Fıkıh | Konular

Kadin ve hamam

Islâm'da temizlik esas olmakla beraber, avretine ve mahremiyetine
dikkat etmek de önemlidir. Eğer bir helâl, bir haram işlenmeden
yapılamıyorsa, o helâl da terkedilir.


Kadınların da erkekler gibi vücutlarını hem maddi
hem de manevî pisliklerden temizlemeleri şarttır. Ancak
kadınlar da, yine erkekler gibi, avret yerlerini yasaklananlara göstermemek
zorundadırlar.


Umumi hamamlar, yıkanma ve temizlenme yerleridir. Havasi ve suyu
sıcak ve şartları, evlerdekine göre genellikle daha elverişli
olduğu için, oralarda daha rahat ve daha hoşa gider biçimde yıkanılır.
Ayrıca tellaklar da bulunduğundan, insan hamamlarda vücudunun
rahat uzanamayacağı yerlerini keselettirebilir. Bazı
rahatsızlıklara sıcak duş ve terleme iyi
gelebileceği için hamamlar bu bakımdan da tercih edilebilir.
Bunlar hamamın iyi yönleridir ve herkes için helâldir ve tabiî
olandır. Ancak helâl olan bu nimetlerden harama bulaşmadan
yararlanıyorsa, bunlar terkedilir ve evindeki imkânlar ölçüsünde
yıkanılır. Su ısıtacak banyosu ve şofbeni
olmayanlar, güğümle su ısıtır, öylece yıkanırlar.
Zaman zaman keselenme ihtiyacı duyulduğunda da, karıkoca
bir birbirlerini keselerler. Çünkü hayâ ve utanma duygusu, etkisini
günümüzde geçmişten çok daha fazla yitirmiştir. Bu duygu
silindikten sonra insanın herşeyi yapabileceğini Peygamber
Efendimiz haber vermiştir.(Buhârî, enbiyâ 54, edep 78; Ebû
Dâvûd, edep 6; Ibn Mâce, Zühd 17) Kur'ân-ı Kerîm'de "Allah
kadını erkeğe eş olarak yarattı ki, onda huzur
bulsun" denilir. (Rûm (30) 21) Demek ki, evlenmenin bir gayesi
budur. Peygamberimiz bir hadîslerinde, "Evlenin çoğalın,
çünkü ben kıyâmet günü ümmetimin çokluğu ile
övünürüm" buyurmuştur. (Nesâî nikâh 11; Ibn Mâce, nikâh
8; Müsned Ill/158) Demek ki evlenmenin bir gayesi de çocuk dünyaya
getirmektir. Bir diğer hadîslerinde gençlere evlenmeyi öğütler.
"Çünkü o, gözü harama bakmaktan ve insanı zinadan
korur", buyurur. (Buhâri, savm 10; Mûslim, nikâh 1, 3; Ebû
Dâvûd, nikâh 1) Demek ki, bir gaye de budur. Öyleyse evlilik bu
gayeleri gerçekleştirdiğinde ibâdet olmuş olur.


Evlenmenin tek amacı çocuk yetiştirmek
olmadığı için, Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bazı hadîsleriyle
"azıl" yapılmasına izin vermiştir. (Örnek
olarak bk. Ebû Dâvûd, nikâh 48; Nesâî, nikâh 55) "Azıl",
cinsel ilişkide erkeğin menisini dışarı
boşaltması demektir. Ancak Peygamberimiz "azli"
teşvik etmemiş, ona izin vermiştir. Hattâ bazı hadîslerinde
"azıl" yapmanın kötülüğüne de işaret
etmiştir. Ama Hanefi bilginleri, kadının izni olması
halinde "azlin" câiz olduğu görüşündedirler. (Ibn
Abidîn VI/374)


"Azil" korunma yollarından sadece bir tanesidir. Bugün
ilkel ve modern usullerle uygulanan daha bir sürü korunma metodu vardır.
Bu korunma yollarının bazıları, çocuğu olma
özelliğini sürekli ortadan kaldırır ve artık bu
uygulamaya konu olan kadın, ya da erkeğin çocuk yapma
kabiliyeti kalmaz. Kadının yumurtalıklarının
alınması, erkeğin
hadımlaştırılması ve (x)
ışınları ile kısırlaştırma, bu tür
yöntemdir. Bu insan fıtratına aykırı bir
uygulamadır. Peygamberimiz aynı sonucu veren uygulamaları
yasakladığından; Islâm âlimleri bunun câiz olmadığına
sözbirliği halindedirler. Ancak her konuda olduğu gibi, bu
konuda da zorunlu haller haramları ortadan kaldırır.


Ameliyatla tohum yollarının bağlanması da, hüküm
olarak kısırlaştırma gibi olmalıdır.
Çünkü buda fıtrata müdahale etmek demektir ve bu yöntemde de kısır
kalma tehlikesi yüksektir.Kadınların kendi kendilerine
kullandıkları ilkel yöntemlerin hemen hepsi zararlı
olduğunu, çoğu zaman da bu yöntemlerin gebeliği önlemediğini,
hattâ sakat ve özürlü doğumlara sebep olduğunu tıp
uzmanları söylemektedir. Bu yolla bulaşan mikroplar ve
yapılan tahrişlerle doğan rahim hastalıkları da
işin cabasıdır. Islâm, adil tıbbın zararlı
dediği uygulamaları, o konuda bir hüküm olmadıkça haram
sayar.


Takvim usülünü uygulayıp, kadının gebe kalma ihtimali
az olan günlerde ilişki yapmak suretiyle korunmanın haram
olduğunu söyleyen birisi, ya da gösteren bir belirti yoktur. Ancak
bu da ihtiyaca dayalı ilişki esasına aykırı bir yöntemdir.Erkeğin
kılıf kullanması, "azil" den daha hafif
olduğu için, "azil"e câiz diyenlerin ona da câiz diyeceği
açıktır. Çünkü "azil" de kadının
isteğinin tamamlanmama ihtimalı daha çoktur. Halbuki, Islâm,
ilişkide kadının da tatmin edilmesine çok önem verir.
Erkeğin kılıf kullanması halinde bundan kadın
zaman kazanacaktır.


Konular