Muhsan(evli erkek)
Evli erkek; "muhsana" ise, iffetli kadın: Evli
kadın için de muhsana denir. Çünkü evliliği onun iffetini
korur. Bunun kökü olan husn, hısn ve hasânet kadının
iffeti anlamına gelir. İşte bu kökten gelen
"Muhsan" ve "Muhsana" ihsân mastarından gelen
ism-i mef'uldür.
İhsan, sözlükte; menetmek demektir. Bu yüzden kaleye "hısn"
denilir. (İbn Manzûr, Lisanü'l-Arab, H S-N maddesi).
Kur'an-ı Kerim ve Sünnette ihsân ve bundan türetilen
"muhsana" dört ayrı anlamda
kullanılmıştır:
1) İffet: "Mü'minlerden hür ve iffetli kadınlarla
kendilerine sizden önce kitap verilenlerden yine hür ve iffetli kadınlar
dahi, siz onların mehirlerini ver(ip nikâh ed)ince size helaldır"
(el-Mâide, 5/5). Bu âyette geçen "muhsanât"; iffetli kadınlar
demektir.
2) Hürriyet: "Onlar evlendikten sonra bir fuhuş irtikâp
ettiler mi o vakit üzerlerine hür kadınlar üzerindeki cezanın
yarısı (verilir)" (en-Nisâ, 4/25).
3) Evlenmek: "(Harp esiri olarak) sağ ellerinizin mâlik
olduğu kadınlar müstesna olmak üzere, diğer bütün
evli kadınlarla evlenmeniz de size haram edildi)" (en-Nisâ,
4/24). Bu âyet-i kerimede geçen "muhsanât" ise, evli kadınlar
anlamındadır.
4) İslâm: Hz. Peygamber (s.a.s), şöyle buyurmuştur:
"Kim Allah'a ortak koşarsa, muhsan değildir" (Buhârî
ve Müslim rivayet ederler). Hadis-i şerifte geçen muhsan,
müslüman demektir.
Allah Tealâ muhsanâttan (iffetli) olan kadınlara iftira
edenler hakkında şöyle buyurur: "Namuslu ve hür kadınlara
(zina isnadiyle) iftira atan, sonra (bu hususta) dört şahid
getiremeyen kimseler(in her birine) seksen değnek vurun.
Onların ebediyyen şahitliklerini kabul etmeyin. Onlar fâsıkların
ta kendileridir" (en-Nûr, 24/4). Ancak iftira eden
şahsın bu cezaya çarpması için akıllı
olmalı, bulûğ çağına ulaşmış
olmalı ve bu işi zorlanmadan yapmış
bulunmalıdır (Muhammed Ali es-Sâbûnî, Ravâ'iu'l-Beyân
Tefsiri, Âyati'l- Ahkâm; Dımaşk 1401/1982, II, 60-61). Hz.
Peygamber (s.a.s), Muhsenâta (iffetli kadınlara) zina
isnadında bulunmayı, helâk edici yedi şeyden biri olarak
addetmiş ve bunlardan sakınmayı emretmiştir (es-Sâbûnî,
a.g.e., II, 76).