Kadinla musafaha
Islâm fıkhında (hukukunda) genel kaide olarak: 
 "Bakılması helâl olan yere dokunulması da helâldir." 
 Bundan sadece erkeğe göre yabancı kadınlar istisna edilir. 
 Meselâ erkek, Hanefî mezhebine göre, yabancı bir kadının 
 eline ve yüzüne belli şartlarla bakabıldiği halde, 
 dokunması câiz değildir. Buna göre, kadınla musafaha 
 (tokalaşma), kadın genç ve şehvet duyabilecek yaşta 
 ise ittifakla haramdır. Bu konudaki rivayetlerin hemen hemen hepsi ve 
 sahih olanları Rasûllüllah Efendimizin kadınlarla 
 tokalaşmadığını söyler. Ümeyme bint Rakika kadınların 
 biatını anlatır ve: "Allah Rasûllü bizim hiç 
 birimizle musafaha yapmadı, gidin artık, sizinle 
 biatlaşmış olduk, yüz kadına diyecegim de, bir 
 kadına dediğimden ibarettir, buyurdu" ( Taberî XXVNI/80). 
 Aişe validemiz: "Vallahi Allah Rasûllünün eli aslâ bir kadının 
 eline değmedi. O kadınlarla sözle biatlaştı" 
 demiştir. ( Kurtbî XVNI(71)) Hz. Aişe validemiz bunu çok 
 sonraları söylemiş olacâğına göre, Akabelerde vuku 
 bulan "Bey'atü'n-nisâ" hakkında Rasûlüllah'tan bilgi 
 almış olması gerekir. Aksi halde böyle te'kidli bir yemin 
 etmesine anlam verilemez. Bunun anında Rasûlüllah'ın 
 kadınlarla elinde elbise varken, bir kâb içindeki suya, ellerini 
 birbirine değdirmeden sokarak biatlaştığı 
 haberleri de vardır. Bunlar da onun kadınlarla 
 tokalaşmadığını gösterir. Suyûtî, 
 Taberâni'den alarak, Allah Rasûlü'nün kadınlarla "elbise 
 altından" (tahtes'sevbi) tokalaştığı 
 rivayetini, zayıf olduğunu belirterek verir. ( el-Câmi'u's sağîr 
 (fethu'I-Kadir) V/221 ) Gümüşhanevî aynı hadisi 
 şerhederken "bez altından=tahtes'sevbi" ibaresini 
 "yani arada bir engel olmâksızın (bilâ hâilin) diye açıklar 
 ki, ( Levami'u'I-?ukûl V/605) doğrusu garip 
 karşılanmalıdır. Ama hadîs her hâlükârda zayıftır. 
 Safâ tepesinde Allah Rasulü kadınlarla biatlaşırken Hz. 
 Ömer'in de onlarla musafahalaştığı rivayeti de 
 vardır. (Kurtubî agk.) Ancak sahih kaynaklarda buna da rastlayamadık. 
 Aksine onunla ilgili olarak meşhur olan rivayet şudur: Ümmi 
 Atiyye anlatıyor: "Rasûlüllah Medine'ye gelince Ensar kadınlarını 
 bir evde topladı. Sonra Ömeri bize gönderdi. Ömer gelip selâm 
 verdi. O evin dışından elini uzattı, biz de içinden 
 uzattık. O da, Allah'ım şahid ol!, dedi" ( Taberî .; 
 Kurtubî agk.) Görüleceği gibi burada musafaha değil, el 
 uzatma vardır. Şehvet duyulmayacak derecede yaşlı 
 kadınlara gelince: Hanefî fıkhının meşhur 
 kitaplarından olan el-Hidâye, onlarla musafahalaşmakta mahzur 
 olmadığını söyler ve delil olarak Hz. Ebûbekir'in 
 süt annesinin bulunduğu kabilelere gittiğinde 
 kocakarılarla musafahalaştığı ve Abdullah b. Zübeyr'in 
 hasta bakıcı olarak bir kocakarı tuttuğu, ona 
 ayağını ovdurup başını 
 kaşıttığı haberlerini zikreder. ( Merginânî, 
 el-Hidâye IV/84) Kâdizâde Efendi Hidâye'nin bu kısmını 
 serhederken "el-Muhît" ve başkalarından diye bir de 
 Rasûlüllah Efendimizin bey'atta, "genç kadınlarla değil 
 ama yaşlılarla musafahalaşırdı" rivayetini 
 verir. (Fethu'I-Kadîr (Tekmile) VNI/98 NNI/461 eski)) Fakat Hidâye'nin 
 hadislerini tahriç eden Zeyla'iye başvurduğumuzda: Hem bu 
 rivayetin hem de Hz. Ebûbekir ve Abdullah b Zübeyr'le ilgili 
 rivayetlerini "garîb" olduğunu söyler. ( Nasbu'r-râye 
 IV/240) Aynı konuda çalışması olan Ibn Hacer ise, bu 
 üç rivayeti de hiç bir yerde bulamadığını söyler. 
 (ed-Dirâye N/225; Konu hakkında ayrıca bk. Merdavî, el-insaf 
 8/32)
Taberî, Ebû Süfyân'in karısı Hind'in müslüman olduğunda, 
 biat için gelip Rasûlüllah'ın elini tuttuğunu kaydeder ki, 
 (Taberî XXVlll/78) bunun için de biz aynı şeyi söylüyoruz.
Netice olarak, Merginân-i gibi .müdekkik bir fıkıhçının, 
 nereden aldığı bulunamamış olsa bile, 
 verdiği bir rivayeti hiç hesaba katmamak da uygun olmayabilir. Buna 
 göre, fitneden emin olunan ihtiyar kadınlarla musafaha 
 yapılabilirse de, sahih rivayetlerle anlatılan Rasûlüllah'ın 
 fiiline uymak ve namahrem olmaları halinde onlarla da 
 musafahalaşmamak en emin yoldur. (Allah'u a'lem)




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.