Telif ücreti ve telif anlasmalari
Yayınlanmış telif ve tercümelerim var. Kitap piyasasının
genellikle ticarî olduğunu biliyorsunuz. Kitabevleriyle
anlaşmamız sonucu bunların her baskısından belli
bir yüzde oranında ücret alıyorum. Kendim öğretmenim.
Aldığım telif ücretlerinden % 20 oranında infakta
bulunuyorum. Bu telif ve tercümelerden alınan para caiz ve helâl mıdır?
Telif hakkı meselesi günümüzden önceki fıkıhçılar
tarafından tartışılıp hükmü bağlanmış
bir konu değildir. Ilk benzer mes'eleler Karafi'ye (684/1280) kadar götürülür.
Bu yüzden konu hakkında söylenenler henüz son söz sayılmayabilir.
Ancak ilk Hanefiler dışındaki cumhura göre mes'elenin
hükmü bellidir. Onlara göre bir şeyin "mal"
sayılmasında, dolayısı ile satılıp,
karşılığında bedel alınmasındaki
ölçü, o şeyde insan için menfaat bulunması ve örfen kabul
görmesidir. Fikir ürünlerinde de bu özellikler vardır, öyleyse
onları da satmak caizdir. Yani onlarda "ayn" gibi "mütekavvim"
maldırlar.
Ilk Hanefilerde ise bir şeyin "mal" olabilmesi için
"mütekavvim" olması, "mütekavvim" olabilmesi
için de "ayn" olması yani maddi
varlığının bulunması esastır. Ama bundan da
"istihsan"a ve zarurete bağlı olan; icrare ve
imamlık, müezzinlik, Kur'an öğretme gibi şeyleri istisna
ederler. Yani bunlarda da karşılığında para
alınan şey bir madde değildir, menfaattır. Daha
sonraki hanefiler ise, Cumhurun tarifi doğultusunda malı mücerred
"değer" diye açıklarlar(Ibn Abidîri, I/N). Yani değerli
itibar edilen herşey maldır ve satılabilir.
Ayrıca hakkında nas bulunmayan konularda "örf
muhakemdir." Günümüz örfünde ise telife ücret almak tabiî ve
gerekli bir şey olarak görülmektedir. Öyleyse bu bir ölçüdür.
Sonra ilk fıkıh eserlerinde telif ücretinden söz edilmemiş
olsa bile ilk hadisçilerden rivayet ettiği hadisler
karşılığında ücret alan, rivayet konusunda bazılarına
izin verip bazılarına venneyenler vardır.(bk. Dihlevî,
Bustânü'1-Muhaddisin, 35)
Diğer yönden, telife ücret alınmaması, her isteyenin
istediği kitabı rahatlıkla basması demektir. Ilmî bir
esere ömrünü ve göz nurunu vermiş bir müellifin hiç bir
şey almaması, ama bunu basan yayınevinin yüksek oranlarda
kâr sağlaması İslam'ın kabul etmeyeceği bir
mantıksızlıktır. Bu aynı zamanda ilme ve ilmî
araştırmalara rağbeti öldürür. Basılan kitap vb.
şeylerde keşmekeşliğe, yanlış aktarmalara,
eksik basmalara; çeşitli suistimallere sebep olur.
Ancak müellifle yayıncı arasında yapılan telif
anlaşmalarının da Islâmî olması, akdin batıl ya
da fasit olmasını gerektirecek şartlardan ve
bilinmezliklerden uzak olması gerekir. Meselâ: "Ilk baskıda
üzeri fiyatının % 10'u, sonraki baskıda % 7'si,
yayıncı tarafından müellife telif hakkıolarak
verilir. Buna göre müellife verilecek meblağin ¼'ü kitap piyasaya
çıktıktan iki ay sonra,1/4'ü, basılan kitabın üçte
biri satıldığında, kalan 2/4'ü ise kitabın
yarısı satıldığında ödenir..." gibi
anlaşma maddelerinin her biri akdi fasit kılmaya yeterli
bilinmezlik ve "garar" ihtiva eden maddelerdir. Böyle maddeler
ihtiva eden bir akdin henüz uygulanmamışken şer'an hiç
bir hukukî bağlayıcılığı yoktur. Bunlara
şu şekilde meşruluk kazandırılabilir: "Müellif
x adlı, şu kadar sayfadan oluşan kitabını 10.000
adet basma yetkisiyle, şu kadar liraya falancaya
satmıştır. Söz konusu meblağ altı ay içerisinde
müellife eşit taksitlerle ödenir..." Artık müellifin
alacağı miktar ve bunu tashil edeceği zaman, nizaa yer
bırakmayacak şekilde bellidir. Yayıncı üzeri fiyatını
istediği miktarda koyabilir.
Günümüz fıkıhçılarından Dr. Fethî
ed-Düraynî, Ebu'1- Nassen en-Nedevî, Dr. Imadüddin Halil, Vehbî
Süleyman Gavci, Abdülhamid Tohmaz; Dr. Vehbe ez-Zuhaylî gibi zevat
telif ücreti konusunda bu özetlediğimiz görüşe
sahiptirler.(bk: Hakku'1-Ibtikâr fi'l-Fıkhı'1-Islâmî, Beyrnt
1404 (1984)) Ama Takiyyüddin en-Nebhanî gibi telife ücret almanın
caiz olmadığını söyleyeriler de vardır.(bk.
Adı geçen müel1ifin "Mukaddimatü'd-Düstûri'1-lslâmî"
adlı eseri)
Aldığınız teliften % 20 oranında infakta
bulunmanıza gelince, bu mecbur olmadığınız bir
tatavvu'dan, bir hayırseverlikten ibarettir.
Aldığınız telif nisaba ulaşır ve üzerinden
bir yıl geçerse zekata tabi olur ve o zaman onun zorunlu olarak
zekâtının verilmesi gerekir (Allah'u a'lem).