Fıkıh | Konular

Vakif arazilerin çesitleri

Ev, dükkân, arsa, tarla ve arazı gibi gayrı menkullere
"akar" denir. Çoğulu "akârât" tır.


Vakıf akarlar ikiye ayrılır:


1- Mülkün bizzat ayn'ından yararlanmak üzere vakfedilen yerler.
Bunlar kiraya verilmeksizin, yararlanması şart koşulan
kimselerin bizzat içinde oturarak veya başka şekilde kullanarak
yararlandığı yerlerdir. Bunlara "hayır müesseseleri"
denir. Mescidler, okul ve medreseler, çeşmeler, kütüphaneler,
imârethaneler, din görevlisi olarak veya hayır işlerinde çalışanların
oturması için vakfedilen yerler, kabristanlıklar bu
niteliktedir.


Hayır müesseseleri de ikiye ayrılır. Birincisi;
kendisinden yoksulların da zenginlerin de yararlanmaları caiz
olan hayır müesseseleridir. Mescitler, kütüphaneler, köprüler,
çeşmeler, misafirhaneler, umuma ait kabristanlıklar böyledir.
Ikincisi: Yalnız yoksulların yararlanıp, zenginlerin
yararlanmasının caiz olmadığı hayır müesseseleridir.
imârethaneler, hastaların yiyecekleri ve ilaçları vakıf
tarafından verilmek üzere kurulan vakıf hastahaneler bu
niteliktedir. Bunlarda, vakfedenin yalnız yoksulların
yararlanacağını vakıfnamede belirtmesi şart
değildir. Ancak vakıfnamede, yoksullarla birlikte zenginlerin de
yararlanabileceği şart koşulmuşsa bunlardan zenginler
de yararlanabilir. Yalnız zengin lerin yararlanması şart
koşulmuş bulunursa böyle bir vakıf sahih olma (bk. Ömer
Nasuhî Bilmen, Hukuk Islâmiyye ve Istilâhât-ı Fıkhıyye
Kamusu, Istanbul 1969, IV, 321, V, 9)


Mescidler en önemli hayır müesseselerinden olup, tamir ve bakımı
içi kendi vakfı yeterli olmaz veya vakıf bulunmazsa bunun Islâm
Devleti tarafından tamir edilmesi gerekir. Çünkü topluma ait bir
ibadethane kam müessesesi niteliğindedir. Mahalle sakınlerine küçük
gelen bir mescid yıkılarak, o mahalle veya köy halkı
tarafından daha büyüğü yapılabilir. Bir mescidi
genişletmek için bitişiğinde bu mescide gelir getiren
vakıf kısmı buna ilâve edilebilir. Bir mescid harap olup,
cemaati kalmasa, o mescid Imam Muhammed'e göre vakfedeni veya mirasçılarının
mülküne döner Ebû Yusuf'a göre dönmez, sonsuza kadar mescid kalır.
Bunun satılıp bu delının veya gelirının
başka bir mescide harcanması caiz değildir. Fetvaya esas
olan görüş budur.


Yolcuların, sınır bekçilerinin veya bir kısım
tarikat ehlının içinde oturmaları veya içinde yoksulların
yedirmesi için bina edilen ve "ribât" denilen vakıf
hanlar, kışlalar, tekkeler imârethanelerde hayır müesseselerindendir.
Ribatlara vakfedilen akarların gelirleri buralardaki yoksullara sarf
edilir. Bu ribatın tamirine veya müezzin gibi hizmetkârlarına
sarf edilmez. Eğer bunlar da yoksul ise kendilerine zekât nisabından
eksi miktar verilebilir. Hacıların oturması şart
koşulan evler, hac mevsiminden sonra kiraya verilerek bedellerinden
tamirleri yapılır. Artanı olursa da yoksullara
dağıtılır.


Vakıf çeşmelerden, sebillerden yoksullar da zenginler de su
içebilirler. Sebil gibi suları yalnız içmeğe tahsis
edilmiş olan vakıf yerlerin sularıyla âbdest alınması
caiz olmaz.


Kabristanlıklar da önemli hayır müesseselerinden sayılmıştır.
Müslümanlara ait mezarlıklar hiç bir sebeple işgal edilemez
veya başka bir müessese ya da çiftlik haline getirilemez. Gayrı
müslimlere ait kabırlere de tecavüz edilemez. Bunlar da kabırlerin
izi kalmayınca buralara Müslümanlarda defnedilebilir.


2- Kiraya verilip gelirının bir hay yönüne sarf edilmesi
şart kılınmış akarlar. Bunlar da tek kiralı,
çifte kiralı veya mukâtaalı vakıflar olma üzere üçe
ayrılır.


Tek kiralı (icare-i vahîdeli) vakıflar:


Bunlar ay ve yıl gibi bir süreyle ve rayıç bedelleriyle
mütevellileri tarafından kiraya verilir, alınacak kira
bedelleri de vakıfnâmedeki belirli yerlere sarf edilir. Bu çeşit
vakıf yerlerin kira süreleri son bulunca, yeniden aynı
kiracılara veya başkalarına kiraya verilir. Kira süresi
sona erince, kiracının vakıftan elini çekerek boş bir
şekilde onu mütevellisine teslim etmesi veya mütevellının
izniyle kirayı yenilemesi gerekir.


Tek kiralı vakıfların kira süreleri konusunda vakıfnâmedeki
şartlara uyulur. Böyle bir şart bulunmayınca arazı,
çiftlik gibi vakıf yerler üçer yıldan, diğer vakıf
yerler de birer yıldan fazla süreyle kiraya verilemez. Ancak daha
uzun süreyle kiraya verilmesinde vakfın maslahatı varsa hâkimin
görüşü alınarak kira süresi uzun tutulabilir. Meselâ; vakıf
arazı üzerinde bir benzin istasyonu kurulması halinde uzun süreli
kira sözleşmesine ihtiyaç olur.


Tek kiralı vakfın kiracısı süre sonunda yeniden
kiralamada öncelik hakkına sahip değildir. Bu önceki kiracı
yeni kira ücreti kadar kira bedelini arttırsa da mütevelli vakıf
akarı başkasına kira verebilir. Çünkü kiracının
hakkından çok, vakfın hakkını korumak, kira bedelini
ödemede gevşeklik göstermeyen kiracıyı tercih etmek mütevellının
görevidir.


Bir süre tayın edilmeksizin bir kimseye kira ve ferağ
yoluyla verilmiş vakıf akarlara, belli süreyle kiraya verilen
akarlardan ayırmak için "icare-i vahideli kadımeli"
vakıf adı verilmiştir. Böyle bir muâmele gerçekte fıkha
aykırı olup, bunlar bir çeşit mukataalı vakıf
sayılır.


Çifte kiralı vakıflar:


Peşin alınan kira bedeli ve aylık, yıllık gibi
sonradan alınacak kira bedeli olmak üzere çifte bedel ile kiraya
verilen vakıflara "çifte kiralı" veya
"icareteynli vakıflar" denir. Bir vakıf akar çifte
kira ile kiralanacağı zaman önce peşin kira olarak o
akarın değerine yakın bir meblağ teslim alınarak
o akar imar edilir. Artam vakfın diğer sarf yerlerine, meselâ;
vakıftan yararlanma hakkıbulunanlara da sarf edilebilir. Bununla
vakıf adına başka bir akar satın alınamaz.
Çünkü bu peşin kira asıl vakıftan sayılmaz, belki
vakfın geliri sayılır. Bundan sonra her yıl sonunda,
yıllık kira (icare-i müeccele) adıyla cüz'î bir para alınmak
üzere, kiracıya tefvîz ve teslim olunur.


Icareteynli vakıf yerlerin kuru mülkiyeti vakfa, yalnız
tasarrufu da çifte kira karşılığında
kiracısına aittir. Bu kiracı hayatta bulunduğu sürece
bunda dilediği gibi tasarrufta bulunur. Meselâ; bunu başkasına
ferağ edebilir veya bunu kendi hesabına başkasına
kiraya verebilir. Vefat edince de erkek ve kız çocuklarına
bedelsiz ve eşit olarak intikal eder. Çocuksuz vefat edince de vakfına
döner. Ancak Osmanlı Imparatorluğu döneminde çeşitli
tarihlerde çıkarılan intikal kanunlarıyla bu gibi
vakıf yerlerin diğer mirasçılara intikali de kabul
edilmiştir. Bu intikal sahiplerinden hiç bir kimse bulunmadığı
takdirde, akar peşin bir bedel karşılığında
başkasına ferağ edilir ve her yıl geri
bırakılan yıllık kirası da alınır
(Bilmen, a.g.e., V, 21 vd.; Hamdi Döndüren, Delilleriyle Islâm Hukuku,
Istanbul,1983, 568, 569, 579 vd.;1, 331/1913 tarihli Osmanlı
Arazı Intikal Kararnamesi, 3 Rabîu'l-âhır 1331 ve 27
Şubat 1328 tarihli Takvîm-i Vekây'i).


Icareteynli bir vakıf akarın mutaşarrıfı bu
akarın binasını yıkıp enkazını satamaz,
tüketemez. Eğer satar veya tüketirse o binanın değerini
vakıf mütevellisine tazmin etmesi gerekir. Çünkü çifte kiralı
kiracı bu vakfın yalnız menfaatine mâliktir, kuru
mülkiyetine (rakabe) mâlik değildir.


Mukataalı vakıflar:


Üzerinde mülk bina veya ağaçlar meydana getirilmiş olan
bir vakıf arsa için tayın edilmiş olan yıllık
ücret olup buna "zemin veya toprak kirası" da denir. Böyle
kira şartıyla yapılan mukataa muamelesi sahihtir.


Bir kimse yıllık bir bedel ile kiraladığı
vakıf bir arsanın üzerine işyeri, bina, benzin istasyonu
bina etse veya mesela; kavak ya da zeytin ağaçları dikse, bu
yapılar ve ağaçlar kiracının mülkü olur. Bu arsada
da mülk gibi miras hükümleri cereyan eder. Yani bu arsa ve üzerindeki
yapı ve ağaçlar mutaşarrıfın ölümü ile
mirasçılarına meccânen intikal eder.


Diğer yandan mukataalı vakıf arsa üzerindeki bina veya
ağaçlar da mâliki tarafından bir cihete vakfedilse, bu
takdirde arsanın kirasının bu bina ve ağaçların
vakfı tarafından verilmesi gerekir.


Mukataalı vakıf yerler, üzerindeki bina ve ağaçlara
tabidirler. Bu yüzden bu binalar ve ağaçlar kime aitse onlara tabi
olarak o vakıf yerler de onun tasarrufuna girmiş bulunur. Bu yüzden
mukataalı vakıf arsa üzerindeki bina, mâliki tarafından
satılınca bu arsa da alıcının tasarrufuna girer,
mütevellının iznine ve ayrıca ferağ muâmelesine
ihtiyaç yoktur. Ancak bu binanın sahibi, mukataalı vakıf
arsasının tasarruf yetkisinin kendi üzerinde bıraktığı
açıkça belirtmiş olursa, bu arsa alıcının
tasarrufuna geçmiş olmaz. Yine bu arsanın
mutaşarrıfı, bunu mütevellının izniyle
başkasına ferağ edip de üzerindeki mülk binasını
veya ağaçlarını sattığını belirtmese mücerret
bu ferağ ile o bina veya ağaçlar, arsayı teslim alana
satılmış olmaz.


Mukataalı vakıfların ferağlarında mütevellının
izni şarttır. Aksi takdirde ferağ sahih olmaz. Meselâ; bir
kimse tasarrufunda bulunan mukataalı vakıf bir arsa üzerindeki
mülk binalar ve benzerlerini satmayıp yalnız o arsayı
başkasına ferağ etmek istese bu ferağ, mütevellının
iznine bağlı bulunur. Bu izin elde edilmedikçe ferağ geçerli
olmaz.


Mukataalı vakıf bir arsa üzerinde binadan, ağaçtan
veya üzüm çubuklarından eser bulundukça, o arsaya bu bina ve diğerlerinin
mâliki tasarruf eder. Böyle bir arsa üzerinde bina ve ağaçlardan
eser kalmasa, mutaşarrıfı mukataa bedelini ödedikçe, arsa
mukataanın feshiyle onun el-inden alınamaz. Ancak mukataa
bedelini vermezse, mütevelli arsayı onun elinden başkasına
kiraya verebilir.


Üzerinde mülk bina, ağaç veya asma bulunan mukataalı
vakıf arsanın eskiden tahsis edilmiş olan mukataa bedeli,
emsalıne göre düşük kalsa, bu mukataa ecr-i misline denk bir
miktarda arttırılabilir.


Konular