Fıkıh | Konular

Saat çani

Evlerimizdeki duvar saatlarının saat başlarında çıkardıkları
sesin kilise çanına benzediği, bu yüzden mahzurlu olduğu
söyleniyor, doğru mudur?


Saatının sesini dahi başkalarına has seslere
benzetmek istemeyen ve yeni ifadesi ile özgün olmasını isteyen
bir sisteme ancak temenna çekilir ve saygı duyulur. Işin bir yönü
budur. Diğer yönden Rasulüllah Efendimiz (sav)'in zil (ceras) hakkında
şunları söylediği sahih hadis kitaplarında sabittir:


"Melekler, aralarında köpek ve çan bulunan yolcularla
arkadaşlık etmezler".(Müslim, Libas 103; Buharî, Cihad
46; Tirmizî, Cihad 25; Daimî, Istîzân 44; Müsned, NI/263)


"Çan şeytanın düdükleridir".(Müslim, Libas 104;
Ebu Davûd, Cihad 46, Hâtem 6)


"Her çan ile beraber bir şeytan vardır".(el-Câmi'us-Sağîr
(Feyzu'1-Kadîr), VI/392)


"Çan (zil, ceras) bulunan eve melekler girmez".(Ebu Davûd,
Hâtem 6; Nesâî, Zinet 54; Müsned, N/366, 372, VI/242) Buhari zilin
(çanın) mahzurunu anlatmak üzere çalgı
başlıkaltında Rasulüllah Efendimiz (sav)'in, develerin
boynuna gerdanlık (zille beraber olanı kastediyor
olmalıdır) asılmasını yasaklamasını
zikreder.(bk. Buharî, Cihad 139) Bundan hareketle zilin hoş görülmeyişindeki
sebebi (illeti) bazıları, hayvanın boynunda ses çıkararak
düşmanın yer tesbiti yapmasına imkân vermesi (Azımabâdî,
Avnü'1-Mâbûd, XI/292), bazılar da göz değmesini önlemede
tesirin ondan görülmesi şeklindeki batıl inanç olarak anlamışlardır.(Münavî,
Feyzu'1-Kadir, VI/392) Bazılar da zilin kilise çanına
benzediği için sesinin çirkin olması yüzünden meleklerin
ondan nefret etmesini illet saymışlardır.(Davudoğlu, Müslim
Serhi, IX/496) Zil (çan) olan eve meleğin girmeyeceğini
bildiren hadis-i şerifi göz önünde bulundurursak, birinci sebebin,
nazarlık olarak sadece zilin takılmadığını düşünerek
de ikinci sebebin illet (hükmün sebebi) olmaktan uzak olduğunu söyleyebiliriz.
O takdirde bu hükmün illeti olarak önümüzde sadece zillerin kilise
çanına benzemeleri kalır. Öyleyse evlerde ve camilerdeki duvar
saatlerinin saat başlarında ya da yarım saatlerde kilise
çanını andıracak biçimde sesler çıkarması
mahzurludur diyebiliriz. Çünkü kilise çanı duymuş olanlar,
ikisi arasındaki son derece benzerliği hemen farkedeceklerdir.
Yoksa zilin yani ceras'in kök anlamındaki "ses çıkarma"(bk.
Ibnü'1-Esîr, En-Nihaye, I/260) ma'nâsına bakarak "zil"
denen her şeyin yasak olduğunu sanmamak gerekir. O durumda
kapı zili, telefon zili, bizi uyandırmak için kurduğumuz
saatin zili vb. de mahzurlu zannedilir. Oysa biz Harun er-Reşid'in
çalar saat kullandığını, hatta Alman Kralına
hediye olarak gönderdiğini biliyoruz. Ezanın ilk
okunuşunda, çan çalınması teklifinin reddedilmiş
olması da bize, bundaki illetin hiristiyanlara benzemek olduğunu
gösterir. Ne var ki, böyle çana benzeyen zillerin kullanılmasındaki
mahzur tenzihen mekruh olma düzeyindedir, büyük haram değildir.
Şam'ın eski ulemasından bir cemaat büyük çanın
mekruh olduğunu, küçüğünün mekruh sayılmadığını
söylemişlerdir.(Davudoğlu, agek.) Ama büyüğü ile
küçüğüne bir sınır çizilmediğine göre biz çan
sesini andıran bütün saat zillerini mekruh kabul edebiliriz
(Allah'u a'lem).


Konular