Ahiret gününe iman
Âhiret günü; içinde yaşadığımız dünya ömrünün sona ermesiyle başlayacak olan. insanların ikinci defa dirileceği ve herkesin; iman-küfiir amel ve amelsizlige göre hesaba kitaba çekileceği, ödül ya da ceza görecegi gün demektir. Bu dünyanın sonu, yani âhiri ile başlayacağı, ya da en son zaman olduğu için ona "son gün" anlamında "Ahiret Günü" denmiştir.
Her sonradan yaratılanın bir ömrü olduğu gibi, dünyanın da bir ömrü vardır ve ömür sona erince dünya da yok olacaktır. Israfıl isimli melek bu işle görevlidir. Zamanı gelince, "Sûr" denen ve niteliğini bizim bilmediğimiz bir şeye üfürecek, çıkacak büyük gürültü ile herşey darmadağınık ve Kur'ân'ın ifadesiyle dağlar atılmış pamuk gibi olacak. (bk. el-Kâria (101) 4) Allah'tan başka herşey helâk olacak. Sonra Allah Israfıli tekrar yaratacak ve onun "Sûr"a ikinci defa üflemeşiyle her canlı yeniden dirilecek, kalkacak ve saşkın saşkın bekleyecektir. Işte bu ikinci dirilişe, "öldükten sonra dirilme" anlamında, "ba'sü ba'del-mevt" adı verilir.
Bu ikinci dirilişten sonra; insanların bir yere toplanmaları (hasr), hesaba çekilmeleri (hisab), ömürlerini, gençliklerini, paralarını nasıl harcadıklarının sorulması (sual), yaptıkları iyilik ve kötülüklerini, niteliğini bilmediğimiz bir şeyle tartılması (mizan), yine niteliğini bilmediğimiz bir köprüden geçme (sirat), Hz. Muhammed'le beraber ona inananların bir daha susamamak üzere içecekleri bir havuz (kevser), Onun ve Allah'ın izniyle âlim ve şehitlerin şefaat etmeleri, akla hayâle gelmedik nimetlerle bezenmiş Cennet ve yine akla hayâle gelmedik cezalarla dolu Cehennem. Hep bu ikinci dirilişten sonradır. Bunların hepsi kesin delillerle sabit olduğu için inanmamak insanı dinden çıkarır.
Ancak dünyanın ne zaman yıkılacağını, âhiret günü'nün ne zaman olduğunu ancak Allah bilir. O, bunu elçilerine dahi bildirmemiş, fakat dünyanın ömrüne göre o güne çok az zaman kaldığına işaret edilmiştir. Hattâ Peygamberimizin arkadaşları ve onlardan sonra gelen müslümanlar ona hep, akşama sabaha gelir gözüyle bakmışlardır. Peygamberimizin bazı sözlerinde ise, dünyada A1lah'ın varlığını ve birliğini kabul eden tek kişi bulunduğu sürece kıyâmet kopmayacaktır.
Allah'ı tanımayanlar sürekli Cehennem'de kalacaklar, günahlarını tevbe ile affettiren ve Hz. Muhammed'in şefaati, yani ricası ile günahları bağışlanan mü'minler Cennete gireceklerdir. Buna rağmen günahları kalan mü'minler ise günahları ölçüsünde ceza gördükten sonra Cennete gireceklerdir.
Allah'ın izin vereceği âlimler ve şehitler ve diğer bütün peygamberler de şefaat edecek, yani günahlı mü'minlerin bağışlanması için Allah'a yalvarış ve ricada bulunacaklardır.
Insanın ölümünden Kıyâmet Günü'ne kadar olan âlem, "Kabır Âlemidir" Kabırde Münkir ve Nekir denen melekler insana dini ile ilgili sorular soracaklar ve insan orada iken bile sıkıntı ya da rahatlık bulacaktır.
Ikinci dirilişten sonra "Mahşer"de bütün canlılar birbirleriyle de hesaplaşacaklar. Hakkı olan hakkını alacak, hattâ boynuzsuz koyun boynuzludan hakkını alacak ve insanlar dışındaki canlılar bir daha dirilmemek üzere toprak olacak, insanlar için ise artık ölüm yok olacak, Cehennem'de kalanlar sürekli azab görecekler, Cennet'e girenler de sürekli nimetler içerisinde yaşayacaklardır.
Kıyâmet, Berzah, Mahşer, Cennet, Cehennem nasıl olabilir? diye bir soru akla gelebilir. Sağlam düşünebilen akılları için bu, hem mümkündür, hem de gereklidır. Bir defa her sonradan var olanın, bir gün mutlaka yok olacağı maddenin tabiati gereğidir. Dünya da bütün kapsamiyla bir maddedir, öyleyse o da bir gün yok olacaktır. Değil dünyanın, bütün kâinatin ve fezanın bir gün yok olacağını, Islâm bilginleri Kelâm kitaplarmn "Allah'ın varlığının Isbatı" bölümlerinde, iki kere ikinin dört edeceği gibi kesin kes kanıtlamışlardır. Bugün bilim ve teknik de, bilimsel metodlarla onları epeyce geriden de olsa izlemekte ve şimdilik dünyanın bir gün yok olacağına kesin gözüyle bakmaktadır. Bilim ve Tekriik Dergisi'nin 97. sayısında dünyanın nasıl yok olacağı konusunda önde gelen bilim adamlarının yedi tane teorısının açıklaması verilmektedir. Sonuç olarak dünyanın, öyle ya da böyle yok olacağı bir gerçektir.
Dünyanın yok olacağı ve başlangıçta onu Allah'ın yoktan varettiği kesin olarak bilindikten sonra, bir başka dünyanın kurulacağı daha kolaylıkla anlaşılır. Çünkü yoktan var eden, vardan daha rahat var eder. Yani, bizim öldükten sonra var edilmemiz, hiç yoktan varedilmemizden daha zor değildir.
Sonra Allah'ın bir sıfatı da Adalettir. Yani, Allah Âdildir, kimseye çekirdek kadar zulüm ve haksızlık etmez. Yani, herkes neyi haketmişse tastamam onu bulur. Halbuki, dünyaya baktığımız zaman bir sürü zulüm, işkence ve haksızlıkların olduğunu görürüz; insanlara, inançlarından dolayı, işkence edilir, zindanlarda çürütülür. Haram yollarla servet yığanlar, bazan devleti de arkalarına alarak, fakir ve güçsüzleri ezerler, kanunlar, hep o kanunları yapanlar ve güçlülerden yana iş görür, emperyalist ülkeler fakir ülkeleri habire ezer ve sömürürler. Insanlar dışındaki bir çok canlı, zalım insanlar, ya da diğer canlılar tarafından işkence ve zulüm görürler... Ve bütün bunlar dünyada çoğu zaman hiçbir karşılık görmeden göçer giderler. Öyleyse bütün bu gidişler, hesabın kitabın görüleceği büyük bir mahkemeye doğrudur. Orada sinegin ısırırken verdiği acıya kadar her olay, çok hassas bilgisayarlarla hesaba katılacak ve gelir gider, ya da kâr zarar defteri ona göre belirlenecektir.