Fıkıh | Konular

Kur'an okumak, kur'an'i

Kur'ân'ı Kerim okurken "Teganni" yapmanın
bazıları haram olduğunu söylerken bazılar da haram
olmaması gerektiğini söylüyorlar. Bunların hangisi
doğrudur?


Bu meselenin hükmünü birbirine muarız iki ayrı
şekilde gösterir gibi olan hadisler vardır. Farklı izahlar
da, herhalde bu hadislerin herkes tarafından çok iyi anlaşılmamasından
kaynaklanmaktadır. Biz-Allah'ın izni ile iyi
anladığına inandığımız alimlerimizin görüşleri
ile mes'eleyi açıklığa kavuşturmaya, ya da daha
doğru ifade ile varılan açıklığı anlamaya
çalışacağız. .


Konu ile ilgili olarak Kur'ân-ı Kerim'de önemli bir ayet-i
kerime vardır: "... Kur'ân'ı da açık açık,
tane tane (tertîl ile) oku".(K. Müzzemmil, (73) 4) "Tertil ile
oku" bir ilahî emirdir, uyulması gerekir (vücup ifade eder).
Peki "tertîl" nedir? "Tertîl"; "ratel"
kökünden gelir. "Ratel", bir şeyin tertibinin uyumlu ve güzel
olması demektir. Buradan alınan "tertîl" de: Sözün
ifadesinin (telifinin) güzel olması, açık,
anlaşılır ve acelesiz bulunması (Ibn Manzîu,
"ra-te-le" md), harflerin özellikleriyle belirlenerek,
harekelere hakkının verilip rahat ve sakin okunması
(ZeMahşeri, IV/175) demektir. Tane tane, dizi dizi ve mütenasip dişleri
de papatya çiçeğinin taç yapraklarına benzetilerek
"es-segrul-murattel" denir (Ibn Manzûr ve ZeMahşeri, agk).
Kısaca kelimemiz hep tenasübü, acelesizliği, sakinliği,
tane taneliği ve intizamı anlatır. Yani Rasulüllah'a
Kur'ân'ı böyle okuması emredilmiştir. Bu emir elbette
onun şahsında bütün müminleredir ve O, bu emri yerine getirmiştir.
Aişe validemize onun nasıl Kur'ân okuduğu sorulmuş o
da: "Eğer dinleyen saymak istese bütün harflerini sayardı"
diye tarif etmiştir (ZeMahşerî, agk). Enes bin Malik,
"Rasulüllah uzata uzata okurdu", Ümmü Seleme, "Onun
okuyuşu harf harf idi" demişlerdir (Bunlar ve benzeri
hadislerin kaynakları ve daha geniş izahları için bk. M.
Tayyib Okiç, Kur ân-ı Kerim'in Üslûb ve Kıraati, Ank.1963 s.
22). Demek ki, Rasulüllah efendimiz bu emri bu şekilde
uygulamışlardır. Öyleyse tertil ile okuma budur ve muhalif
mefhumu ile, bunun dışındaki okuyuşlar Allah'ın
isteğine aykırıdır. Meselenin birinci ve en önemli
noktası burasıdır. Bu nokta iyi kavrandıktan sonra
geriye kalan kısmını anlamak kolay olur.


Kur'ân'ı Kerim'in "teganni" (elhan, melodi, ahenk,
ezgi) ile okunmasını ister, ya da iyi gösterir gibi değerlendirilen
hadisi şerifler vardır:


1."Kur'ân ile teganni etmeyen (başkaları, Kur'ân'ı
açıktan okumayan, ilavesini de verirler) bizden değildir"
(Buharî, tevhîd, 44; Ebu Davûd, vitr, 20; Darimî, salat 171; Müsned,
I/172 vd).


2."Allah Kur'ân'ı teganni eden bir peygambere verdiği
kadar hiç bir şeye ihsanda bulunmamıştır" (
Buharî, fedâilül-Kurân,19; Müslim, salatü'1-mûsafirîn, 232;
Darimi, vitr, 20 vd).


3."Kur'ân'ı seslerinizle süsleyin" (Buharî, tevhid
52; Ebu Davud, vitr 20; Nesâî, iftitah 83; Ibn Mâce ikâme,176 vd.
Hadisin kaynaklarının geniş bir tahrici için bk. Hafız
Ebu bekr el-Acurî, Ahlâku hameleti Kur'an, thk. Fevvaz Ahmed Zemirli,
Dâru'1-Kitabi'1-Arabî, Beyrut,1407 (1987) s.108).


4. "Rasulüllah (sav) Fetih Senesi yürüyüşü sırasında
"Feth" sûresini okuyordu ve okuyuşunda "tercî"
yapıyordu" (Müslim, salatü'1-müsafirîn, 237; Buharî tefsir
(48) 1; Ebu Davûd,vitr, 20). "Tercî" Kamusa göre, sesi boğazda
titretmekten (terdid) ibarettir ki, Kur'ân okurken yahut beste söylerken
nağme ve ahenge çalmaktır" (Ahmed Asım, Terceme-i Kâmus,
(radde) md). Buharî "tercî"nin (â) sesini (â-ââ) diye çıkarmaktır,
diye tarif edildiğini söylemiştir (Buharî, tevhid 50;
Kurtubî, I/16).


5. Rasûlüllah (sav) bir gece Ebu Mûsa el-Eş'ari'nin Kur'ân
okuyuşunu dinlemişti. Karşılaştıklannda ona
buyurdular ki, "Gerçekten sana Davud (as) ehlinin kavallarından
bir kaval verilmiştir." O da: Eğer senin dinlemekte
olduğunu bilseydim onu daha süslü bir sesle okurdum (tahbîr
ederdim) karşılığını verdi (Buharî,
Fedailül-Kur'an 31; Müslim, salâtül-müsafirin 235; Timizî, menâkib,
55 vd).


Nağmeli ve melodili (teganni ile) Kur'ân okuyuşun caiz
olabileceğini söyleyenlerin tutundukları delillerin en
önemlileri bunlardır. Şimdi bunları teker teker ele
alıp bu konuda delil olamayacaklarını anlatmaya çalışacağız.


Verdiğimiz hadislerin sırasına göre:


1. "Tegannî" kelimesi birinci hadisimizin anahtar
kelimesidir. Kur'ân'ın nagme ve makamlarla okunmasının
caiz olmadığında ittifak olduğu için bu kelime çok
değişik şekillerde anlaşılmaya çalışılmıştır.
Bazıları "teganni"nin sesi güzelleştirip
zinetlendirmek demek olduğunu söylerken bazıları da onunla
yetinip başka şeye ihtiyaç duymamak (istigna) anlamına
geldiğini söylemişlerdir(bk. Davudoğlu, IV/347). Hatta Ebu
Cafer et-Tahavî meseleyi uzun uzun inceledikten sonra diyor ki:
"Anlaşılmış oldu ki bu konuda iki ihtimal düşünülebilir.
Tegannî ya nağmeli okuyuştur, ya da Kur'ân'la yetinme (istiğna)'dir.
Bunlardan birincisinin olamayacağı delilleriyle ortaya çıktıktan
sonra ikincisinin olduğu kesinlik kazanmış olur ki o da
Kur'ân'ın dışındaki şeylerden Kur'ân ile müstağni
olmaktır"(Tahavî, Müşkilül-Âsâr, N/130). Bazılarına
göre "tegannî" Kur'ân okumakla geçmiş milletlere ait
haberlerden ve eski kitaplardan müstağni kalmaktır. Diğer
bazılarına göre meşgul olmak, yani Kur'ân'a ilgi duymak,
bir diğerlerine göre faydalanmak, yani Kur'ân'ın emir ve
nehiylerine uymakla ondan istifade elde etmek, bir kısmına göre
de zengin ve tok (gani) olmak demektir (Davudoğlu, agk. Kurtubî,
I/10; Et-Tizkârfî-Efdalil-ezkâr, Darül-Kütübil-Ilmiyye,123 vd).


Elbette "ginâ" kökünden gelen "tegannî" de bu
manaların her biri için bir ton, bir işaret ve bir koku
vardır, ancak kanaatimizce bunların çoğu zorlama mahsûlü
yorumlardır. Çünkü "teganni"de asıl olan ve ilk
akla gelen mana sesi bir takım tasarruflarla güzelleştirmektir
(krs. Kurtubî, I/14-17; Okiç, Kur'ân-ı Kerim'in Üslûp ve
Kiraati, Ank.196318). Bu matlub ve mergûb olan bir şeydir. Daha
sonra da açıklayacağımız gibi; Allah'ın kelâmı
elbette, ses de dahil, her bakımdan en güzel şekilde
okunmalıdır. O halde hadisimizin manası şöyle olur:
"Her bakımdan bizim gibi olmak isteyenler Kur'ân'ı,
"tertil" emrine riayet etmek şartıyla, en güzel ses
tonları ile okumalıdırlar." Yani "tegannî"
sesle ilgili bir durumdur. Ilk başta gördüğümüz gibi
"tertîl" ile okumamız emredildiğine, onun da ne demek
olduğunu Rasûlüllah'tan öğrendiğimize göre,
"tegannî"ye öyle bir anlam vermelidir ki, Kur'ân okurken hem
"tegannî" yapılmış, hem de "tertil"e
riayet edilmiş olsun. Bunun nasıl olabileceğini-insallah-müteakip
hadislerin izahinda anlamaya çalışacağız.


2. Ikinci hadisimiz, mana itibari ile birinciden farklı bir
şey anlatmamaktadır.


3. Üçüncü hadisimiz, bizce aynı zamanda "tegannî"nin
ne demek olduğunu da anlatmaktadır. Yani Kur'ân mademki Allah
kelâmıdır, öyleyse yine Kur'ân'ın kendisiyle
istenmiş ilk ve en önemli şart olan "tertil"e riayet
edilmek üzere, ses dahil, mümkün olan en güzel kıvamda
okunmalıdır. "Kur'ân'ı seslerinizle güzelleştirin,
çünkü güzel ses Kur'ân'ın güzelliğine güzellik
katar".(Hesemi, Mecma'uz-Zevâid, VN/171 (Bezzâr dan. Zayıf bir
senetle) "Güzel ses Kur'ân'ın süsüdür" (Hafız
Ebubekr el-Alcuri, Ahlâku-Hameleti'1-Kur ân,108) mealinde hadisler de
vardır. Öyleyse sesi güzel olmayanlar okumayacaklar mıdır?
"Onlar da becerebildikleri kadar güzel sesle okuyacaklardır."
Bu söz Ibn Ebi Müleyke'den nakledilmiştir (Tahavî, age, N/128-29;
Acurî, agk.; Kurtubî, I/12). Beşinci hadisimizde zikredilen Ebu
Musa el-Eş'arî'nin sözü de böyle anlaşılır. Yani:
"Eğer senin dinlemekte olduğunu bilseydim, Kur'ân ile
sesimi güzelleştirir, onu süsler ve tertil yapardım"
demek olur. Çünkü "Tahbîr" : güzelleştirme ve süsleme
demektir (Kurtubî, agk). Bu izahtan anlaşılan bir şey daha
vardır ki burada zikredilmeye değer: Hadiste geçen
"Kur'ân" ifadesi ya "kalb" sanatı
yapılıp yer değiştirilmiş olarak, ya da
"kıraat" manasında mastar olarak
anlaşılmıştır. Birinci duruma göre Kur'ân sesle
değil, ses Kur'ân'la güzelleşmektedir. Ikinciye göre ise yine
Kur'ân değil okuyuş, yani "kıraat" güzelleşmektedir.
Yoksa insanların sesleri elbette Kur'ân'a-haşa-güzellik
katacak değildir (agk).


Durum bu olunca "teganni" kelimesinin ilk anlamı ortaya
çıkmış oluyor.1. Genel olarak makam ve titreşimlerle
yapılan lahn, melodi, ezgi. Bu, "tegannî"nin hakiki manasıdır.
2. Bu genel içerisinde de bir cüz olarak sesi normal söyleyişin
dışında bir eda ile güzelleştirme. Bu da kelimemizin
mecazî manasıdır. Işte Kur'ân için caiz olan bu
ikincisidir ve Rasulüllah bizden bunu istemektedir. Birinci anlamda
Kur'ân ile "teganni" yapmak caiz olamaz. Çünkü bu herşeyden
önce "tertîl" emrine muhalif olur.


"Tegannî"yi hüzünlü okuma diye tarif edenlerin dedikleri
de bu anlattığımızı destekler. "Bu Kur'ân
hüzün ve keder ile inmiştir. Binaenaleyh onu okuduğunuzda
ağlayın. Ağlayamazsanız ağlar gibi
yapın"(Hadisin kaynaklarının geniş tahrici için
bk. Fevvâz Ahmed Zemirli, Âdâbu Tilavetil-Kur'ân Tahkiki, s.107; ayrıca
Suyûtî, E1-Itkân,1/141). "Kur'ân'ı hüzünle okuyun,
çünkü o hüzünle inmiştir" (agk). "Insanların
kıraatça en güzeli, Kur'ân okuduğunda hüzünlü okuyanıdır"
(agk).


Kısaca sesi l. konuşma ve hitabet üslûbunun dışına
çıkarıp hüzünlü ve ahenkli okuma ile 2. çeşitli
makamlarla sesi titrettirme, tecvid ve tertilin gereğiolmayacak
tarzda uzatma, kısaltma (tar'îd, tadrîb) ayrı ayrı
şeylerdir. "Teganni" kelimesi bunların her ikisini de
içine alır. Aralarındaki ortak özellik, normal konuşmanın
dışında bir üslûb ve eda kullanılmasıdır.
Hadisler bize Kur'ân-ı "tegannî" ile okumamızı
emretmektedir. "Tegannî"yi bu iki anlamının
ikincisiyle uygulamamız, Kur'ân'ın "tertil" emrine
aykırı olduğu gibi, biraz sonra göreceğimiz üzere,
bunu yasaklayan hadisi şerifler de vardır. Öyleyse bizden
istenen "tegannî" son izahımıza göre birinci anlamda
"tegannî"dir. Yani Kur'ân; düz konuşma ve hitap üslûbu
ile değil, sadece ona has ahenkli ve hüzünlü bir eda ile okunmalı,
şarkı-türkü makamları ile, bir sesi birçok ses yapacak
biçimde titreşimli, tecvid kurallarına aykırı uzatma
ve kısaltmalı okunmamalıdır. Bu kendine has
makamın "Arap ağzı" olduğunu biraz sonra görecegiz.


4. Resulüllah'ın "tercî" ile okuyuşu bir defaya
hastır ve o da Ibnül-Esir'in dediği gibi, isteyerek değil,
deve üzerinde bulunduğu için devenin ahenkli sallayışından
ötürü elinde olmayarak husule gelmiştir (Ibnü1-Esîr, En-Nihâye,
N/202; Okiç, age, 22 (Lisanü'1-Arap'tan)).


5. Ebu Musa el-Eş'arî'ye, Ehli Davud .kavallarından bir
kaval verilmiş olması, ya da Kur'ân-ı daha süslü okumak
istemesi, yasaklanan anlamı ile "tegannî" ile sesin güzel
olması, güzel okumaya çalışma ayrı ayrı
şeylerdir. Bu farka yukarıda işaret ettik.


"Tegannî"yi böyle anlamaya bizi zorlayan sebeplerden biri,
buraya kadar anlattığımız "tertîl" emri
ise, bir diğeri de, yine işaret ettiğimiz üzere,
Rasûlüllah'ın fiili uygulaması ve şu haberlerdir:


"Kur'ân'ı Arabın ona özel nağmesiyle (lahn) ve
sesiyle okuyun, aşıkların fısk ehlinin ve Yahudilerle
Hiristiyanların nağmeleriyle okumayın. Benden sonra bir
takım insanlar gelecek, Kur'ân'ı türkü gibi dalgalı ve
ölü ağıtı gibi okuyacaklar. Kur'ân onların
gırtlaklarını öte geçmez. Onların da, onların
bu halini beğenenlerin de kalpleri
saptırılmıştır."(Kurtubî, I/17; Et-Tizkâr
Fî-Efdalil-ezkâr,130. Ibnü'1-Cevzî, hadisin sahih olmadığını
söyler, E1-Ilelül-mütenâhiye, (Halil el-Meys tahkiki; I/118. Ancak
hadisi birçok kaynak zikreder. Kaynaklar için bk. Ez-Zemirli agt.109).
Âbis el-Gifarî der ki:


"Rasûlüllah, kendisinden sonra ümmeti için korktugu bazı
hasletler saydı. Onlardan biri de: "Kur'ân'ı türkü gibi
okuyup kazanç sağlamak isteyenlerdir"(Suyutî, el-Havi, I/252).


Saîd b. Mûseyyib, Ömer b. Abdilazîz'in imam olup insanlara namaz kıldırdığını
ve okuyuşunda rastgele uzatma ve kısaltmalar (tatrîb) yaptığını
duydu da ona: Allah iyiliğini versin, imamlar böyle okumazlar, dedi
(Kurtubî Tizkâr,122).


Ibn Abbas'tan nakledildiğine göre, Rasulüllah'ın bir müezzini
vardı. Okuyuşunda gelişigüzel uzatma ve kısaltmalar
yapardı da Rasulüllah ona: "Ezan düz ve pürüzsüzdür. Ezanın
düz ve pürüzsüz olacaksa oku, olmayacaksa okuma" buyurdular
(Kurtubî I/16; Tizkâr,122). Rasulüllah (sav) bunu ezanda yasaklamış
olursa Allah (cc)'in koruması altında olan Kur'ân'da yasaklanmış
olması haydi haydidir (Kurtubî Tizkâr, agy). Rasûlüllah'ın
ashabı Kur'ân okurken sesi yükseltmeyi kerih görürlerdi (Kurtubî
I/10). Kaldı ki, Kur'ân okurken gelişi güzel uzatma ve kısaltmalarda
(tatrîb) sesi dalgalandırmada (tercî), hemzesiz yere hemze getirme,
çekilmeyecek olanı çekme vardır. Böylece bir elif birkaç
"elif ?, bir "vav" birkaç "vav" olmuş
olacaktır. Bu da Kur'ân'da ilave yapmaya götürür ki o da haramdır
(Kurtubî I/16; Tizkâr,129). Serahsî, "Ezanda lahn yapmak
mekruhtur" başlığı altında şu hadisi
nakleder: "Bir adam Ömer'e geldi ve ben seni Allah için seviyorum
dedi. Ömer'de ben de sana Allah için buğzediyorum, dedi. Niçin?
diye sorunca, Ömer: Duyduğuma göre sen ezan okurken tegannî yani
lahn yapıyormuşsun", diye cevap verdi (Serahsi, I/138).


Kur'ân'ın manasına birazcık aşina olan birisi;
Kur'ân'ı kendine has hüzünlü güzel eda ile, tane tane ve mananın
akışına göre "tegannî" yapmadan
şekillendirerek okumakla, gelişi güzel uzatmalar, bağırmalar,
kıvırmalar ve "teganni" ile okuma arasındaki
korkunç farkı rahatlıkla sezer. Birincide mest olur, Kur'ân
ruhuna işler, saatlerce dinlemekten usanmaz. O Kur'ân'ın ruhu
ve lafzı ile birlikte muhatabıdır. Hatta Arapçayı
bilmeyen dahi bundan sonsuz bir haz alır. Etkiyi Kur'ân'ın
kendine has ahenginde değil de kendi sesinde arayıp, bir sürü
zorlama ve tasarrularla güzel okuyor görünmeye çalışanlar
ise, en çok iyi okunmuş bir şarkı ya da türkü kadar
etkili olabilirler. Çünkü onlar etkinin Kur'ân'ın ruhundan
değil kendi nağmelerinden olacağını sanırlar
ve bir hoca arkadaşımızn ifadesi ile Kur'ân'ın ruhunu
ve manasını tegannîye feda ederler. Meselâ "Râbbena
âtina" derken bazan seslerini öyle yükseltirler ki, manasını
bilen bu üslûptan (haşa!) "Yâ Rab, ver, yoksa şöyle
şöyle olur hâ!" gibi komik ve çirkin bir tehdit manası
çıkarır. Bunların çoğu ya artistik
okuyuşlardır. Yani sanatsallık Kur ân'ın
ilahiliğinden üstün tutulmaktadır. Ya da dinleyenleri mestedip
ulûfeyi biraz daha artırmak içindir. Bu eskiden beri hep böyle
olagelmiştir (krs. Kurtubî, Et-Tizkâr,122; Tefsir, I/11,16).
Nevevi'nin ifadesi ile "Kur'ân'ı böyle haram tegannîlerle
okumak bir takım cahil, aşağılık ve zalim
kimselerin mübtela olduğu bir musibettir. Onlar cenaze ve (mevlid
gibi) törenlerin okuyucularıdırlar. Işte bu açıkca
haram bir bidattır ve -Kadılar Kadısı Mâverdî'nin de
dediği gibi-böyle okuyuşu her kim dinlerse o da günahkâr
olur" (Nevevî, et-Tıbyan, 78-79). Oysa Rasûlüllah Efendimiz
de: "Ey nâs! Rahat ve normal sesle okuyun (bağırıp
çağırmayın). Çünkü siz sağır ya da gaipteki
birisini çağırmıyorsunuz" (Kurtubî, I/15) buyurmuşlardır.


Sonuç olarak:


1. "Kur'ân-ı Kerim'i güzel sesle ve tecvid kaidelerine
göre, yani Arap elhanı ile okumak, arzu edilen okuma
tarzıdır. Yoksa "profan" tegannî ile, şarkı
söyler gibi Kur'ân'ı Kerim okumak caiz değildir (Okiç, age,
21).


2. Kur ân-i Kerim'i, düz yazı hitabet şarkı ve türkü
makamlarından biriyle değil kendine has bir eda ile,
olabildiğince güzel bir sesle ve Arap aksanı ile
okumalıdır.


3. Uzaklardakilere duyurma gibi bir maksat yoksa, Kur'ân'ı
Kerim'i bağırıp çağırmadan ve sesi manaya
ayarlayarak okumalıdır.


4. Dinleyenlere sesinin nağmesi ve kıvırmaları ile
değil, ihlâs ile, hüzünle ve Kur'ân'ın ruhunu aktarma
gayretiyle tesirli olmaya çalışmalıdır. Bunun da
birinci şartı Kur'ân okuma karşılığında
kesinlikle maddi menfaat beklememek, kendiliğinden gelse dahi kabul
etmemektir. Bunun çok çirkin bir haram olduğunu, özellikle Imam
Birgivî ve Ibn Abidin'e dayanarak bir başka yazımızda
etraflıca anlatmaya çalışmıştık .


Konular