Fıkıh | Konular

Sigorta sirketi kurmak için riayet edilmesi gerekenler

Sigorta meselesi aslında Türkiye'yi aşan bir meseledir.
İslam aleminin her ülkesinde sigorta hakkında çeşitli mütalaalar
yürütülmektedir. Helaldır diyenler olduğu gibi haramdır
diyenler de olmuştur. Bunun için burada konu üzerine serdedilen
mütalaaların bir kısmını naklettikten sonra kanaatimi
beyan edeceğim.


Sigorta takriben iki asır önce İslam aleminde ismi
duyulmuş, ondan söz edilmiştir. O zaman merkezi Avrupa'da
bulunan sigorta şirketlerinin temsilcileri, deniz kenarındaki
bazı İslamı şehirlerde bulunup Avrupa'ya giden
gemilerle taşınan malların sigortasını yapmaya
başlamış ve İslam aleminde bazı ortaklar temin
etmek süretiyle orada da yerleşmişlerdi.


Sigorta, bazı kimseler için faydalı olsa da kısa bir
zaman içerisinde milyonlarca insandan alınan taksitlerle büyük
servetler yığılmasına vesile olması
dolayısıyle sömürünün en büyük örneklerinden birisidir.


Suriye ulemasından Dr. Mustafa al-Zerka ile Mısır
ulemasından Muhammed Abduh, Şeltut, Dr. Muhammed el-Behiyy gibi
kimseler sigorta şirketinin bir yardımlaşma şirketi
olduğuna ve dolayısıyle de meşruluğuna hükmetmişlerdir.
Dr. Muhammed el-Behiyy bu hususta özet olarak şöyle bir mütalaa
yürütmüştür. "Sigorta akdi bir satış akti
değil, mağdur olan kimselerin musibetlerini hafifletip onlara
yardım elini uzatmak için yapılan bir yardımlaşma ve
dayanışma aktidir. İster mal, ister hayat sigortası
olsun, dayanışma ve yardımlaşmadan başka bir
şey değildir. Mesela köylü davarlarını, tüccar
ticaret eşyasını, ev sahibi evini, araba sahibi
arabasını sigorta ettiriyor. Çünkü zarara girmenin zor olduğunu,
tek başına musibet yükünü kaldırmayacağını,
ancak başkasının yardımıyla yükün hafifleyeceğini
biliyor. Hayatını sigorta ettiren kimse de hayatını
korumak için sigortaya baş vuruyor. Ecelin Allah'ın elinde
olduğunu, zamanı gelince onu kimsenin ertelemeyeceğini
biliyor. Sigortaya başvurmaktaki gayesi, erken öldüğü
takdirde aile efradına bir yardım kaynağı temin
etmektir" diyor (El-Fıkhü'l-İslami ve Tetavvuruhu).


İmam Nevevi'nin el-Mecmu adlı kitabının tetimmesini
yazan büyük fakih Muhammed Necib el-Muti de şöyle diyor:
"Sigorta kurumu tarafından üyelere verilen tazminatın mübah
olması hususunda ihtilaf yoktur. Çünkü daha önce dediğimiz
gibi bir kimse birisine "Malını at ben öderim" dese
mal sahibi malını attığı takdirde ödemeyi
taahüd eden kimse onu ödemeye mecburdur" (El-Mecmu).


Mısır ulemasından Mustafa al-Hammami ile İbn Abidin
ve Rabıtatü'l-Alem'i-İslamiye'nin fıkıh heyeti Hey'etü
Kibari'l-Ulema da sigortanın haram olduğunu belirtiyorlar.
Mustafa el-Hammami, kitabında şöyle diyor: Sigortanın bütün
çeşitleri haramdır. Aynen piyangonun bir nevidir. Çünkü
sigorta şirketi evini sigorta etmek isteyen kimseye "Her
yıl bana şu kadar prim ödeyeceksin. Eğer evin yanarsa ben
değerini ödeyeceğim, yanmazsa da sen taksitini ödemeğe
devam edeceksin" der. Demek ki ev yanarsa sigorta değerini
ödeyecek, yanmazsa ödenen taksitler beyhude gitmiş olacaktır.
Bu aynen piyangoya benziyor. Çünkü birçok kimse her yıl bir veya
birkaç defa piyango bileti alır ama bir defa olsun kendisine
birşey çıkmaz. Bazıları da vardır ki yalnız
bir defa bilet alır ve kendisine para çıkar. Yalnız hayat
sigortası bundan biraz farklıdır. Çünkü belirtilen
zamana kadar sigortalı ölmezse ödediği taksitler faiziyle
beraber kendisine geri verilir.


İbn Abidin de İslam diyarında sigortanın caiz
olmadığını, küfür diyarında gayri müslimlerin
sigorta şirketine sigorta edilmiş bulunan malın telef
olması halinde bedelini almakta bir beis
olmadığını beyan edip özetle şöyle diyor:
Tüccarlar arasında caari olan adete göre herhangi bir ecnebiden
kiralanan gemiye, kira anında mallarının teminatına
matufen ecnebi diyarındaki gayri müslime bir miktar para veriyor ki
buna sigorta denmektedir. Şayet gemi yanar, batar veya yağma
edilirse darül harpte bulunan sigorta şirketi malların
değerini ödeyecektir. Benim anladığıma göre helak
olan şeyin bedelini almak caiz değildir. Evet müslüman bir
tüccarın darü'l-harpte harbi bir ortağı bulunur, müşterek
mallarını orada sigorta eder, mal telef olursa müslüman
tüccar şirket tarafından verilen taminatı alabilir.
Çünkü akit harbi arasında cari olmuş ve tazminat harbi olan
şahsın rızasıyla kendisine gönderilmiştir.


Mekke-i Mükerreme'de 4.4.1397 tarihinde Abdullah b. Humeyd'n başkanlığında
Muhammed Ali al-Harekan, Abdülazız b. Baz', Muhammed b. Abdullah
al-Sabil, Salih b. Asimeyn, Muhammed reşid Kabani, Mustafa al-Zerka,
Muhammed Reşidi, Abdulkuddüs al- haşimi'n-nedevi ve Ebubekir
Gumi'den müteşekkil fıkıh heyeti toplanarak sigorta
meselesini ele alıp inceden inceye tetkik ettikten sonra Mustafa
al-Zerka hariç, ittifakla sigortanın bütün çeşitlerinin
haram olduğuna dair kanaatlerini beyan etmişlerdir.


Verilen kararın özeti aşağıya
alınmıştır.


1-Sigorta akdi gararı (aldanma)tazammum eder.Çünkü sigortalı
ne kadar vereceğini,ne kadar alacağını bilmiyor. Belki
bir iki taksit ödedikten sonra bir afet gelir çatar, bunun üzerine
sigortalı malın bütün bedelini sigortadan alır.Belki de bütün
taksitleri yatırdığı halde malı afetten mahfuz
kaldığı için bir şey almaz.


2-Sigorta kumarın bir çeşididir.Çünkü sigorta
şirketinin ,meydana gelen felakette hiç bir rolü yoktur,ama malı
helak olsa bedelini vermektedir.Yahut devamlı musibetten masum
kaldığı için bedelsiz olarak taksitleri almış
olmaktadır.


3-Sigorta ribe'l fadl ve ribe'l nesie'yi tazammun eder.Çünkü sigorta
iştirakçiye verdiğinden fazlasını verirse ribe'l fadl
ve bir müddet sonra olduğu için de ribe'n nesi olur.


4-Sigorta meselesinde bedelsiz olarak başkasının
malının alınması vardır.Bu da '' Ey iman edenler
mallarınızı aranızda haksız yere yemeyiniz.''
Ayetindeki yasağın şümulüne girer.


Konular