Niyyet yönünden kiraat
Imâm Birgivî öğretmede, imamette ve müezzinlikteki zarureti ve
bu zaruretten dolayı bunlara ücret almanın câiz olabileceğini
açıkladıktan sonra şöyle der :"Hiç bir kitapta,
Kur'ân-ı Kerim okuma karşılığındaki
ücretin ve bu yolla başkasına sevap göndermenin câiz olduğu
zikredilmediğine göre bu, nehyedilenler cümlesinde kalmaktadır...
Okuyan da bu okuyuşla bir sevabı hak edemez. Zira
okuyuşunda bu niyyet yoktur. "Ameller niyyetlere göredir."
hadîs-i serîfine binaen de, amellerin ancak niyyetle sevaba vesile
olacaklarında icma vardır." (Imam Birgivî, Serh'u-hadîs-i
erba'în, s. 74.)
Molla Hüsrev de, E1-Muhît'ül-Burhân' î adlı
kitabının Kitabu'I-Istihsân'indan naklen :"Başlarken
niyyet sadece Allah için olmak üzere, şartsız alınan mal
mübah olmalıdır. Zira bu, verileni isteyerek ve bir akid
olmaksızın vermektir." (Molla Hüsrev, N/233 Ibn Âbidîn,
Şifâ'ul-?alîl s. I79) diyorsa da, okunan hatimlere ücret
verilmesi âdet halini alan bir memlekette, sonunda mutlaka bir ücretle
karşılaşacağını bilmeden, bunu düşünmeden,
ya da daha olumlu bir bakışla, okuyuş sebebleri
arasında tâlî de olsa bu da bulunmadan okuyabilenlerin olması,
cidden nâdir bir olaydır.Diğer yönden bir ibadete niyyet,
muhtelit (katışık) bir halde de bulunabilir. Yani, herhangi
bir amele götüren duygu ve dürtü, hem Allah rızası, hem de
sair dünyevî menfaatler olabilir. Bu nokta, niyyetin belirlenmesine
yarayan çok hassas bir noktadır. Öyle ki insan bazan kendisini bile
kandırabilir. Onun için bu noktanın iyi tesbit edilmesinde
fayda vardır. Niyyet, bir ise başlarken, sırf ben bunu
şunun için yapıyorum, demek değildir. Hattâ sahîh bir
niyyet olsun diye, Allah rızası için yapmış
olayım şeklinde aklından geçirmek de değildir.
Niyyet, işin aslında, başlanılan işe sebep, bâis,
yani dürtü teşkil eden duygu ve maksattır.Işte böyle karışık
niyyetle başlanılan amel makbûl mü, yoksa merdût mudur? Ibnü
Abdis-Selâm, böyle karma bir niyyetle başlanılan amelin mutlak
surette merdut olduğu kanaatindedir. Imâm Gazâlî ise, bunu bir ayırıma
tâbî tutar :"Bir amele götüren niyyette ortaklık (yani
birden çok maksat) varsa bakılır. Eğer dünyevî maksat
niyyetin çoğunluğunu teskil ediyorsa, böyle bir amelde
herhangi bir uhrevî ecir yoktur.Niyyetteki çoğunluğu dînî
maksat teşkil ediyorsa, karşılığında
nisbetine göre ecir vardır.Niyyetin her iki kanadı eşitse,
birbirlerini sıfırlayacaklarından yine herhangi bir ecir söz
konusu değildir." (Gazalî, Ihyâ IV/296; Ibn Âbidîn, Şifâ'ul-?alîl,
s. I71.)
Fakat Ibn Abidîn'in şu izahını da göz önünde
bulundurmak gerekir :"Ahiretle ilgili ameller iki kısımdır
: Birincisi bizzat kastedilmiş bir kurbet olan ibadetler: Namaz, oruç,
Kur'ân okuma, tesbih, hac ve benzeri bir gruba girer. Bunlardan ücret
almak câiz değildir. Çünkü bunlar ancak ve ancak ibadet vasfıyla
Allahu Teâlâ'ya has olmak üzere teşri edilmişlerdir. Bunlarla
dünyanın kastedilmesi, mevzuu alt üst çevirmek olur. Ikincisi,
birincilere bir vesile ve âlet olan ibadetlerdir: Öğretme,
imamlık ve benzerleri gibi... Bunlarda niyyet Allah için olduğu
takdirde, bunlar kurbet olurlar ve sevaba vesile bulunurlar." (Ibn
Âbidîn, age, s. l78.)Bu izah Imam Gazâlî'nin ifadesini tamamlar
mahiyettedir.