Itikaf üçe ayrilir
a. Vacip olan itikâf: Adak olan itikâf vaciptir. Bu, en az bir gün
olur ve gündüz oruçla geçirilir. Hz. Ömer, Resulullah (s.a.s)'den,
"Cahiliyye devrinde Mescid-i Haram'da bir gece itikâfta bulunmayı
adamıştım; ne yapayım" diye sormuş
Resulullah (s.a.s); "Adağını yerine getir"
buyurmuştur (Buhârı, i'tikâf, 16; Ahmed b. Hanbel, ll, 10).
b- Sünnet olan itikâf: Ramazan'ın son on gününde itikâfa
girmek sünnettir. Hz. Âîşe'nin rivayet ettiğine göre Hz.
Peygamber (s.a.s) orucun farz kılınmasından ömrünün
sonuna kadar Ramazan aylarının son on gününde itikâfa girmiştir
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 67, 129). Bir yerleşim merkezinde
bulunan müslümanlardan birisi bu sünneti yerine getirirse, diğerleri
üzerinden bu görev düşer. Bu duruma göre, her yerleşim
birimi için itikâf sünnet-i kifâye hükmündedir. Bir kişinin
bunu yapması o beldedeki diğer müslümanları sorumluluktan
kurtardığı gibi Cenâb-ı Hakk'ın, itikâf yapanın
ecrini diğer belde müslümanlarına da vereceği umulur.
c- Müstehab (mendub) olan itikâf: Vacip ve sünnet olan itikâfların
dışında itikâfa girmek müstehabdır. Bunun belirli
bir vakti yoktur. Hatta mescide giren kimse çıkıncaya kadar
itikâfa niyet ederse orada kaldığı sürece itikâfta sayılır.
Bu itikâfda oruç şart değildir. Bazı müctehidlerin,
itikâf süresinin bir saat bile olabileceği görüsünde bulunduklarını
yukarıda zikretmiştik.