Fıkıh | Konular

Lakit'in islam hukukunda kendine özgü özel durumlari vardir:

1. Hürriyeti: Lakît zahiri hale göre hür sayılır Çünkü
insanda aslolan hürriyettir. İnsanlar hür olan Hz. Adem ile Hz.
Havva'nın çocuklarıdırlar. Kölelik durumu ise arızîdir.
Binâenaleyh hilâfına delil bulunmadıkça asl ile amel etmek
gerekir. Kölelik iddiasında bulunulması halinde bunun delil ile
isbâtı şartı vardır. Çünkü mücerred dava ile,
sabit olan bir hak iptal edilemez (Serahsî, a.g.e., X, 209-210;
Kâsânî, a.g.e., VI, 197-198; İbn Kudame, a.g.e., II, 363; M. Ebû
Zehre, a.g.e., s. 401). Lakîtin delil ile köleliği isbat edilirse o
zamana kadar yaptığı tasarrufları geçerlidir.


2. Dini: Hanefîlere göre bulunan çocuğun dini bulunduğu
yere tabidir. İslâm ülkesinde bulunan çocuk müslüman,
müslümanların bulunmadığı beldede bulunan çocuk ise
gayr-ı müslim sayılır. Şafiî ve Hanbelîlere göre
ise darul-İslâm'da bulunan her çocuk müslüman sayılır.
Gayr-i müslimler tarafından işgal edilen beldede bulunan bir
çocuk hilâfına delil olmadıkça orada bir müslüman bile
bulunsa müslüman olduğuna hükmedilir. Gayr-i müslim beldesinde
bulunan çocuk ise kâfirdir. Mâlikîlere göre ise müslümanların
bölgesinde bulunan çocuk müslüman, zimmîlerin bölgesinde bulunan
çocuk ise zimmî sayılır (Serahsî a.g.e., X, 214-215;
Kâsânî, a.g.e., VI,198; Şirbînî, a.g.e., II, 422; İbn
Kudame, a.g.e., II, 363; İbnü'l-Kayyîm el-; Cevziyye, Ahkâmu
Ehli'z-Zimme, Beyrut 1983, II, 518).


3. Nesebi: Nesebi meçhuldür. Kim çocuğu olduğunu iddia
ederse delil istenmeksizin istihsânen neseb ondan sabit olur. Çocuk
ölü ise delil getirmek şarttır. İkiden fazla kişi
lakîtin kendi çocuğu olduğunu iddia ederse İmam Azam'a göre
lakîtin nesebi beş kişiye kadar her dava edenden sabit olur.
Eşit durumdaki iki kişi neseb iddiasında bulunurlarsa,
sonra iddia edenin şahit getirmesi istenir. Evli bir kadın çocuğun
kendisinin olduğunu iddia ederse kocasının tasdiki veya ebe
yahut bir erkekle iki kadının şehadeti gerekir (Kâsânî,.a.g.e,
VI,198; İbnü'l-Hümâm, a.g.e., VI, 112; İbn Kudâme, a.g.e.,
II, 367; İbn Abidin, Reddül-Muhtar, Kahire 1386-89/1966-69, IV,
271-272; Mustafa Şelebî, a.g.e., s. 711).


4. Nafakası: Yiyecek, içecek, giyecek vb. ihtiyaçları
kendisine ait özel malından veya umumî olarak lakîtlere tahsis
edilmiş mallar bulunduğunda ihtiyaçlarının bu
mallardan karşılanacağına dair fukaha arasında
ittifak vardır. Özel malları, üzerinde bulunan paralar,
elbiseler, kendisine hibe edilmiş mallar vb. dir. Umumî mallar ise
lakîtlere tahsis edilmiş vakıflar, kendilerine vasiyette
bulunulan mallardır. Böyle bir mal yoksa nafaka Beytü'l-mâl'dan
karşılanır (Kâsânî, a.g.e., VI,198-199; Şirbini,
a.g.e., II, 420; İbn Hazm el-Muhallâ, Kahire t.y., VIII, 276; M. Ebu
Zehre, a.g.e., s. 401).


5. Malı: Üzerinde veya altında bulunan elbiseler, cebinde
bulunan paralar, giyeceklerine bağlı olanlar veya elinde
bulunanlar, üzerinde bulunduğu binek, yanına
bırakılmış serîr, vb. bütün bunlar Lakîte aittir
ve onun malıdır (Kâsânî, a.g.e., VI,198-199; İbn Abidin,
a.g.e., IV, 274; İbn Kudame, II, 363).


6. Mirası: Nesebi meçhul olduğu için mirası Beytü'l-mâl'a
kalır. Çünkü Beytü'l-mâl vârisi olmayanın vârisidir (İbn
Abidin, a.g.e., VI, 270),


7. Başka Bir Yere Nakli: Bulunan çocuğun günlük hayat bakımından
daha düşük seviyedeki bir yere nakli uygun değildir. Meselâ
şehirden köye nakline engel olunur. Çünkü şehirlerde
eğitim, öğretim, hayatın çeşitli nimetlerinden
faydalanma daha fazladır. Ayrıca çocuğun bulunduğu
yerde bırakılması, nesebinin, aileşinin ortaya çıkmasına
vesile olabilir (İbn Kudame, a.g.e., II, 419-420; İbn Abidin,
a.g.e., VI, 274).


8. Lakîte Velâyet: Nefsi ve malı üzerindeki Velâyet sultana
aittir. Onun hıfzedilmesi, terbiyesi, malındaki
tasarrufları, evliliği, eğitim-öğretimi yönetici
tarafından idare edilir. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s): İslâm
devletinin yöneticisi, velisi olmayanın velisidir"
buyurmuştur (Ebu Davud Nikah, 19; Tirmizi, Nikâh, 15; İbn Mâce,
Nikâh,15; Dârimî, Nikâh, 11; Müsned, I, 250; VI, 47, 66, 166, 260).
Multakitin hakimin izni olmaksızın lakît üzerinde velâyet
hakkı yoktur (İbn Abidin, a.g.e., IV, 274; Vehbe ez-Zühaylî,
el-Fıkhu'l-İslâmî, Dımaşk 1405/1985, V, 765-766).


9. İşlediği Suçlar: Tazmini gerektiren bir fiil ika
ettiğinde bunu devlet öder. Devlet diyeti ödemekle Âkıle'nin,
mevlânın yerine geçer ve lakît başka birisini seçemez
(Serahsî, a.g.e., X, 210; İbnü'l-Hümâm, a.g.e., VI, III).


10. Kendisine Karşı İşlenen Suçlar: Lakîte karşı
diyeti gerektirecek bir suç işlendiğinde diyeti Beytü'l-mâl
alır. Cinayet kısası gerektiren kasttan ibaret ise imam
kısasla af arasında muhayyerdir (Serahsî, a.g.e., X, 218-2I9;
Kâsânî, a.g.e., VI, 199).


Görüldüğü gibi lakît ile ilgili konularda onun lehine
hükümler getirilmiştir (İslâm hukukunda lakît konusunda
klasik eserler dışında bk. Abdülkerim Zeydan,
Ahkâmü-lakît fi'ş-Şerî'ati'l-İslâmiyye, Mecmü'a
Buhûs Fıkhiyye içinde Bağdad 1407/1986, s. 351-374; E. Pritsch
-O. Spies, İslâm Hukukunda Kâsânî'ye Göre Bulunmuş Çocuk,
Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi I-II, Ankara 1955,
s.13-15; Saffet Köse, İslâm Hukukunda Bulunmuş Mal ve Çocuk,
Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1988).




Konular