Kabristan
Ölülerin toprağa verildiği ve "mezarlık" da
denen saha.
İslâm dini, hayatında olduğu gibi ölümünde de insana
gereken değeri vermiş ve saygıyı göstermiş,
öldüğü andan itibaren ona yapılacak muameleyi de
belirlemiştir.
Toprağa defnedilen insanın en uzun süre bulunacağı
yer kabristandır. Bu sebeple İslâm dini, kabristanın düzenli
ve tertipli yapılmasını, temiz tutulmasını ve
yeşillendirilmesini, hayatta bulunan insanların ölülere karşı
bir vefa borcu olarak görür. Buna rağmen dinimiz öncelikle
ölünün cesedine değil hatırasına değer verir. Bu
konuda Hz. Peygamber "Ölülerinizi hayırla yâd ediniz"
(Tirmizi, Cenâiz, 34) buyurur.
Müslümanlara ait kabristan son derece sade, tabiî ve mütevâzi
olmalı; mezar yapımında da basit ve ucuz malzeme
kullanılmalıdır. Camide Allah'ın huzurunda-kariyer ve
sosyal durumları ne olursa olsun-aynı safi paylaşan müslümanların
mezarlarının da görünüş itibariyle birbirine yakın
olması İslâm'ın ruhuna daha uygundur.
Kabristana cenaze ile birlikte veya daha sonra ölüyü yâdetmek için
çelenk getirerek kabrin üzerine konulması, bid'at olup, gayri müslimlere
benzemek amacıyla yapıldığı takdirde ilgilileri
manevî sorumlulukla karşı karşıya getireceği açıktır.