Otuz iki farz
"Otuziki Farz" terimi, özellikle yurdumuzda, dolayısı
ile Hanefi mezhebinin hakim olduğu yerlerde Islamın önemli
temel prensiplerinin, avam anlayışı ile bir araya
getirilmesini anlatır ki şunlardır: Imanın
şartları (6) Islamın Şartları (5), Namazın
farzları (12) Abdestin farzları (4) ,Gusulün farzları (3),
Teyemmümün farzları (2), toplam. (32) Bu otuz iki önemli farz
"Elli Dört Farz"a göre daha tutarlı ve daha önemli sıralama
olmakla beraber bu da ilmî bir temele oturmamaktadır ve genel olarak
bütün müslümanların anlayışını
yansıtmaz. Çünkü:1. Öncelikle en önemli farzlar bunlardan ibaret
değildir. Cihad, anneye-babaya ihsan, yakınlarla iyi
ilişkiler gibi bazı prensipler, Otuz iki Farz'da
sayılanların bazılarından daha önemli olabilir.
Binaenaleyh, böyle bir sınırlama, Islamı bu yolla öğrenen
birisini dinin isteklerinin bunlardan ibaret olduğu vehmine düşürebilir.2.
Bu prensiplerin tamamı ibadetlere, dolayısı ile ahiret
alemine ait prensipler olması; Islamın dünya düzenine hiç yer
vermediği tamamen Allah'la kul arasında bir din olduğu
kanaati uyandırabilir. Nitekim bunların hiç birisi hukuki
prensipler değildir. Oysa Islami prensiplerin pek çoğu dünyaya
bakan hukukî düzenlemelerdir ve kanunla belirlenmiş müeyyidelere
sahiptirler.3. Iman, Islam, namaz, abdest, gusül ve teyemmüm gibi
esaslar bütün Islami mezheplerde bulunmakla beraber, bunların
farzları ya da şartları herkese göre aynı sayıda
değildir. Mesela abdestin farzları Hanefilere göre dört iken
Şafiilere göre altıdır. Dolayısıyla onların
otuz iki farzdan değil, otuz dört, belki de kırk farzdan sözetmeleri
gerekir. Nitekim Hanefilerin de hepsi otuz iki farzdan sözetmezler. Bazıları
bunun otuz üç farz olduğunu söylerler. Bu fark da teyemmümün
farzlarının iki ya da üç.olarak sayılmasından
kaynaklanır. Kısaca "iki darp (vuruş) bir niyet"
ifadesiyle anlatılan bu farzlar, mahiyet olarak aynı olmakla
beraber, iki vuruş (darp)un, vuruş olmalarına göre bir
farz, yada iki ayrı vuruş olmalarına göre iki farz sayılması
bu farkı doldurur. Nitekim şu anda Yugoslavya'da yaşayan müslümanlar
arasında "Otuzüç farz" teriminin bulunduğu ve
onların, "otuz iki" diyenlerin yanlışlık
yaptıklarına hükmettiklerini öğreniyoruz.4. Otuz iki farz
arasında bulunan "Islamın şartları"nın,
aslında "kelime-i sehadet" dışındakiler
Islamın şartı değil, Islamın rüknü ve hadisteki
ifadesiyle; üzerlerine Islamın bina edildiği esaslardır.
Şart, bulunmadığında meşrutun dahi
bulunmadığı şeydir: Mesela abdest namazın
şartıdır. Namaz meşruttur. Abdest olmasa namaz da
olmaz. Oysa namazı, orucu, zekatı ve haccı bulunmayan,
insan müslüman değildir denilemez. Demek ki bunlar Islamın
şartı değillerdir. Belki rükünleridirler. Diğer yönden
bir hadiste Islamın beş şey üzerine oturduğu söylenir
ve bu rükunler sayılır ama başka Hadislerde daha
değişik sayılarda ve daha değişik rükünlerden
de söz edilir. Öyleyse Islamın rükünlerini dahi beşle
sınırlamak doğru olmaz. Keza, iman esasları da
altı maddeden ibaret değildir: Icmalen daha aza
indirilebilecekleri gibi, tafsilen daha çoğa da çıkarılabilirler.5.
"Otuz Iki Farz" sayılırken hem imanın
şartlan hem de Islam'ın şartları
sayılmış, ama bunların pek çoğunun kendi içindeki
şartları ayrıca sayılmadığı halde,
Islamın şartlarından gösterilen namazın ayrıca
şartları sayılmış, hatta daha ileri gidilerek
namazın şartlarından birinin (abdestin) şartları
dahi bu sayıya dahil edilmiştir. Buna göre zekatın,
haccın ve orucun; hatta haccın şartı olan Ihramın
da şartları sayılabilir ve bu rakam çok daha kabarık
olabilirdi. Bütün bunlar, bu rakamın hem sistematik, hem ilmi hem
de Islami olmadığını gösterir. Binaenaleyh, en olumlu
yaklaşımla nihayet şöyle söylenebilir: Farzları otuz
iki ile sınırlandırmak, çocuklara ve avama en az bu sayıdaki
önemli farzı bilme kolaylığı sağlar ve onlara
bir son tayin ederek en azından bu kadarını öğrenmelerini
kolaylaştırır. Yoksa Islamın farzları otuz ikiden
ibaret değildir.