Fıkıh | Konular

Tevliye (bir mali alis fiyati üzerinden karsiz satmak)


Birini bir işe yönetici yapmak, sırt çevirmek, bir
şeyden yüz çevirip uzaklaşmak. İslâm'da bir ticaret
hukuku terimi olarak; bir malı alış fiyatı
üzerinden hiç kârsız satmak demektir. Buna " başa
baş satış yapmak" da denilir.


Alış-verişler kâr durumuna göre şu
kısımlara ayrılır:


1- Müsavemeli Satış: Tarafların serbest
pazarlıkla anlaştıkları bir bedel üzerinden alış
veriş yapmalarına müsavemeli veya pazarlıkla
satış denir. Burada alıcıya alış
fiyatı veya maliyet açıklanmaksızın bir
satış bedeli belirlenir. Pazarlık bu fiyat üzerinde
cereyan eder. İslâm fıkhında "bey? denilince daha
çok bu çeşit satışlar hatıra gelir. İslâm
bilginleri yanılma veya yalan karışma ihtimali en az
olduğu için bu tip alışverişi daha uygun görürler
(bk. el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanayî 2. Baskı, Beyrut, 1394/1974,
V, 134).


2- Murabahalı Satış: Alış fiyatı veya mâliyet
üzerine belirli miktarda kâr eklenerek yapılan satış türüdür.
Burada alıcıya, alış fiyatı veya maliyet açıklanır
ve ne miktar kâr oranı uygulandığı da belirtilir.
Murabahalı satışta, alıcıya verilen bilgilerin
doğru olması gerekir. Çünkü bu satış türü ile aşağıda
vereceğimiz zararına veya başabaş satışlar
"emânet satışları" adını alır
ve güvene dayanır.


3- Zararına (Vazîa) Satışı: Alış
fiyatı veya maliyetin altında bir fiyatla satış
yapmak demektir. Bir kimse malını hiç kârsız, hatta
maliyetin altında zararına satma hakkına sahiptir.
Alıcıya yardımda bulunma, malı bir an önce paraya
çevirme ve müşteriyi dükkana alıştırma gibi
sebeplerle kimi zaman zararına satış yapılabilir.
Ancak satıcının sıkışık durumundan
saflığından veya malın gerçek değerini
bilmeyişinden yararlanarak malı değerinin çok altında
bir fiyatla satın almaktan sakınmak gerekir. Çünkü Hz.
Peygamber darda kalanların malını satmasını
yasaklamıştır (Ahmed b. Hanbel, I, 116).


Ashab-ı Kiram, malın değerini bilmediği için
çok düşük fiyat söyleyen satıcıları uyarır
ve onun aldanmasına engel olmaya çalışırdı
(bk. İbn Hazm, el-Muhallâ, Mısır 1380, Mesele; 1464, IX,
454 vd. Hamdi Döndüren, İslâm Hukukuna Cöre Alım
Satımda Kâr Hadleri, Balıkesir, 1984, 90, 91).


4- Başabaş Satış: Buna "tevliye
satışı" denir. Tevliye de güvene dayanabilir satış
türüdür. Alıcı, verilen bilgilere güvenerek akit yapar. Alış
fiyatı veya maliyet için delil sormadığı gibi,
yemin teklifinde de bulunmaz (el-Kâsânî, a.g.e., V, 220, 223). Yüz
bin liraya satın alınan bir malın hiç kârsız yine
yüzbin liraya satılması gibi.


Tevliyenin caiz oluşu sünnet deliline dayanır. Hz.
Peygamber (s.a.s) Medîne'ye hicret etmek isteyince, Hz. Ebû Bekir (ö.
13/634) iki tane deve satın aldı. Resulullah (s.a.s) ona
şöyle buyurdu: "Bu iki deveden birisini bana aldığın
fiyatla devret" (el-Kâsânî, a.g.e, V, 220). Hz. Ebû Bekir
bedelsiz vermek isteyince, Allah elçisi bunu kabul etmedi. O'nun kârsız
satış isteğinde bulunması, tevliye
satışının caiz olduğunu gösterir.


Kârsız satış çeşitli amaçlar için yapılabilir.
Malı elinden çıkarma isteği, nakit para
sıkıntısı, moda ve mevsiminin geçmek üzere olması,
alıcıya yardım etmek, müşteri edinmek ve benzeri düşünceler
bunlar arasında sayılabilir.


Tevliye'nin bir çeşidi olan "iştirak
satışı" (bey'u'l-iştirak) satın
alınan bir mala, başkasının satış
bedelinin belirli bir bölümünü ödemek suretiyle ortak olması
demektir. Bu ortaklık alış fiyatı veya maliyet
üzerinden olduğu için akit kısmî tevüye niteliğindedir.


Hz. Ebû Bekir, Mekke'de köle statüsünde bulunun Bilâl b. Rabah
el-Habeşî (ö. 20/641)'yi satın alıp hürriyetine kavuşturdu.
Hz. Peygamber Bilâl'ın satış bedeline ortak olmak
isteyince de Ebû Bekir (r.a) onu azat ettiğini bildirdi. Eğer
alınan bir şeye, satış fiyatı üzerinden ortak
olmak caiz olmasaydı, bunu Allah Resulu'nun da istememesi gerekirdi
(bk. el-Kâsânî, a.g.e, V, 220; Hamdi Döndüren, a.g.e, 90, 91).




Konular