Iktidarsizlik
Erkeğe ârız olup, cinsî temasta bulunmasını
engelleyen acizlik hastalığı. Buna Arapça
"innet" bu durumda olan erkeğe de "innîn" denir.
Erkeğe karşı cinsî istek duymayan kadın için de
"innîne" terimi kullanılır.
Islâm hukukunda iktidarsızlık hâli evliliği etkileyen
hastalıklardan sayılmıştır. Karı
kocanın, birbirinin cinsî yönlerinden yararlanma hakları
vardır. Kocanın zifafı gerçekleştirmesi gerekir.
Evlilik akdi sırasında mevcut olan veya akitten sonra meydana
gelen bazı hastalık ve kusurlar sebebiyle karının
boşanma davası açma hakkı vardır. Kocanın,
mahkemeye başvurmadan, eşini boşama imkânı her zaman
bulunduğu için, herhangi bir hastalık veya kusur sebebiyle dava
açma hakkı erkeğe tanınmamıştır.
Ebû Hanîfe ve Imam Ebû Yusuf'a göre, kadının hâkime başvurarak
evliliğe son verdirebileceği kusurlar beş tanedir.
1) Koca iktidarsız (innîn) olacak. Karının bu
sebebe dayanarak boşanma davası açabilmesi için
şu şartlar gerekir: a) Evlendikten sonra hiç cinsi yakınlaşma
olmamış bulunacak. Bir defa cinsî yakınlaşma
olmuşsa, artık bu sebebe dayanılamaz. b)
Erkeğin bu kusuruna kadını, nikâhtan önce
bilgisi, nikâhtan sonra da rızası bulunmayacak. c)
Kadının kendisinde cinsî yakınlaşmaya engel
bir hâl olmayacak.
2) Husyelerin çıkarılmış olması. Böyle
bir erkeğe "hasîy" denir.
3) Cinsiyet uzvunun kesik olması. Buna "mecbûb"
denir.
4) Erkeğin sihir, büyü vb. etkilerle bağlı
olması.
5) Kocanın cinsiyetinin belirlenmemesi. Buna "hunsâ"
denir (Mehmed Zihni, Münâkehât-müfârakât, Istanbul 1906, s.
277; M. Muhyiddin Abdülhamid, el-Ahvâlü'ş-Şahsiyye,
s. 310; Hamdi Döndüren Delilleriyle Islâm Hukuku, Istanbul
1983, s. 326, 393).
Birinci maddedeki şartlar, diğer maddeler için de aranır.
Kocada bu ayıplar, nikâhtan sonra meydana gelirse buna dayanarak boşanma
davası açılmaz. Nikâhtan önceki ayıplar için kadının
rızası bulunmazsa, bir süre susması veya boşanma
davası açıp, bir süre takip etmemesi dava hakkını düşürmez.
Bu ayıpları olan koca, karısını
kendiliğinden boşarsa, mesele kalmaz. Kadın hâkime başvurunca,
hâkim cinsî temasın olup olmadığını kocaya
sorar. Olumsuz cevap alırsa kendisine mahkeme gününden başlamak
üzere bir yıl süre verir. Hz. Ömer devrindeki uygulama da bu
şekilde olmuş ve Hz. Ömer Kâdî Şurayh'a bu konuda bir
mektup (talimat) göndermiştir. Bununla, değişik
mevsimlerin koca üzerinde olumlu etkileri beklenir. Bu süre içinde koca
şifa bulmazsa ve karısını kendiliğinden de
boşamazsa, karının isrârı üzerine hâkim boşamaya
karar verir. Bununla, bir bâin talak meydana gelir. Kadın, mehrini
tam olarak alır, iddet bekler, bu sırada koca ölürse, aralarında
mirasçılık cereyan etmez. Uzvun kesikliği hâlinde, sonuç
değişmeyeceği için kocaya süre tanınmaz.
Imam Muhammed'e göre, karı kocasıyla birlikte
yaşadığı takdirde cinsel yönden zarar göreceği
her kusur ve hastalıktan dolayı boşanma davası açabilir.
Ancak bu kusur ve hastalıklar bilinerek evlenilmişse, artık
bunlara dayanılarak boşanma istenemeyeceğinde görüş
birliği vardır (Ibnü'l Hümâm, Fethu'l-Kadîr, III, 263).
1917 tarihli Osmanlı Hukuk-ı Âile Kararnâmesi, kadının
hangi kusur ve hastalık hallerinde boşanma talebinde
bulunabileceği, Imam Muhammed'in görüşüne uygun olarak
formüle edilmiştir (madde, 119, 125). 1920 tarihli Mısır
Medeni Kanunu'na 9 ve 10. maddelerde Imam Muhammed'in görüşüne
uygun bazı yenilikler eklenmiştir. Suriye Medeni Kanunu
ayrıca buna akıl hastalığını ilâve etmiştir.
Türk Medeni Kanunu ise akıl hastalığı
dışında hiçbir hastalığı boşanma
sebebi saymamıştır. Ancak, evlilik akdinden önce mevcut
bir hastalık, diğer eşten gizlenmiş olursa, onun
kendisine karşı hile yapıldığını ileri
sürerek evliliği feshettirmesi mümkündür (T.M.K.mad. 117).