Zaman asimi
Sürenin geçmesi, belli sürenin geçmesiyle bazı hakların
kazanılmasını veya kaybedilmesini ifade eden bir
fıkıh terimi. Arapça "murûru'z-zamân" veya
"tekâdümü'z-zamân" tamamlamalarının
karşılığı olarak kullanılır.
insanların bir takım hakları elde etmesi veya sahip
olduğu bazı hakları kaybetmesi zaman süreci içinde ortaya
çıkar.
Çoğunluk müctehitlere göre süre aşımı bir mülk
sebebi olarak kabul edilmemiştir. Eşyada asıl olan mübahlıktır.
Sahipsiz olan ve toplumca da sahipli sayılmayan şeylerin mülk
edinilmesinde herkes eşit hakka sahip olur. Meselâ; ihtiyaç sırasında
yararlanılmak üzere suyun kaba alınması, av
hayvanının yakalanması, mübah olan ot veya odunların
kesilip toplanması bunlar üzerinde mülkiyet hakkı
doğurur. Bu el koymaya "hiyâzet" veya "ihrâz *
" denir. Bir hadiste; su, ateş ve otların insanlar
arasında ortak olduğu belirtilmiştir (Ebû Dâvud, Büyû',
60; Ibn Mâce, Ruhn,16; Ahmed b. Hanbel, V, 364). Buradaki ihrâza
"zilyedlik * " diyebiliriz.
Ancak toprak mülkiyetinde meşru zilyedliğe "ihya *
" şartı da eklenmektedir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
"Henüz hiç kimsenin eline geçmemiş olan Şey, onu ilk
eline geçirene ait olur" (Ebû Dâvud, Imâre, 36). Bu hadisi duyan
sahabilerin işgal etmek istedikleri arazılere
dağılıp adımladıkları ve işaretler
koydukları nakledilir. Mücerred işgalın yeterli
olmadığı, ayrıca toprağı ihya etmenin de
gerekli bulunduğu hadiste şöyle belirlenir: "Kim ölü bir
toprağı ihya ederse bu toprak onun olur. Haksız verilen
emek için bir hak yoktur" (Buharî, Hars, 15; Ebû Dâvud, Imâre,
37; Tirmizî, Ahkâm, 38; Mâlik, Muvatta, Akdiye, 26, 27; Dârimî,
Büyû', 65).
Diğer yandan ölü ve sahipsiz toprağı çeviren kimse yıllarca
işletmeksizin bekletme hakkına sahip midir? Böyle bir hak tanındığı
takdirde kolay ve masrafsız bir yolla geniş toprak parçalarını
belli kişiler çevirir ve başkalarının
yararlanmasını da engelleyebilirdi. Halbuki toprak işgaline
ve ihyasına izin verilmesi bu toprakların üretime sokulması
amacına yöneliktir. Bu yüzden çevrilen, fakat üretime sokulamadan
elde tutulabilecek süre hadiste üç yılla
sınırlandırılmıştır: "Âd'tan
kalanlar Allah'ın, Rasûlunun ve sonra sizindir. Kim ölü bir
araziyi ihya ederse ona sahip olur. Çeviren üç yıl içinde ihya
etmemişse, bundan sonra bir hakkı kalmaz" (Ebu Yûsuf,
Kitâbü'l-Harâc, Kahire 1396, 70). Hz. Ömer'in uygulaması da bu
şekilde olmuştur. O şöyle demiştir: "Ölü
araziyi kim ihya ederse onun olur. Çeviren üç yıl içinde ihya
etmezse, çevirdiği arazı üzerinde bir hakkıkalmaz"
(Ebû Yûsuf, a.g.e., 71). Bu duruma göre sahipsiz bir araziyi çevirmek
üç yıl süreyle burasını mülk olarak edinmede öncelik
hakkıvermektedir. Üç yıl içinde ihya gerçekleşmezse bu
öncelik hakkı düşmektedir. Burada meydana gelen bir mülkiyet
hakkının düşmesinden çok mülkiyeti elde etmede sahip
olduğu öncelik hakkının düşmesi söz konusu olmaktadır.
Sürenin geçmesiyle hakların kazanılması veya
kaybedilmesi temelde adalete ve yaratılışa aykırı
düşer. Buna bir malı gasp veya hırsızlık yoluyla
ele geçiren kimsenin durumunu örnek verebiliriz. Eğer bu kimse
meselâ; yakalanmadan veya dava edilmeden on yıl geçince bir mala
mâlik sayılsa bu bir zulüm olurdu.
Diğer yandan Imamı Mâlik'e göre kendi mezhebinde
sonrakilerin görüşüne muhalif olarak bir malı "ihrâr"
hâlinde mülkiyet hakkı elde edildiği gibi, başkanın
bunu ihrâzı hâlinde belli bir süre geçince önceki mâlikin hakkının
düşeceği görüşünü benimsemiştir. Mâlik b. Enes
(ö. 179/795) bu konuda Said b. el-Müseyyeb (ö. 93/711)'ten mürsel*
olarak nakledilen şu hadise dayanır: "Kim bir Seve
nizasız ve fâsılasız (hasmı aleyhine) on yıl süreyle
zilyed olursa, bu Şeye ondan daha fazla hak sahibi olur" (el-Mâlik,
el-Müdevvene, Mısır 1323,' 1905, XIII, 23).