Fıkıh | Konular

Otobüste namaz

Genellikle otobüslerle yolculuk yapıyoruz. Vakit namazları içi
bazısı duruyor, bazısı durmuyor. Biz durup kılmak
istersek yolculardan itiraz edenler oluyor. Bu durumda
namazlarımızı nasıl kılmalıyız?


Fıkıh kitaplarımızda "Binek (hayvan) üzerinde
Namaz" diye bir başlıkvardır ve mes'elenin esası
bu başlıkaltında incelenir. Özetlemeye çalışırsak
şunları söyleyebiliriz:


Seferde binek üzerinde nafile namaz kilinabileceğine mezhepler
ittifak halindedir. Çünkü Resûlüllah Efendimiz kendileri binek
üzerinde nafile namaz kılmışlar ve ashabına da
kılmalarını emretmişlerdir. Bununla ilgili rivayetler
fıkıh kitaplarımızın âz sonra çeşitli
vesilelerle atıfta bulunacağımız yerlerinde bolca
bulunmaktadır. Bu meyanda Kenzü'1- Ummâl konuyla ilgili onüç
kadar rivayeti bir araya getirmiştir.(el-Hindî, Kenzü'1-ûmmâl,
VNI/38S-87) Bütün bu rivayetleri ve belki de daha başkalarını
bir arada değerlendiren fıkıhçılarımız
şu sonuçlara varmışlardır:


Şehir dışına çıktıktan sonra, sefer süresinden
daha kısa bir yolda olsa dahi (en az diyenler bunu bir mile kadar
indirir)(bk. E1-Inâye (F.Kadir ile birlikte), I/463) nafile namazlarını,
bineği üzerinde, ima ederek kılabilir. Imayı, ruküda
biraz, secdede daha fazla eğilmek suretiyle yapar. Çünkü nafileler
için belli bir zaman yoktur. Nafile kılmak için bineğinden
inmesini söylemek, nafile kılma azmini kırabilir ve
yolculuğuna engel olabilir.(Serahsî, I/350) Binek üzerinde nafile kılmakla
hiç bir zarar etmiş olmaz. Halbuki, kılarken sırf dilini
koruması, kendini vesveseden ve kötü duygulardan muhafaza etmesi
bile bir kazançtır.(Serahsî, I/349) Bu mûlâhazalarla nafilenin
binek üzerinde her halükarda kılınabileceğine cevaz
verilmiştir. Ne tarafa dönebilirse kıblesi o taraftır.
Bineği üzerindeki pislik de ekseriyete göre namaza mani değildir.(Fethiu
l-Kadîr, I/467) Atların çektigi araba da binek gibidir.(agy) Böyle
nafile bir namaza yerde başlayıp bineğinde devam etmek
namazı bozar ama, binekte başlayıp yerde bitirmek
bozmaz.(Serahsi I/251; bu hüküm için gösterilen sebep ilginçtir.
Hayvana binmek "amel-i yesîr=fazla bir iş", inmek ise
"amel-i yesir=az bir iş" sayılmıştır.
Buna göre günümüzde otobüslere inip binmeyi buna kıyaslama
imkanı yoktur. Ya da binme halinde "kuvvetli zayıfâ"
inme halinde ise "zayıf kuvvetliye" bina edilmiş olur.
Ki, caiz olan ikincisidir denmiştir.) Mes'ele kıyasa muhalif bir
mesele olduğu ve böyle durumlarda ona başkası kıyas
edilemeyeceği için Imam Azam'a göre binek üzerinde iken şehir
içinde nafile kılamaz. Ebu Yusuf ve Muhammed'e göre kılabilir
ancak Muhammed bunun mekruh olacağını söyler.(Serahsî,
I/250) Imam Azam vitiri de binek üzerinde kılamayacağını
söylerken bu iki imam onu da kılabileceği görüşündedirler.
Çünkü Resulüllah'ta bu uygulamanın örneği
vardır.(Serahsî, I/25:-251) Kenzü'l-Ummâl da bu doğrultuda
Abdurrezzâk ve Ibn Ebi Şeybe'den iki rivayet nakleder.(Kenzül-Ummâl,
VNI/386)


Farzlara gelince: Genellikle fıkıhçılarımızın,
özellikle de Hanefi fıkıhçılarının görüşü
şudur: Sefer süresi yolda dahi olsa kişi, farz namazları,
özrü (zaruret) olmaksızın binek üzerinde kılamaz.
Çünkü farzların belli vakitleri vardır. O vakitlerde biraz
durup namazı kılmak zor değildir. Arkadaşı varsa
onlar da zaten ona destek olacak ve beraberinde
kılacaklardır.(Serahsî, I/250; Ibn Hümâm, I/463; Ayrıca
bk: Ali el-Kârî, Irsâdü's-Sâri, 41) Cabir b. Abdillah hadisinde:
"Resulüllah (sav) bineği üzerinde iken, kendisini ne tarafa
çevirirse o tarafa doğru nafile kılardı. Farz kılmak
istediğinde ise bineğinden iner ve kıbleye dönerek kılardı."(el-Hindî,
kenzü'1-Ummal, VNI/385) denmektedir. Vitir için indigi rivayeti de vardır.(Serahsî,
I/249) Sonra, daha önce de işaret ettiğimiz gibi, binek
üzerinde nafilenin kılınması kıyasa rağmen nas
ile sabittir. Öyleyse farz ona kıyas edilemez, netice itibari ile de
zaruret (özür) bulunmadan binek üzerinde kılınamaz. Burada,
eskilerin binek dedikleri ile, günümüzdeki ulaşım
vasıtaları arasında bu konularda fark
olmadığını da söyledikten sonra bu mesele için
nelerin özür kabul edildiğini görelim: Yol arkadaşlarının
inip kendisini beklememesi, inmesi halinde hırsız,
yırtıcı hayvan, düşman korkusu bulunması,
ortalığın yağmur ve çamur olması, ihtiyar olup,
inip binmede yardımcısının bulunmaması,
bineğinin huysuz olması... vb. şeyler özür olarak
görülmüş ve böyle durumlarda farzların da binek üzerinde
(otobüste) kılınabileceği söylenmiştir.(Serahsî
agk.; Ibn Hümâm, agk.; el-Hindî Ibn Asakir'den Rasulüllah (sav)'in
çok çamurlu bir hengamda bir merkep üzerinde farz kıldığını
nakleder. VNI/387) Buna göre namaz vakitlerinde durmayan bir otobüs
yolcusu koltugunda ima ile farzlarını kılabilecek ve bu,
şehir dışı için bir ruhsat olmuş olacaktır.
Ima ederken ön koltuga secde etme yerine, dönebildiği kadar
kıbleye dönüp, rükü için biraz, secde için ise biraz daha fazla
eğilerek kılacaktır. Oturduğu koltugun pis olması
zarar vermez. Ama yolcu işin fetvasından önce azimeti
deneyecek, şöförü güzellikle iknaya çalışacak,
gerekirse yolculardan da destek arayacak, duraklarda namaz
kılmayanları huzursuz edecek şekilde geç kalmayacak, diğerlerini
namazdan ve namaz kılandan nefret ettirmeyecektir. Böyle bir endişe
söz konusu ise bütün sünnetleri bırakıp sadece farzları
kılacaktır. Ama şöföre hatırlatma işini her
seferinde yapacak ve gerekirse tutumunu, ilerideki yolculuklarında
firma seçimi için ölçü alacağını sezdirecek, ama
kesinlikle çekişmeye ve tartışmaya girmeyecektir. Güzel
bir ikazı nazarı itibara almayan şöför, huysuz bineğe
fevkalade kıyas edilir ve bu, farzı arabada kılmak için
bir özür sayılabilir. (Allah u a'lem).


Konular