Kaparo almak dinimizce caiz midir
Türkçede pey ya da pey akçesi; Arapçada; arabön, urbon, urbân, 
 arbön, arbon olarak bilinir. Asıl Arapça'da "teslîf' ya da 
 "takdim" olmalıdır. Müşterinin satın alma 
 konusunda anlaştıkları bir şey 
 karşılığında satıcıya önceden bir 
 şey vermesi demektir. Öyle ki, eğer aralannda bu 
 satış gerçekleşirse verdiği şey fiyata hesab 
 edilir, gerçekleşmezse müşteri bunu satıcıya hibe 
 etmiş olur, geri alamaz. Yani kaparo, ?satıcının 
 değil, müşterinin muhayyer olduğu bir 
 satıştır ve muhayyerliğin süresi belli değildir: 
 (krs. Vehbe ez-Zuhaylî, el-Fıkhu'1-Islâmi, IV/448; Dr. Fethi LASIN, 
 Bey'ul-Arbon, El-Iktisadü'1-Islâini d. (81) 44. Fethi LASIN arbonu ayrıca; 
 satış gerçekleştigi takdirde fiyata mahsub edilmek, gerçekleşmediği 
 takdirde iade edilmek üzere alıcının satıcıya 
 önceden verdiği meblağ diye tarif eder ki, bunu kaparo olarak 
 değerlendirmenin anlamı yoktur. Çünkü bu ittifakla caiz olan 
 bir şeydir. agk. 44.)
Bu tür bir satış fukaha çoğunluğu (Cumhur)'na göre 
 batıl, Hanefilere göre de fasittir. Çünkü çok sahih olmayan bir 
 hadisde Râsulüllah Efendimiz (sav)'in arbon satışını 
 yasakladığı nakledilir.(Ebu Davud, Buyû' 67; Ibn Mâce, 
 ticarât 22; Muvattâ, Buyû' 1) Çünkü bu satış meçhûliyetten 
 kaynaklanan aldanma (garar, muhatara) ihtiva etmekte ve başkasının 
 malını ivazsız yeme anlamı 
 taşımaktadır. Ayrıca bunda iki fasit şart 
 vardır: Biri hibe şartı, diğeri, bunu kabul etmemesi 
 halinde geri verme şartı. Bu ise satana bir şeyi 
 ivazsız olarak şart koşmak demek olur ki, sahih 
 değildir.(Ez-Zuhayli, age. IV/449) Sahabe ve tabiî'nin cumhuru da 
 aynı şeyi söylemişlerdir.(Lâsin, agm. s. 44)
Ahmed b. Hanbel'e göre ise kaparolu satışta bir beis yoktur. 
 Çünkü (zayıf) bir hadiste Rasulüllah (sav)'a satışta 
 urban sorulmuş ve o da helâl olduğunu söylemiştir.(Hadis'i 
 Abdurrezâk, Musannefinde rivayet etmişti. bk. Sevkâni, 
 Neylû'1-Evtâr, V/173) Ayrıca Nâfi' b. Abdi'1-Haris, Ömer 
 efendimiz için, halifeligi döneminde, Safvân b. Ümeyye'den dörtbin 
 dirheme bir hapishane satın almış ve Ömer'in kabul 
 etmemesi halinde Safvân'a dörtyüz dirhem verilmesinde anlaşmışlardır.(Ez-Zuhayli, 
 age. IV/449-50; Lâsin, agm. s. 44) Ama bunun Nâfi'in Ömer'e sormadan 
 yaptığı bir uygulama olduğu gerekçesiyle delil 
 olamayacağı söylenmiştir.(agk.) Hadis ise 
 zayıftır.
Kaparo ile yapılan satış gerçekleşip 
 kesinlestikten sonra her ne kadar başlangıçta fasit olsa 
 dahi-fesat ortadan kalktığı ve kaparo fiyata mahsup 
 edildiği için akit sahih hale gelmiştir, denilmektedir.(Lâsin, 
 agm. s. 46) Çünkü artık başkasının malını 
 ivazsız yeme gibi bir durum ortada kalmamıştır. 
 Hanbelilerin caiz gördüklerinin de bu olduğu söylenmektedir. Yoksa 
 Senhûif'nin Mesadıru'1-Hak'da sandığı gibi, onlar 
 bidayetteki şartı kabul etmiş değillerdir.
Düşünülen satış akdi gerçekleşmezse kaparo 
 alanın onu geri vermesi gerekir, yemesi haramdır.(Bu konuda 
 ayrıca bk. Ibn Rüşd, Bidayetü'1-Müctehid, N/161. Sevkânî, 
 Neylü'1-Evtar V/173; Ibn Kudâme, el-Mugnî, IV/256)




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.