Vakfedilecek malda aranan sartlar
Islâm hukukçularının büyük çoğunluğuna göre
vakıfta ebedilik (te'bid) şart olduğu için, vakfedilecek
malın buna el-verişli olması gerekir. Diğer yandan
maldan yararlanmanın da mümkün ve caiz olması gerekir. Bunun için
vakfedilecek malda aşağıdaki özelliklerin bulunması
öngörülmüştür:
a- Mütekavvim Mal Olması: Kendisinden yararlanmak mümkün ve meşru
olan mala "mütekavvim", bu özelliği taşımayan
mallara ise "gayrı mütekavvim" denir. Insan fıtratının
kendisine meylettiği, değer verdiği ve ihtiyaç için
biriktirdiği şeye mal denir. Bunlar menkul ve gayrı menkul,
yararlanılması (intifaz) mubah olan ve olmayan diye ikiye
ayrılırlar. Işte, vakfedilecek şeyin, ev, dükkan,
arazı gibi ayn'ından veya gelirinden yararlanılması
caiz olan mal niteliğinde bulunması gerekir (Kübeysî a.g.e.,
I, 351, 352; Hamdi Döndüren, Islâm Hukukuna Göre Alım-Satımda
Kâr Hadleri, Balıkesir, 1984, 19).
b- Malın Belirli Olması: Vakıf malın
anlaşmazlığa yol açmayacak şekilde belirli bir mal
olması gerekir. Şu evimi veya dükkânımı vakfettim,
demek gibi. Yer ve miktarını belirtmeksizin "Şu
toprağımın bir bölümünü veya beş-on tane zeytin
ağacım vakfettim" gibi sözlerle yapılacak vakıf,
anlaşmazlığa yol açabileceği için geçerli olmaz
(Ibn Nüceym, el-Bahru'r-Raik, 2. Baskı, Beyrut, t.s., V, 217).
c- Vakfedenin Mülkü Olması: Islâm hukukçuları
arasında, vakfedilen malın, vakfedenin mülkü olmadıkça,
vakıf tasarrufunun geçerlilik kazanamayacağı konusunda görüş
birliği vardır (Kübeysî, a.g.e., I, 355,356).
d- Ifraz Edilmiş olması: Kendisinden ancak ayn'ıyla
intifa olunabilen mabed, hastane, kabristan ve kütüphane gibi vakıflarda,
vakfedilen malın ifrazı (bağımsız birim haline
getirilmiş olması) şarttır. Tapusu hisseli olan yerler
bu gibi vakıflar için elverişli değildir. Allah
rızası için yapılması gereken vakıfla
ortaklık bağdaşmaz. Bir gayrı menkulün bir ay mabed,
bir ay da iş yeri olarak kullanılması düşünülemez.
Ancak alt katların dükkân ve üst kattarın mescid
yapılması halinde vakfa gelir sağlamak amacıyla, bu
caiz görülmüştür (es-Serahsî, el-Mebsut, XII, 37; Ibnu'l-Humâm,
a.g.e., V, 46).
Ayn'ıyla intifa olunmayan, sadece gelirinden yararlanılan
şâyi hisseli yerden bir hissenin vakfedilmesi çoğunluk Islâm
hukukçularına göre caiz olup, böyle bir vakfın
bağımsız birim haline getirilmesi (ifraz) şart
değildir. Imam Muhammed eş-Şeybânî, vakıfta mütevelliye
teslimi şart koştuğu için, hisse vakfını caiz görmez.
O, bu konuda vakfı; bağışlama ve sadaka tasarrufuna
benzetmiştir (es-Serahsî, a.g.e., XII, 37; Ibnu'l-Humâm, a.g.e., V,
44-46). Osmanlı Devleti uygulamasında, fetvaya çoğunluğun
görüşü esas alınmakla birlikte, şer'iyye sicillerinde
Imam Muhammed'in görüşü doğrultusunda kararlar verildiği
de görülmüştür (Molla Hüsrev, Düreru'l-Hukkâm, Istanbul 1317,
II, 134; el-Fetâvâ'l-Hindiyye, II, 365).