Fıkıh | Konular

ölçü

Ibn Abidîn'in şu ifadesinden, konumuzla ilgili bir ölçü ve
kistas edinilmesi mümkündür : "Bazıları, okuyan belirli
olursa ücret caizdir, değilse değildir, demişler. Zâhidî,
bu da kiraata ücretin câiz olduğunu gösterir, diyor. Bunu nasıl
anlayacağız denirse şöyle cevap veririz :


Bizim yerleşmiş bir kaidemiz vardır ki, şudur :
Fıkhî meselelerin kaynağı, Kitap'tan, sünnet'ten ya da
icmadan, meşhur ve malûm bir esas ise, artık bu, hiç kimse
için tartışma konusu değildir. Yok eğer kaynak
ictihada dayanan bir esas ise bakılır, nakleden, müctehit ise
delilini aramâksızın uyulması gerekir. Nakleden değil
de, kendisinden nakledilen müctehitse ve naklin ondan yapıldığı
sabitse, durum yine aynıdır. Ama kendi görüşüyse, ya da
bir başka mukallitden nakledilmişse veya mutlak
zikredilmişse ve fakat şer'i bir delil de gösteriyorsa, buna da
bir diyeceğimiz yoktur. Aksi halde bakılır; eğer belli
temel kaidelere ve muteber kitaplara uyuyorsa, onunla amel câizdir, âlim
için de delilini araştırması gerekir. Bütün bu
zikredilenlere uymuyorsa nazar-ı itibara alınmaz."Hasan
Basri merhum'un şu sözleri bu konuya ışık tutabilir
:"Duada ciğerlerini parçalayacak ve dinleyenlerin kulak zarlarını
patlatacak gibi bağırıp çağırmak, süslü olsun
ve beğenilsin diye tumturaklı tasannu'lara, seci' ve kafiyelere
yer vermek câiz değildir.Bu, niyaz ettiğimiz Allah'ı
saymamaktır. "Na'ra kemter zen ki, nezdîkest Huda = Duada bağırma
ki, Allah uzak değil, yakındır" (Hasan Basrî Çantay,
Kur'ân-ı Hakîm ve Meal-i Kerîm. Ist.1969, I/248.)


Buraya kadar aktardığimiz naslar, ictihatlar ve tahlillerden
anlaşılan şudur: Insanlarda, hak olsun, batıl olsun,
din ile tatmin arayışı fıtridir. Kendisini Müslüman
olarak bulmuş, fakat Islâmi sağlam temelleriyle bilmeyen
insanların, hatim ve mevlit gibi dînî görünümlü uygulamalara başvurmaları,
ya da sığınmaları, bu fıtri duygunun eksik bilgi
ile bütünleşmesi sonucudur. Adetâ bir meslek olarak, para ile
Kur'ân-ı Kerîm, ya da mevlit okuma, ekonomik değil, psikolojik
ve itikadî kökenlidir ve hadiste sözü edilen, Yahudi ve Hristiyan din
adamlarını taklit ve izleme cümlesinden sayılabilir. Buna
zaruretlere binaen cevaz vermek de mümkün değildir. Konu üzerinde
Hanefi mezhebinin görüşü, takdir ve tercihe sayandır.
Çünkü mesele etraflıca sadece bu mezhepte ele
alınmış, enine boyuna tedkik edilmiştir. Hattâ
"es-Seyfu's-sârim" ve "Şifa'u'1-alîl" gibi
müstakil risaleler yazılmıştır.


Konular