Kumar
Nasıl sonuçlanacağı önceden belli olmayan ihtimalli
bir şeye bağlı kalarak mal vermek veya almak. Adı ne
olursa olsun bu özelliği taşıyan para veya mal
karşılığı oynanan her oyun ve ortak bahis
kumardır. Kolaylıkla mal çarpmak veya çarptırmak
olduğu için Kur'an'da "meysir" denilen kumar, kolaylık
anlamındaki "yûsr" kökünden gelmektedir.
Kumar, insana yaratıcısını unutturan, namaz
kılmaktan alıkoyan, tembelliğe sürükleyen, çalışma
gücünü yokedip insanlar arasına kin ve düşmanlık saçan
haksız bir kazanç yoludur. Fert ve toplum hayatında unutulmaz
yaralar açan kumarın her türlüsü islâm dininde haram kılınmıştır.
Bu konuda Kur'an-ı Kerimde şöyle buyurulur.
"Aranızda mallarınızı haksız sebeplerle
ve batıl yollarla yemeyin" (el-Bakara, 2/188; en-Nisâ, 4/29).
"Ey inananlar, içki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz
şeytan işi pisliklerdir. Bunlardan kaçının ki
kurtuluşa eresiniz. Şüphesiz şeytan içki ve kumar
yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi
Allah'ı anmaktan, namazdan alıkoymak ister (el-Mâide, 5/90, 91;
Ibn Abidin Reddû'l Muhtar, Istanbul 1307, V, s. 355; Hamdi Yazır,
Hak Dini Kur'an Dini, Istanbul 1960, II, s. 766).
Kumar ve zararları:
Yasak ve günâh olması bakımından içki ile kumar arasında
hiç bir fark yoktur. Allah Teâlâ her ikisini de, aynı âyet-i
kerime ile harâm kılmıştır:
"Ey iman edenler, içki, kumar, putlar ve fal okları ancak
şeytanın işlerinden birer pisliktir. Onun için siz
bunlardan kaçının ki muradınıza eresiniz."
(el-Maide, 5/90).
Oynayana kazanç veya zarar getiren her türlü şans oyunu
kumardır. Kumar, haksız yere başkasının
malınıalmak, bile bile ortaklaşa hırsızlık
yapmaktır. Kumar, toplumsal bir felâkettir. Dinin şiddetle
yasakladığı bu yıkıcı kötülüğün
pekçok âileyi sefil ve perişan ettiği her zaman görülmektedir.
Hırsın verdiği heyecan ile sabahlara kadar kumar
masalarından ayrılmayanlar, orada,
sağlıklarını, servetlerini, ahlâklarını ve
vakitlerini bırakarak insanlıktan uzaklaşır; bir gün
kazananlar başka bir gün kaybederler.
Kumarda kaybedilen parada çoluk-çocuğun, fakirlerin
hakkıvardır. Kazanılan para da meşrû değildir.
Kumar yaygınlaştıkça toplumsal zararlar artar. Çalışmanın
yerini tembellik alır. Iş hayatında verim düşer.
Kumar beraberinde içki, yalancılık, hırs, kin, intikam,
cinayet gibi kötülükleri de getirir.
Kumar âile hayatında düzensızlıklere,
anlaşmazlıklara, ihmallere sebep olur. Kumar yüzünden, dinini,
namusunu, vatanını satan, her türlü kutsal değeri ayaklar
altına alan pekçok kişi vardır.
Kumar, içki gibi çok kısa bir zamanda alışkanlık
hâline gelir. Bir daha ondan kurtulmak çok zor olur. Bunun için içki
ve kumar alışkanlığı çok tehlikeli alışkanlıklardandır.
Sonunda para kazanılan veya kaybedilen, zar, oyun kâğıtları,
piyango, spor-toto, loto, müşterek bahis gibi her türlü şans
oyunu kumardır.
Bütün şans oyunları başlangıçta eğlenmek ve
vakit geçirmek için oynanır. Insan, kazandıkça kazanma zevki
ve hırsı için oynar. Kaybettikçe, kayıplarını
çıkarmak için yine oynar. Sonunda kumarbaz oluverir. Her
şeyini kumarda kaybeden, nesi varsa satan ve kumara yatıran, bütün
ömrü sefalet içinde geçen, karısını ve çocuklarını
mahveden kumarbazların, başlangıçta kumara bir eğlence
gözü ile baktıkları unutulmamalıdır.
Sosyal bir âfet olan kumardan sakınmak kadar çevremizdeki
insanları özellikle aile fertlerimizi de bundan korumak önemli bir
görevdir. Kur'an'ı Kerimde âile bireylerinin zararlı kötü işlerden
sakındırılıp, Allah ve rasûlünün istediği bir
yaşantı için eğitilmesi görevi aile reişlerine
verilmektedir:
"Ey iman edenler! Yakıtı insanlar ve taşlar olan
cehennem ateşinden kendinizi ve ailenizi koruyun. Ateşin
başında sert ve şiddetli, Allah emrine karşı
gelmeyen, verilen emirleri olduğu gibi yerine getiren melekler
vardır " (et-Tahrîm, 66/6).
Tavla, satranç, dama, iskambil, tenis ve bilârdo gibi oyunların
hepsi kumar amacıyla oynandığı ve bunlarla kazanç
elde etmek istendiği takdirde, kumar hükmünde olduklarında
şüphe yoktur.
Hz. Peygamber'in tavlayı yasaklayan çeşitli hadisleri
vardır: "Tavla oynayan, Allah'a ve Rasûlüne âsî olmuştur"
(Ebû Dâvud, Edeb, 56; Ibn Mâce, Edeb, 43; Mâlik, Muvatta', 6; Ahmed b.
Hanbel, Müsned, IV, 394, 397, 400). "Tavla oynayıp, sonra
kalkarak namaz kılanın durumu, irin ve domuz kanı ile
abdest alıp, kalkarak namaz kılanın durumuna benzer"
(Ahmed b. Hanbel, V, 370).
Islâm hukukçularının çoğunluğu bu Hadislerdeki
genel yasaklamaya bakarak, kumar amacı olsun veya olmasın
tavlanın caiz olmadığını söylemişlerdir.
Ibn el-Müseyyeb ve bazı bilginler ise, kumar amacı
dışında tavla oynamanın haram olmadığı
kanaatindedir. Iskambil ve domino oyunları da tavla ile aynı
niteliktedir.
Arapça aslı "satranç" olan ve türkçeye
"satranç" olarak geçen oyun ise sahâbe devrinde ortaya çıktığından,
bu konuda Hz. Peygamber'den sağlam bir hadis intikal etmemiştir.
Sahâbe ve tabiî bilginleri ile daha sonrakiler satrançla ilgili üç
görüş öne sürmüşlerdir:
Abdullah b. Abbas, Ebû Hüreyre, Ibn Şirîn, Hişam b. Urve,
Saîd b. el-Müseyyeb, Saîd b. el-Cübeyr gibi sahâbe ve tabii
bilginlerine göre satranç oynamak mübahtır.
Imam Şâfiî'ye göre, satranç tenzihen mekruh, Ebû Hanîfe,
Mâlik ve Ahmed b. Hanbel'e göre ise haramdır.
Satrancın bir şans oyunundan çok, bir zekâ oyunu ve beyin
sporu özelliği dikkate alınarak, bir de hakkında kesin bir
yasaklama hükmünun bulunmadığına bakılarak bu sonuca
ulaşılmıştır. Ancak sahabenin bunu tavla'ya
kıyas ettiği anlaşılmaktadır. Nitekim, Abdullah
b. Ömer'den şöyle dediği nakledilir: "Satranç tavladan
daha kötüdür." Hz Ali'nin onu, kumar türünden saydığı
belirtilir (Ibn Kesîr, Tefsiru'l-Kur'ânı'l-Azım, Istanbul
1985, III, 170). Diğer yandan Yahyâ b. Saîd'in, Imam Mâlik'ten
şu sözleri işittiği nakledilir: "Satrançta hayır
yoktur, satranç ve onun dışındaki diğer bâtıl
kumar oyunlarını oynamak çirkindir (mekruh). Imam Mâlik bunları
söylerken şu âyeti okuyordu: "Hakk'ın
dışında sapıklıktan başka ne
vardır"(Yûnus, 10/32; bk. Mâlik, Muvatta, Rü'yâ, 7).
Dama da satranç benzeri bir oyundur. Tenis ve bilârdo oyunlarında
ise spor hâkimdir. Meşrû olmayan başka unsurlar
eklenmediği takdirde mübah olmaları gerekir.
Sonuç olarak, kumar amacı olmaksızın sadece dinlenmek,
eğlenmek ve zevk için oynanabilen oyunların da mübah
olabilmesi için dört şart öngörülmüştür: Oyun;
a. Namazın geçmesine veya gecikmesine yol açmamalı.
b. Hiçbir menfaat beklememeli.
c. Oyun sırasında dilini kötü ve boş sözlerden
korumalı.
d. Normal dinlenme ve eğlenme ölçülerini aşarak vakit
israfına yol açmamalıdır.