çalişan kadinlar örtünmekle cariye ile bir tutulamaz mi?
Çalışan kadınlar örtünmekle câriye i1e bir tutulamaz mı?Cariyenin açılmasına dört mezhepte de müsaade ediliyor. Bu bir nassa mı dayandırılıyor, yoksa sahâbi sözüne mi? Bir zarurete dayandırılıyorsa, aynı zaruret bugün için geçerli değil midir? (Çalışanlar kadınlar vb. için).
Câriyelerin avretlerinin erkeğin avreti gibi sayılmasının delilleri sunlardır:
a) E1-Ahzâb, 59. "... Mü'minlerin kadınlarına da söyle, cilbâblarını üzerlerine sarkıtsınlar..." ayet-i kerimesi. Allah Teâlâ bu ayet-i kerime ile, hür kadınların câriyelerden ayrılması için cilbâb edinmelerini emretmiştir. (Serahsî,el-Mebsûr, X/I51.) Nüzûl sebebi de bunu gerektirir. Binaenaleyh, câriyeler bu hükme dahil değildirler. (Alûsî, Rûhu'l-me'ânî, XXI/89. )
b) Hz. Ömer başını örten bir câriye gördüğünde, ona sopasıyla vurarak, "Başörtüsünü at! A kokmuş!" demesi. (Serahsî, age. X, 15l.) Bazı rivayetlerde "Hür kadınlara benzemek mi istiyorsun?" ilâvesi de vardır.
c) Enes, "Ömer in câriyeleri misafirlere, başları açık, bedenleri oynak halde hizmet ederlerdi" (Aynı kaynak.) demesi.
Bu deliller her ne kadar câriyenin avretini tayinde muknî değilse de, bu sahabî uygulamasına ihtilâf bilinmemekte ve mesele böylece hükmî bir icma halini almaktadır. Ibn Hazm, Ibn Kayyim el-Cevziyye ve Ebû Hayyân gibi âlimlerin daha sonraki ihtilâfları icmâ'i bozar nitelikte değildir.
Ancak Hanbelî el-Makdisî, "Biriniz câriyesini kölesine, ya da ücretle çalıştırdığı adamına nikâhlarsa, artık onun avretine bakmasın. Çünkü, onun göbekle diz kapağı arası avrettir." mealindeki Darekutnî hadisini, cariyenin avretine nas kabul eder ve bu hadiste avretinden sözedilenin, câriye olduğunu söyler. (Bahâuddîn el-Makdisî, age. s. 66.) Aynı hadis, el-Mugnî'de de sözkonusu edilmiştir.(Ibn Kudâme, el-Mugnî, I/578.)
Bu konuya câriyenin ev dışında çalışma zorunlulugundan dolayı açılma zaruretinin bulunmasıda delil olarak gösterilmişse de bu Hidâye sahibinin âdeti olduğu üzere, menkul delillere ma'kulle de destek arama (Bk. Ahmed Molla Ciyûn, Nûru'!-Envar, N/136.) kabilinden olsa gerektir. Illetin zarûret olduğunu kabul etsek bile bu, câriye için olan zarûret şeklinde kayıtlanmalıdır. Tıpkı namazın kasrına sebep olan meşakkatin, mutlak meşakkat değil de, seferdeki meşekkat olduğu gibi.
Binaenaleyh, zarûreti ortak illet kabul edip, kıyas yoluyla, bugünün çalışan kadınlarını da onlar gibi saymamız imkânsızdır. Bu imkânsızlığın bir sebebi daha vardır:
Bilindiği gibi kıyasın şartlarından birisi, fer'in, aslın benzeri olmasıdır. (Bk. el-Münavi, Feyzu'l-Kadîr, IV/37; Ibn Hacer el-Heytemi, el-Fetâvâ'l-kübra, I/170; Ali el-Kâri, el-Esrâru'l-merfû'a, s. 233, el-Mesnû'a, s. 88; Muhammed Tâhir b. Ali el-Hindi, Tezkiratü'l-mevzû'ât, s.155-56. ) Bu konuda bu şart mevcut değildir. Zira câriyenin birçok hususlarda hür kadının yarı hakkına sahip olduğu başka naslarla sabittir.Kıyasın bir başka şartı da, fer'in hakkında nas bulunmamasıdır. (Ahmed b. Hamza er-Ramli, el-Fetâvâ (Heytemi ile) 117, 28.) Halbuki, hür kadınların herhangi bir zaman ve mekânla kayıtlı olmaksızın kapanmalarına âmir bir sürü nas vardır. Binaenaleyh, böyle bir kıyasın ma'a'1-fârik olacağı açıktır.