Islam'da mürtedin öldürülmesinin hikmeti
Islâm, insan için, bütün eksikliklerden arındırılmış
bir hayat programıdır. O, dindir, devlettir, ibadettir,
önderliktir, kitap ve kılıçtır, ruh ve maddedir, hem dünya
hem de ahirettir. O, akıl ve mantık üzerine bina edilmiş
ve kesin bilgi ve deliller üzerinde yükseltilmiştir. Onun inanç
sisteminde ve şeriatında insan fıtratıyla çatışan,
ona ters düşen hiç bir şey yoktur ve o, insanın önünde
diğer beşerî düşünceler gibi, onun edebî ve maddî
olgunluğa erişmesi için bir engel değil; ona
ulaştıran emin bir yoldur. Kim Islâm'a girer, onun hakikatini
kavrar, onun ruhî zevkini tadar ve sonra da ondan dönüp irtidad ederse
apaçık delilleri inkar ederek, hak ve mantık ölçülerinin dışına
çıkmış olur.
Insan bu duruma geldiği zaman, çöküş derecelerinin en
aşağılarına düşmüştür. Böyle bir insanın
hayatının korunmasının hiç bir geçerli sebebi
yoktur. Çünkü onun hayatında ulaşılması gereken ne
yüce bir gaye, ne de şerefli bir maksat kalmıştır.
Diğer bir açıdan bakıldığında da
İslam'ın insanın yaşayışında ihtiyaç
duyduğu her şeyi kapsayan bir nizam olduğu ve bu
nizamın değer ve hududlarının korunmasının
mutlak anlamda gerekli olduğu görülecektir. Çünkü hiç bir nizam
yoktur ki, onu yok etmeye, yeryüzünden silmeye yönelik tehditlere karşı
korunmadan ayakta durabilsin, varlığını devam
ettirebilsin. Bir düzenin korunmasını sağlayan en önemli
şeylerden biri de, her dileyenin dilediği gibi onu inkâr
ederek, dışına çıkmasını engellemektir. Bu
yapılmadığı taktirde, bir düzenin korunması mümkün
değildir.
Islâm'dan çıkıp irtidat etmek; ihanet ederek ona baş
kaldırmak ve parçalayıp yok etmeye azmetmektir. Islâm
toplumunu bu tür bir tehlikeden korumak için önlemlerin alınması
kaçınılmazdır. Bunu önlemek ise, beşerî sistemlerin
de uygulamak zorunda oldukları gibi ölüm cezası vermeye
bağlıdır.
Komünist veya kapıtalist toplumların hangisinde olursa
olsun, devletin anayasal nizamının dışına çıkıp
ona başkaldıran kimse, ülkesine ihanet suçuyla itham edilir ve
ölüm cezası ile cezalandırılır. Bu,
İslam'ın bu konudaki uygulamasına karşı çıkanların
itirazlarının gerçekte, Islâm'a karşı olan düşmanlıklarından
kaynaklandığını ortaya koymaktır.
İslam'ın mürted'e uyguladığı cezanın
mantık dışı hiç bir taraf olmadığı
ortadadır. Zaten tarihe bakıldığında, müslümanları
idare edenler, bu haddi, hakedenlere uygulamaktan ne zaman yüz çevirmişlerse,
işte o zaman, devlet ellerinden gitmiş, Islâm toplumu Islâm dışı
güçlerin baskısı altında ezilir hale gelmiştir
(Seyyid Sabık, a.g.e., 387).