Fıkıh | Konular

Kaza ve kader, iman esaslarindan midir?

Ehl-i Sünnet'e göre; "kaza ve kadere iman", iman esaslarındandır.
Yukarıda kısaca işaret olunduğu üzere, Ehl-i
Sünnet'e göre Allahu Teâlâ'ya ve O'nun mukaddes sıfatlarına
iman etmek, "kaza ve kadere" imanı da gerektirir. Çünkü
kader, Hak Teâlâ'nın "ilim" ve "irade"
sıfatlarının, kaza da "kudret" veya
"tekvin" sıfatının birer gereğidir. Yani,
"kaza ve kader akidesi" Allah'a ve O'nun ilim, irade, kudret ve
tekvin sıfatlarına iman etmenin zorunlu bir neticesidir. Kadere
imanı inkâr etmek, zâtullaha sâbit olan zâtî ve subûtî sıfatları
inkâr etmek demektir. Bu yüzden önemi dikkate alınarak, kaza ve
kadere iman Islâm'da iman esaslarından sayılmış ve
altıncı esas olarak


"Müslüman'ın Âmentüsü"nde yer almıştır.
Nitekim Buhâri ve Müslim'in Sahihler'inde zikredilen (bk. Kitâbu'l
Iman, Kitâbu'l-Kader) Hz. Ömer (r.a)'in Rasûlullah (s.a.s)'den naklettiği
meşhur "Cibril Hadisi"nde, "Kadere iman" iman
esasları arasında, aynen tasrih edilmiştir. Rivayete göre;
bir gün Peygamber (s.a.s) ashabıyla mescidde otururken, insan
suretinde gelen Cebrâil (a.s), "Iman, Islâm ve Ihsan"ın
manasını Peygamber (s.a.s)'e sormuş ve her sualin sonunda,
(Sadakte) diyerek doğruluğunu tasdik etmiştir. "Iman
nedir?" sorusuna Rasulullah (s.a.s): "Iman; Allah'a,
Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine ve Ahiret gününe inanmaktır
(ayrıca) hayrı ve şerri ile kadere iman etmektir"
buyurmuşlardır.


"Bu konudaki hadisler ?ahad hadislerdir', sahih ve meşhur
da olsa zannı ifade eder. Zannî deliller akaid ve iman konularında
delil olarak kullanılamaz" denilemez. Çünkü bu hadislerin
delâlet ettiği mana kesinlik ifade eden âyetlerle te'kid edilmiştir.
Bu durumda zannî deliller de kesinleşir. Yukarıda
bazıları zikredilen bir çok âyeti kerimelerde her şeyin
ilâhî takdire tabi olduğu ve Allah'ın kazası (emir hüküm
ve yaratma) ile meydana geldiğine işaret buyrulmuştur (Âlu
Imran, 3/47, en-Nisâ, 4/78, 143, e!Mâide, 5/77, el-En'am, 6/86-88,
et-Tevbe, 9/51, el-Hicr, 15/60, el-Isrâ, 17/29, Tâhâ, 20/72, Sebe,
34/18, Meryem, 19/21, Fussilet, 41/12, el-Kamer, 54/49, el-Hadıd,
57/22). Bu bakımdan, "kaza ve kadere iman", iman
esaslarını birarada zikreden (el-Bakara, 2/177, 285, en-Nisâ
4/136) gibi âyetlerde ayrıca sayılmamıştır.
Peygamberimiz (s.a.s)'in vefatından bir müddet önce "kader
meselesi" ve "hayır ve şer" etrafında
yapılan bazı tartışmalar üzerine; "Kadere, hayrın
da, şerrin de Allahu Teâlâ'nın takdiri ve yaratması ile
olduğuna" inanmanın "iman esaslarından
olduğu, Peygamberimiz (s.a.s) tarafından beyan edilmiştir.
Kendi aklı ve şahsi kanaati ile değil, daima ilâhî
vahiyle dini hüküm ve esasları ümmetine aynen tebliğ eden Rasûlullah
(en-Necm, 53/3-4) Cibril hadisiyle bildirdiği iman esasları,
zamanla tevatür derecesine ulaştığını ehl-i sünnet
imamları bu gerçeği ittifakla kabul etmiş ve bu hususu
eserlerinde zikretmişlerdir (Bu konuda geniş bilgi için bk.
Faruk Ahmed ed-Derühi: El-Kada ve'l-Kader Fi'l-Islam, Beyrut 1986, III,
s. 5-6; Ali Arslan Aydın: Islam da Iman ve Esasları, Istanbul
1982, s.394-397; Abdülkerim el-Hatib-el-Kadâ ve'I-Kader, Kahire 1961,
s.225-227). Kaza ve kaderin, kulun iradesi ve ihtiyarî fiilleri ile
ilgisine kaza ve kadere iman konusunun meşhur bir kelâm meselesi
olan "halk'ı ef'âl-i ibâd", yani "insanların
ihtiyârî fiillerinin yaratılması", ile ilgisi,
kısacası; "Insanın irâdî fiilleri Kesb ve yaratma
problemi- gibi hususlara gelince Ehl-i sünnet akaid imamları
Eş'ari ve Maturidi bu konuları geniş bir şekilde açıklamışlardır:


Konular