Keramet mucize arasindaki farklar
Keramete karşı çıkan âlimler, kerâmet mümkün olduğu
takdirde mucizeyle karışacağı ve harikulâdelikler
gösteren kimsenin peygamberlik iddiasında bulunabileceği
noktasından hareketle kerâmete karşı çıkmışlardır.
Peygamberler döneminde, peygamber olmayan kimselerin gösterdikleri
harikuladelikleri anlatan nassları yorumlarken de, bu harikulâdeliklerin
haddizatında o dönemde yaşayan peygamberlerin birer mucizesi
olduklarını ve peygamberlerin ölümünden sonra artık bu tür
harikulâdeliklerin cereyan etmedığını ileri sürerler
(Bu konuda daha geniş bilgi için bk. Ibn Hazm, el-Fisal fi'l-Milel
ve'n-Nihal, Beyrut 1975, V, 9-11)
Kerâmeti kabul edenler ise, kerâmet ile mucize arasında
birtakım farkların bulunduğunu, bunları biribirine
karıştırmanın mümkün olmadığını
söylerler. Aralarındaki farklar ise, özet olarak şöyledir:
a- Mucize, peygamberin peygamberliğini ispat ettiğinden
yapılması gerekli olduğu halde kerâmette aslolan
gizlenmesi ve açığa vurulmamasıdır (Kuşeyri,
er-Risâletü'l-Kuşeyri) ye, Mısır (t.y.), II, 660).
b- Peygamber, mu'cizesini mu'cize olarak takdim eder ve ona kesin
olarak inanmak gerekir. Veli ise, gösterdiği harikulâdeliğin
kerâmet olduğunu iddia edemeyeceği gibi başkası da
kesin olarak ?bu kerâmettir' diyemez. Zira bu meydana gelen
harikulâdelik bir aldatmaca olabilir (Kuşeyri, a.g.e., II, 661)
c- Mu'cize kerâmet için asıl, kerâmet ise mu'cizenin bir
fer'idir. Kişinin eli üzere kerâmetin zuhur etmesi, o kişinin
peygambere ittibâının bereketiyledir. Böylece kerâmetler, aslında
peygamberlerin mucizelerine dahildirler (Ibn Teymiyye, el-Furkan beyne
Evliyai'r-Rahmân ve Evliyâi'ş-Şeytan, Beyrut 1390 h. s. 124).
Bu sebepledir ki kerâmet, ancak şerîata bağlı
kimselerden sadır olur. Şerîata bağlı olmayan
kimselerin gösterdiği harikulâdelikler kerâmet değildir.
Ayrıca kerâmetin kendisi, mubah olan şeyler cinsinden
olmalıdır. Kerâmette şerîatın emirlerine muhalif
unsurlar bulunamaz.
Kerâmet, ilmin yollarından sayılmaz ve başkalarına
delil olamaz. Hele onu, kişinin masumiyetine ve söylediği
herşeyin doğruluğuna yormak, İslam'ın
prensipleriyle taban tabana zıttır (Ibn Teymiyyle, a.g.e., s.
48-49)