Sahitlikte hirsizlik ve zaman asimi
Zina, hırsızlık ve şarap içme cezalarının
(had) uygulanabilmesi için bu suçlara şahit olanların açık
bir özür olmadıkça gecikmeden şahitlik yapmaları
gerekir. Çünkü suçun işlendiği tarihle şahitlik etme
tarihi orasında uzun bir süre geçerse töhmet ve fitne ihtimalı
artar. Uzun süre sustuktan sonra şahitlik yapılması,
davalıya duyulan kini akla getirir. Diğer yandan şahit, böyle
bir geciktirmeyi "şantaj" aracı olarak kullanmaya da
kalkışabilir. Hz. Ömer (r.a)'ın şöyle dediği
nakledilmiştir: "Had cezasını gerektiren bir suça,
suçun işlediği sırada değil, sonradan şahitlik
eden bir topluluk, içlerinde bulunan bir kinden dolayı şahitlik
yapmış sayılır. Bu yüzden onların
şahitlikleri kabul edilmez" (ez-Zühaylî, a.g.e., VI, 49).
Bir yerde hâkimin bulunmaması, mesafenin uzaklığı,
yolun tehlikeli oluşu açık özür sayılır. Bu
özürler nedeniyle şahitliğin gecikmesi mümkün ve caizdir.
Ebû Hanîfe'ye göre zaman aşımı süresi hâkimin
takdirine bırakılmıştır. Çünkü şahitlik
yapmak için olayla hâkim önüne çıkma arasında geçebilecek
süreler yer ve çevre şartlarına göre değişiklik arz
eder. Ebû Yûsuf ve Imam Muhammed'e göre zaman aşımı süresi
bir ay ve daha fazla olan bir süredir. Eğer süre bir aydan kısa
ise bu zaman aşımı sayılmaz. Çünkü bir ay
sürelerin en kısasıdır. Bir aydan az olan süreler peşin
(acıl) hükmünde olur (es-Serahsî, el-Mebsût, 1. Baskı,
Beyrut 1398/1978, IX, 50; ez-Zühaylî, a.g.e., VI, 49).
Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîlere göre, zina *, kazf * (zina
iftirası) ve şarap içme ile ilgili hadler konusunda yapılacak
şahitlik zaman aşımına uğramaz. Çünkü zina
hakkındaki şahitliğin zikredildiği âyet genel anlam
ifade eder. Gecikme nedenliye şahitliğin düşeceğine
ait bir delil de yoktur. Diğer yandan şahitliğin gecikmesi
bir özürden veya şahidin kaybolmasından ötürü olabilir. Had
cezası ise mutlak ihtimalle düşmez (bk. Ibnü'l-Hümâm,
Fethu'l-Kadîr, Bulak 1315, IV, 161; Ibn Kudâme, el-Muğnî, 3. baskı,
Kahire 1970, VIII, 207).
Ikrarda Zaman Aşımı Müctehitler, zina ikrarı için
bir zaman aşımı süresinin bulunmadığı
konusunda görüş birliği içindedir. Çünkü insan kendisi
aleyhinde bulunmakla itham edilemez. Buna göre, bir süre geçtikten
sonra hâkim önünde yapılacak ikrarla zina sabit olur. Ancak Mâlikîler
dışında çoğunluğa göre böyle bir kimse had
hükmü verilmezden veya had cezasının bir bölümü uygulandıktan
sonra bile ikrarından dönse veya kaçsa had düşer (Ibnü'l-Hümâm,
a.g.e., IV, 120; Ibn Kudâme, a.g.e., VIII,197; eş-Şirâzî,
el-Mühezzeb, II, 271).