Mezhep imamlarinin ve fikih alimlerinin çalgi hakkinda ki görüsleri
İmâm-ı A'zam Ebu Hanife'ye göre eğlenmek için çalınan
tüm çalgılar haramdır. (el-Merginânî, el-Hidâye, IV, 80)
el-Hidâye sahibi, Hanefi mezhebinin görüşlerini şöyle açıklar:
Düğün yemeğine davet edilen kimse düğüne gittiği
zaman orada oyun ve çalgının bulunduğunu görse oturup
yemeğini yemesinde bir sakınca yoktur. Ebu Hanife der ki:
"Bir kere böyle bir şeye mübtelâ olmuştum, fakat
sabrettim." Yani davet mahalli olan düğün yerinden ayrılmadım.
Oyun ve çalgı bulunan yeri terketmemekten ibaret olan bu hüküm,
davete icabet etmenin sünnet oluşundandır. Hadiste:
"Davete icabet etmeyen Ebu'l-Kasım'a asi olmuştur. "
buyurulmuştur. O halde düğünde çalgı ve oyun gibi
bidatler vardır diye sünnet olan davete icabet terkedilemez. Bu, başkaları
için örnek olma durumunda olmayan kimseler hakkında söz konusudur.
Başkalarına örnek olanlar bu gibi şeyleri önleme gücüne
sahip değillerse orada oturmaz çekip giderler. Çünkü
gitmemelerinde dine kötülük etme ve müslümanlara günah kapısını
açma gibi mahzurlar vardır. İmâm-ı A'zam'ın bahis
konusu hareketinin, örnek olma durumuna gelmeden önceki dönemine ait
olduğu nakledilir.
Çalgı ve oyun, düğün yapılan evin yemek yenen
kısmında ise, örnek olmayan insanların bile orada
oturmaları caiz değildir. Çünkü Kur'ân'da:
"Sana Kur'ân nazil olduktan sonra zâlim insan gruplarıyla
oturma." (el-En'âm, 6/68) buyrulur.
Bu hüküm, çalgı ve oyunun olup olmadığını
bilmeden düğüne gidenler için söz konusudur. Gitmeden evvel bunu
bilenler düğüne gidemezler. (el-Merginânî, a.g.e., IV, 80)
İmâm Mâlik'in meazif (genellikle telli çalgılar) ve ûd
gibi çalgı aletlerini mübah gördüğünü Keffâl ve Reyyânî
naklederler. (Şevkânî, a.g.e., VIII, 105)
Medine uleması, çalgı aleti ile bile olsa, mûsikînin caiz
olduğunu söylemişler, Şafiîlerle Zâhirîler de bu
hususta onlara uymuşlardır. (Şevkânî, a.g.e., aynı
yer)
İbnü'l Cevzî, İmam Mâlik'in: "Medinelilere hangi
mûsikî türü hakkında ruhsat veriyorsun?" diye
sorulduğunda "Hiçbir türüne müsaade etmiyorum bunu
içimizden fâsık olanlar yapıyor" diye cevap
verdiğini nakleder. (ibnü'l-Cevzî, a.g.e., 256)
Hanbeliler; ûd, davul ve saz gibi çalgı âletlerini caiz
görmezler; bu tür aletlerin çalındığı düğüne
gitmenin doğru olmadığına inanırlar. Fakat mücerred
musikiyi, yani güzel sesle terennümü mübah görürler. (el-Fıkhu
ala mezâhibi'l-erbaa, II, 44)
İbn Hazm, mûsikî'ye dair bağımsız bir eser
yazmış ve mûsikîyi yasaklayan tüm hadisleri tenkid ederek
bunlardan hiçbirinin sahih olmadığını ileri sürmüştür.
Bu mezhebe göre mûsikînin her çeşidi helâldir. (Süleyman Uludağ,
İslâm Açısından Mûsikî ve Semâ, İstanbul 1976,
187)
İmam Gazâlî, semâın (müzik dinleme) mübah olduğunu
zikreder ve sesleri; canlılardan çıkan seslerle,
cansızlardan çıkan sesler diye iki kısma ayırır;
bunları dinlemenin caiz olduğunu söyler. Ancak içki ile çalınması
mûtâd olan çalgıların haram olduğunu ifade eder. (Gazalî,
İhya, Kahire 1967, I, 343-348).