Kürtaj (çocuk aldirma)
Soyut anlamda insanlık, çagdaş insanın elinde bir
oyuncak olarak görülüyor. Bir yönden genetik mühendisliği
canlıların atomu sayılabilecek genleri parçalamayı ve
genler arası ilişkileri araştırıp, daha mükemmel
canlıların oluşması için uğraşırken,
diğer yandan atom fiziği, on milyonlarca canlıyı bir
anda yok edebilmenin bilimini yapıyor. Bir yönde çeşitli
doğum kontrol yöntemleri geliştirilerek, kürtaj kamulaştırılıp
yaygınlaştırılarak, dünya nimetlerinin daha çok
kimsenin paylaşmasına engel olunurken, diğer yönden, yine
genetiğin bir zaferi sayılan "tüp bebek" endüstrisi
kurulup, herhalde alışılanın dışında
bir şey yapma merakını tatmin için, mevcut nüfusa
yenilerinin katılmasına çalışılıyor.
Işin sadece bir yönünü oluşturan bu çelişkiler içerisinde;
insanda ister istemez, yapılanların insancıl duygularla
yapılmış olamayacağı kanaati oluşuyor. Çocuğu
olmayan anne babaya, belki de çok normal dışı yollarla bir
çocuk kazandırma saadetini (!) elde etmek için çırpınan
tıp, rahimlerin "elverişli ortamında istikrar"
(23/13) içinde yaşayan nice masumları, daha hayata gözlerini
açmadan vahşice parçalıyor: Her ikisinde de sebep aynı:
Şu anda var olanlar daha mesud, daha müreffeh yaşasınlar.
Işin bir yönü bu. Buna benzer bir diğer yönü daha var.
Açlık korkusu. Allah'ın "Rezzâk" olduğuna
inanmamak, ya da Allah'a hiç inanamamak. Sonuçta da bir düşünce
bozukluğuna düşüp, tekniğin geometrik gelişimine
karşılık, matematiksel hesaplar yapmak. Dünyanın en güçsüz
varlığı olarak doğan bebege doğumuyla beraber, dünyanın
en değerli gıdasını gönderen, dünyânın en
aptal varlığı olan elma kurduna, meyvenin özünü yediren
gücün nüfusun ve tekniğin artışına paralel
gıda maddelerini. de çogaltacağına inanamamak. Bir
zamanlar Türkiye topraklarının ancak kırk milyon
insanı besleyebileceğine inanılıyordu. Şimdi yüz
milyon deniyor. Yüz milyona çıkınca eminim ki; beşyüz
milyon denecek. Bu da ikinci nokta. Bir üçüncüsünden daha söz
edelim:
Dr. R.T. Ravenholt, özellikle üçüncü dünyadaki nüfûs, artışıyla
ilgili olarak,1977'de Amerika'da "Ileri Doğurganlık"
adı altında, dokuz yıllık bir süre içinde tüm
üçüncü dünya ülkeleri kadınlarının dörtte birini kısırlaştırmayı
amaçlayan bir program teklifi getirdi. Dr Ravenholt şöyle diyordu:
"Eğer bu ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişmesine
yardımcı olmazsak, dünya ABD'nin güçlü ticari varlığına
isyan edecektir. Kişisel çıkar, zorunlu bir unsurdur: Eğer
nüfus kontrolsüz artarsa, bu, dışarıda ardından
devrim gelen birçok zorluklara yol açacaktır. Ve devrimler de,
genellikle ABD'nin çıkarlarına aykırıdır."
(Germaine Greer, Nufus Planlaması ve Çöken Aile, Zaman 5.6.88) Bu
ifadeler; düşünebilenler için oldukça açıktır.
Bunları kitabında nakleden bir başka batılı G.
Greer arkasından şöyle diyor: "Aslında bizim
(batı) dünya nüfusu patlamasına karşı
duyduğumuz korku, onların bizim kültürümüzü tehdit edeceğinden
ve bizim, dünyada en büyük , en zengin, en aç gözlü ve en çok sayıda
bir grup olarak devam etmemizi engelleyeceğinden duyduğumuz
endişeye dayanıyor... Aslında biz doğurgan ve üretken
grupların merhâmetine kalmış durumdayız."
Işte genel olarak doğum kontrolü, özel olarak da kürtaj
propagandasının altında yatan en önemli gerçek bu olsa
gerektir. Halbuki, batı, bizdeki âletleriyle bize doğum kontrolünü
teşvik ederken kendisi bu sıralar nüfus artışını
teşvik çareleri aramaktadır,