Fıkıh | Konular

Ictihad'in sartlari nelerdir?

İctihad'ın belli başlı dokuz şartı
vardır:



1- Arapça dilini ve üslubunu bilmek. Çünkü dinin kaynağı
Kur'an-ı Kerim ile sünnet-i seniyedir. Bunlar da arapçadır.


2- Kur'an-ı Kerim'in amm ve hassını, mutlak ve
mukayyedini, nasıh ve mensuhunu bilmek.


3- Peygamberin sünnet'ini-kavli, fi'li ve takriri olmak üzere
bilmek.


4- Hakkında ictihad edilecek mes'ele ile ilgili icma veya
ihtilafı bilmek, icma'ın vuku'unda hiç şüphe yoktur.
Sahabenin bir çok mes'elelerde vaki olan icma'ını hiç bir
kimse inkar edemez. Ancak Ahmed bin Hanbel sahabeden sonra icma'ın
vaki olmadığını söylüyordu. Şafi'i de
sahabelerden sonraki icma'ı inkar etmemiş ise de, bir
mes'elede kendisine icma'dan söz edildiği zaman onu kabul
etmiyordu.


5- Kıyas ve kaidelerini bilmek.


6- Şer'i ahkamın maksat ve gayesini bilmek.


7- Hakk ile batılı birbirinden ayırabilecek kadar
ölçülü olmak.


8- İctihad'a ve İslam'a karşı samimi olmak.


9- İnancı sağlam olup bid'attan uzak olmaktır.



Bundan anlaşılıyor ki, ictihad kolay bir mes'ele
değildir. Herkes ictihad da'vasında bulunmaz. Akıl ve
çevreye veya doğu ve batıdan ithal edilen düşünce ve
görülüşlere istinaden hiç bir kimse İslami konularda ictihad
edemez.


İctihad'ın kapısı her zaman açıktır.


İcthad kapısı, birinci asırda açık
olduğu gibi her asırda da açıktır. Yeter ki
ictihad'ın şartlarına haiz bir kimse bulunsun. Şu
tarihten şu tarihe kadar açık idi sonra kapandı veya
kapatıldı demek yanlıştır. Kapanış ve açılışı
elimizde değildir. Bu husus için hiç bir kimseye yetki verilmemiştir.
Hangi ayet veya hadis ictihad kapısı şu tarihe kadar açık,
bu tarihten şu tarihe kadar kapalıdır diyor? Hatta bütün
fukaha her asırda ictihad'ın yapılması gerekir
diyorlar. Mesela el-Envar'de şöyle deniliyor: "Kadının
hür, erkek, mükellef, adil ve müctehid olması şarttır.
Çünkü her asırda daha önceki asırlarda vaki olan hadiseler
tekerrür etseydi, eski müctehidlerin fetvasıyla amel edilebilirdi.
Amma her asırda ayrı hadiseler ortaya çıktığı
için yeni ictihadlar gerekir?. Bu, her asırda yeni fıkhi
mezheplerin kurulması gereklidir manasına
hamledilmemelidir.Birinci asırda müslümanlar, bilgilerini Kur'an ve
sünnet'ten alıp onlarla amel ediyorlardı. Kur'an ve sünnet'te
yer almamış mes'eleler hakkında ictihad ediyor veya ehline
soruyorlardı. O zamanda belli bir mezheb yoktu. İkinci
asırda, çoğalıp dağılan müslümanlar yeni
hadiseler, yeni adet ve an'anelerle karşılaştılar.
Bunun üzerine ulema, bunları hall etmek için büyük i'tina
gösterip ictihad'da bulundular. Ve bunun neticesinde çeşitli
mezhepler, ekoller ortaya çıktı. Herkes kendi mezhebini müdafaa
etmeğe başladı. Ancak hırisiyanlar gibi birbirini
tekfir etmezlerdi. Bu ihtilaf normaldir. Çünkü herhangi kapalı bir
mes'ele etrafında görüş teatisi olursa mutlaka birbirine ters
düşen fikirler doğacaktır. Mesela "va'l-mutallakatu
yeterabbasna bi enfusihinne selasete kuruin? ayet-i celilesinde yer alan
"kuru? kelimesi "kur? kelimesinin çoğuludur. Bu kelime
arapçada kadının aybaşı hali ma'nasına
geldiği gibi temizlik ma'nasına da geliyor. Sahabelerin
bazısı, kur' kelimesi ay başı ma'nasında olup,
boşanan kadının iddeti üç ay başıdır...
Bazısı da temizlik ma'nasından olup, boşanan
kadının iddeti üç temizlik müddetidir demişlerdir.


Konular