalmayabilir. Nitekim nafaka ve fidyeler iki öğün
hesabıyle verilir.


Konular