Kabir hayati
Dünya hayatından sonra, ahiret hayatından da önce fakat
ahiret hayatı içinde ele alınması gereken bir başka
hayat daha vardır ki o da kabir hayatı veya "Âlem-i
Berzah"denilen hayattır. Berzah, asıl manasında iki
şey arasında bulunan engel, ayırıcı
sınır demektir. Bu kelime Kur'an'ın "el-Mü'minûn,
23/100; er-Rahmân, 55/20; el-Furkan, 25/53" ayetlerinde "iki
şey arasındaki engel" manasında
kullanılmıştır.
Râgıp, el-Müfredât adlı eserinde şöyle der:
"Berzah; ahirette insan ile yüksek menzillere ulaşması
arasındaki engeldir. Bu kelime, el-Beled, 90/11 ayetindeki
"el-Akabe" kelimesine işarettir. Ayetin meâli şöyledir:
"Fakat o, (hedefe varmak, yapılan iyiliklere teşekkür
etmek için) sarp yokuşu geçemedi." Ayette bildirilen engeli
ise ancak sâlihler aşabilir. Berzah'ın ölüm ile kıyâmet
arasındaki engel olduğu da söylenir.
İnsan için üç hayat vardır:
Dünya hayatı: Ruhun cesetle birlikte yaşadığı
içinde bulunduğumuz hayat.
Berzah hayatı: Ruh, dünyada iken içinde bulunduğu cesetten
ayrılmış, azab yahutta nimet içinde müstakil hale gelmiştir.
Ahiret hayatı: Ruhların dünyada iken içinde oldukları
cesetlere dönmeleri ile meydana gelen son hayat. Görüldüğü gibi
Berzah hayatı, birinci hayat ile ikinci hayat arasındadır.
Dünya hayatı çalışma, Ahiret hayatı ise çalışmanın
karşılığını görme hayatıdır. Bu
ikisi arasındaki hayat da, beklemekten ibaret olan Berzah
hayatıdır (Âli İmrân, 3/185).
Ölüm anında, ruhlar cesetten ayrılırken rahmet veya
azab melekleri vasıtasıyla onlara, hallerine uygun durumlar gösterilir:
"Melekler, o kâfirlerin yüzlerine ve arkalarına vura vura:
"Tadın Cehennem azabını. " diyerek
canlarını alırken bir görmeliydin..." (el-Enfâl,
8/50, el-En'âm, 6/93-94). Ayetlerde bildirilen azab, ölüm anında kâfir
ve günahkârlara yapılan azabtır.
Ahmed İbn Hanbel'in Müsned'inde (IV/288, 397) yer alan
rivayetlere göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Mümin
kul, dünyadan ayrılmak üzere ve ahirete yöneldiği anda ona
semadan beyaz yüzlü melekler iner. Yüzleri sanki güneş gibidir.
Yanlarında Cennet kefenlerinden ve kokularından vardır.
Onun görebileceği yere otururlar. Ölüm meleği gelir, baş
tarafına oturur ve şöyle der: "Ey güzel ruh, çık ve
Rabbi'nin rızasına ve mağfiretine gel. " O da,
ağızdan damlayan bir damla gibi çıkar. Kâfir kul
dünyadan ayrılmak ve ahirete yönelmek üzere olunca, yanında
kaba bir elbise olan siyah yüzlü bir melek gelir, onun görebileceği
bir yerde oturur, şöyle der:
"Ey çirkin ruh, haydi çık, Rabb'inin öfkesine ve gazabına
gel. Ruh cesedden korkarak ve güçlükle ayrılır."
Ölümden sonra berzah âleminin ikinci makamı olan kabir
hayatı başlar. Kabirde ilk zamanlarda ruh cesetle birlikte
bulunurlar, beraber azab ve mükâfat görürler. Daha sonra ruh cesetten
ayrılır ve müstakil olur. Peygamberimiz (s.a.s.)'in ifadesine
göre; "Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, yahut Cehennem
çukurlarından bir çukurdur. " (Tirmîzî, Kıyâme, 26).
Ruhun cesetle birlikte kabirde azap ve mükâfat görmeşinin bir
benzeri, hepimizin zaman zaman gördüğümüz acı veya
tatlı rüyalardır ki kişi kendisini sonsuz nimetler veya
azap içinde görür de bunlar ancak uyanmakla sona erer.
Kabir hayatı hakkında Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle
buyuruyor: "Ölüm meleği Mümin kulun ruhunu aldığı
zaman melekler onu, göz açıp kapayacak kadar ölüm meleğinin
elinde bırakmazlar. Onu alır, bu kefene koyarlar. Ondan, yeryüzünde
bulunan mis kokusu gibi bir koku çıkar. Onu melekler arasından
geçirirken: "Bu güzel ruh nedir?" derler. Dünyada iken
söylenen en güzel ismini söyleyerek: "Falan oğlu
falandır" derler. Dünya semasına ulaşıncaya
kadar çıkarırlar. Nihâyet Cenâb-ı Allah: "Kulumu
'İlliyyine' yazınız. " buyurur. Bu, Cennet'in en yüksek
derecesidir. "Ben onu yeryüzündeki cesedine iade edeceğim."
İki melek yanına gelir ve: "Rabbin kimdir?" derler.
Ruh:
"Rabbim Allah'tır. " der. Onlar:
"Dinin nedir?" derler. Mümin ruh:
"Dinim İslâm 'dır. " der. Onlar:
"Bunları sana bildiren nedir?" derler. O da:
"Allah'ın kitabını okudum, ona inandım ve
tasdik ettim" der.
Bunun üzerine semadan bir ses gelir:
"Kulum doğru söyledi. Cennet'te makamını
hazırlayınız. Onun için Cennet'ten bir kapı açınız.
der. " (et-Terğîb ve't-Terhîb,III 369)'teki bir hadiste kâfir
kulun ruhunun berzah hayatı hakkında Peygamber Efendimiz
(s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: "Ölüm meleği kâfir
kulun ruhunu aldığı zaman, melekler bu ruhu onun elinde göz
açıp kapayıncaya kadar bırakmazlar. Onu hemen kalın
bir elbiseye koyarlar. Ondan yer yüzünde bulunan leş kokusu gibi
bir koku çıkar. Onu semaya yükseltirler. Meleklerin yanından
geçerken: "Bu kötü ruh kimindir?" derler. Melekler, en kötü
ismini söyleyerek: "Falan oğlu falandır." derler.
Onun için semanın kapısını açmasını
isterler, fakat açmazlar." Bu esnada Peygamberimiz (s.a.s.) şu
ayeti okudu: "Onlara gök kapıları açılmaz
(ruhları göğe yükselmez) ve deve iğnenin deliğinden
geçinceye kadar (hiçbir zaman) Cennet'e giremezler." (el-A'raf,
7/40). Allah: "Onun kitabını en aşağı makama
yazınız" der. Sonra onun ruhu
uzaklaştırılır. Peygamberimiz (s.a.s.) sonra şu
ayeti okudu: "...Kim Allah'a ortak koşarsa o, sanki gökten düşmüş
de kendisini kuş kapıyor veya rüzgâr onu uzak bir yere
sürüklüyor gibidir. " (el-Hacc, 22/31). Ruhu cesede iade olunur da
iki melek (Münker ve Nekir*) gelir, yanına oturur ve:
"Rabbin kimdir?" derler. O da:
"Şey şey, bilmiyorum,"der. Onlar:
"Dinin nedir?" derler, o da:
"Şey şey, bilmiyorum,"der. Onlar:
"Size kim peygamber olarak gönderildi? Peygamberiniz
kimdir?" derler:
"Şey şey, bilmiyorum,"der. Bunun üzerine semadan
bir ses
"Yalan söyledi, Cehennem'deki yerini hazırlayınız."
der. Onun için Cehennem'e bir kapı açarlar. Cehennem'in harareti ve
kokusu gelir, kabri daralır ve onu
sıkıştırır. Çirkin yüzlü ve kötü elbiseli
bir adam gelir ve ona şöyle der:
"Sana yazıklar olsun, va'd olunduğun gün işte bu gündür.
" Kâfir ruh ona:
"Sen kimsin? Çirkin yüz kötülük getirdi," der. O da:
"Ben senin çirkin amelinim" der. Bunun üzerine:
"Rabbim, kıyameti koparma." der. Sonra kör, sağır,
dilsiz ve elinde balyoz olan birisi gelir. Elindeki bu balyozu bir
dağa vursa toprak olur, ona bir vurur, toprak oluverir. Sonra onu
Allah eski haline getirir, tekrar bir daha vurur. Öyle bir çığlık
atar ki insanlar ve cinlerden başka her şey duyar. "
Ruh, kabirde sorulan suallere verdiği cevaplara göre ya
İlliyyîne* ya da Siccîn'e* gönderilir. Burada, yeniden
diriltilecekleri güne kadar emaneten dururlar. Yeniden dirilme gününde
ise Allah'ın emri ile tekrar cesetlere girerler. İyi, kötü,
bütün ruhların kendi kabirleriyle alâkaları vardır. Bu
alâka ile ziyaretçilerini tanırlar. Nimetlerin lezzetlerini,
yahutta cehennem'in acısını yanlarında hissederler.
Şehidlerin ruhları ise yeşil kuşlar gibi Cennet'lerde
otlar ve Arş'ın altında asılı bulunan kandillere
sığınırlar,(en-Nisâ, 4/169) Ayette Allah yolunda
öldürülen şehidlerin, gerçekte, ölü olmadıkları,
Allah katında Cennet nimetleriyle
rızıklandırıldıkları bildirilmektedir.
Ayrıca şehid ruhlarının, Cennet'te kendilerine
yapılan ikramlar nedeniyle, bir daha Allah yolunda öldürülebilmek
için ruhlarının cesetlerine iade edilmesini istedikleri
bildirilmektedir. {Salih-i Müslim, VI, 38; Elmalılı Hamdi
Yazır, Hak Dili Kur'an Dili, II, 1229).