Kabir ziyaretinin faydalari
a) Insana ölümü ve ahireti hatırlatır ve ahireti için
ibret almayı sağlar (Müslim, Cenâiz, 108; Tirmizî,
Cenâiz, 59; Ibn Mâce, Cenâiz, 47-48; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I,
145).
b) Insanı zühd ve takvaya yöneltir. Aşırı dünya
hırsını ve haram işlemeyi engeller. Kişiyi
iyilik yapmaya yöneltir (Ibn Mâce, Cenâiz, 47).
c) Salih kişilerin kabirlerini, özellikle Hz. Peygamber'in
kabrini ziyaret, ruhlara ferahlık sağlar ve yüce duyguların
oluşmasına yardım eder. Hz. Peygamber'in ve
Allah'ın veli kullarının kabirlerini ziyaret için
yolculuğa çıkmak menduptur. Bir hadis-i şerifte;
"Kim, beni öldükten sonra ziyaret ederse, sanki hayatımda
iken ziyaret etmiş gibi olur" buyurulmuştur. (Mansur
Ali Nasif, et- Tâc, el-Câmiu'l-Usûl, II, 190).
d) Ziyaret; insanın geçmişi, dinî kültürü ve tarihi
ile bağlarının güçlenmesine yardımcı olur.
Ziyaretin Ölüye Faydası
a) Özellikle anne, baba diğer akraba ve dostların
kabirleri, ruhları için Allah'a dua ve istiğfar etmek
amacıyla ziyaret edilir. Ölüler adına yapılan
hayır ve hasenâtın sevabının onlara
ulaşacağı sahih hadis ve icmâ delili ile sabittir.
Ölüler ziyaret edilirken, onların ruhları için
Allah'a dua edilir, Kur'an okunur, yapılan iyiliklerin
sevabı bağışlanır. Kabre ağaç
dikmek sevabtır. Dikilen ağaç ve bitkinin ölünün
ruhundan azabın hafifletilmesine sebep olacağına
dair hadisler vardır. Hristiyanların
yaptığı gibi kabre çelenk götürmek mekruhtur.
Dua ve istiğfarın ölülerin ruhları için
faydalı olacağına şu ayet-i kerime de delâlet
eder: "Ey Rabbimiz, bizi ve iman ile bizden önce geçmiş
olanları yarlığa. Iman etmiş olanlar için
kalbimizde bir kin bırakma" (el-Haşr, 59/10). Bu
konuda varid olan pek çok hadis vardır (Ahmed b. Hanbel, Müsned,
II, 509; VI, 252; Ibn Mâce, Edeb,
b) Ölünün dirileri işitmesi. Kabir ziyareti
sırasında konuşulanları kabirdeki kişinin
duyduğu ve verilen selâmı aldığı
hadislerle sabittir.
Abdullah b. Ömer (r.a)'den nakledildiğine göre Hz.
Peygamber Bedir gazvesinden sonra yerde yatan Kureyş büyüklerinin
cesetlerine karşı: "Rabbinizin va'dettiği
azabın doğru olduğunu anladınız
mı?" diye seslenmişti. Hz. Ömer'in: "Ey
Allah'ın Resulu! Bu duygusuz cesetlere mi hitap
ediyorsunuz?" demesi üzerine, Resulullah (s.a.s) şöyle
buyurmuştur: "Siz bunlardan daha fazla işitici
değilsiniz. Fakat bunlar cevap veremezler"
buyurmuştur (Ahmed b. Hanbel, II, 121). Bu konuda Hz.
Aişe'den, ölülerin işitmesi yerine,
Resulullah'ın; "Gerçeği ölünce şimdi daha
iyi anlarlar. Nitekim Cenâb-ı Hak'da: "Habibim sen, sözünü
ölülere duyuramazsın " hadisi nakledilmiştir.
Ancak çoğunluk Islâm bilginleri bu konuda Hz. Âîşe'ye
muhalefet etmişler, başka rivayetlere uygun düştüğü
için yukarıda zikrettiğimiz Abdullah b. Ömer'in
hadisini esas almışlardır (bk. ez-Zebîdi, Tecrid-i
Sarıh Terc. Kâmil Miras, Ankara 1985, IV, 580).
Ziyaretin Âdabı
Ziyaretçi mezarlığa varınca yüzünü mezarlara
döndürerek Peygamberimizin dediği gibi şöyle selâm
verir: "Ey müminler ve müslümanlar diyarının
ahalisi, sizlere selâm olsun. Inşaallah, biz de sizlere
katılacağız. Allah'tan bize ve size âf yet
dilerim" (Müslim, Cenâiz, 104; Ibn Mâce, Cenâiz, 36).
Hz. Âîşe'nin rivayetinde anlam aynı olduğu
halde ifade biraz farklıdır. Tirmizi'nin Ibn Abbâs'tan
rivayetinde Resulullah bir defasında Medine
mezarlığına uğradı ve onlardan tarafa dönerek
şöyle dedi:
"Ey kabirler ahâlisi, size selâm olsun! Allah bizi ve
sizi mağfiret eylesin. Sizler, bizden önce gittiniz, biz de
sizin ardınızdan (geleceğiz)" (Tirmizi, Cenâiz,
58, 59). Kişi, tanıdığı bir kimseye
kabrinin başından geçerken selâm verirse, ölü selâmını
alır ve onu tanır. Tanımadığı bir
kimsenin kabrinin yanından geçerken selam verirse, ölü,
selâmını alır(Gazzâli, Ihyau Ulûmi'd-din, IV,
Ziyâretü'l-Kubur bahsi).
Kabir ziyareti sırasında mezarda namaz
kılınmaz. Kabirler asla mescid edinilmez. Kabre
karşı da namaz kılmak mekruhtur. Kabirlere mum
dikmek ve yakmak caiz değildir (Müslim, Cenâiz, 98; Ebû
Dâvud, Salât, 24; Tirmizî, Salât, 236).
Boş yere para harcandığı için, ya da
kabirlere tazim için buralarda mum yakılmasını Hz.
Peygamber yasaklamıştır. Kabrin üzerine oturmak ve
mezarları çiğnemek mekruhtur (Müslim, Cenâiz, 33;
Tirmizi, Cenâiz, 56).
Kabirde ziyaretle bağdaşmayan edep
dışı ve boş söz söylemekten, kibirlenip çalım
satarak yürümekten sakınmak ve mütevâzi bir durumda
bulunmak gerekir (Nesâî, Cenaiz, 100; Tirmizî, Cenaiz, 46).
Kabirlere, küçük ve büyük abdest bozmaktan sakınmak
gerekir. (Nesaî, Cenâiz, 100; ibn Mâce, Cenâiz, 46). Kabristanın
yaş ot ve ağaçlarını kesmek mekruhtur. Kabir
yanında kurban kesmek Allah için kesilse bile mekruhtur.
Hele ölünün rızasını kazanmak ve
yardımını elde etmek için kesilmesi kesinlikle
haramdır. Bunun şirk olduğunu söyleyenler de vardır.
Çünkü kurban kesmek ibadettir; ibadet ise yalnız Allah'a
mahsustur. Kabirler Kâbe tavaf edilir gibi dolaşılıp
tavaf edilmez. Ölülerden yardım istemek ve bunun için
mezar taşlarına bez, mendil ve paçavra bağlamak
kişiye yarar sağlamaz. Bazı kabir ve türbelerin
hastalıklara şifalı geldiğine inanmak ve
bunların taş, toprak ve ağaçlarını
kutsal saymak Islam'ın tevhit inancı ile
bağdaşmaz.
Diri veya ölü olsun salih kimseleri Allah'tan bir şey
istemek için aracı kılmaya "tevessül"*
denilir. Kabirde kişinin başkasına bizzat bir fayda
vermeye veya bir zararı gidermeye gücü yetmez. ibn Teymiyye
ve taraftarlarına göre Allah'tan bir şey isterken
peygamber bile olsa salih kulları aracı kılmak
haram, hatta şirktir. Çoğunluk Islâm âlimlerine göre
ise Allah'tan bir şey isterken salih zatları aracı
vesile kılmak ve bunun için onların kabirlerini ziyaret
etmek caizdir. Meselâ "Hz Muhammed hakkı için, onun
hürmetine, ya Rabbi onunla sana dua ediyorum, şu
isteğimi yerine getir" demek duaların kabulüne
vesile olur. Hanefi ve Malikilere göre kabir ziyaretini cuma ve
bunun iki yanındaki perşembe ve cumartesi günleri
yapmak daha faziletlidir. Şafiîler, perşembe gününün
ikindi vaktinden başlamak üzere cumartesi sabahına
kadar ziyaretin daha uygun olacağını söylemişlerdir.
Hanbeliler, ziyaret için belli bir gün tahsis etmenin doğru
olmadığını belirtmişlerdir. Sonuç olarak
cuma günü ziyaret daha faziletli ise de diğer günlerde
ziyaret de mümkün ve caizdir (Abdurrahman el-Ceziri, el-Fıkh
ale'l-Mezâhibi'l-Erbea, I, 540).